Bölüm 16

3.3K 286 49
                                    


  Gerçekten olmuştu işte. Luhan ondan hoşlanıyordu değil mi? Aklına dün gerçekleşen biraz fazla ıslak olan öpücük geldiğinde Sehun kızardığını hissetti. Luhan daha önce yine onu öpmüştü ama hiç biri bu kadar tuhaf hissettirmemişti. O küçük öpücüklerde çok güzeldi. Her birinde kalbinin yerinden çıkacağını düşünmüştü. Ama dünkü öpücük gerçekten farklıydı. Sehun yanaklarını tuttu ve aşağıda onu bekleyen sevgilisinin yanına koştu. Evet onlar sevgili olmuşlardı. 

 Yixing kendisine gülerek sarılan oğlunun siyah saçlarına bir öpücük kondurdu. Nihayet oğlu neşeliydi. Sanki sihirli bir değnek değmişti ve minik oğlu eskisi kadar pozitif olmuştu. 'Acaba Luhan'la aralarımı düzeldi?' Diye düşündü. Bunu soracaktı daha sonra Sehun'a. Şimdi ortalıkta gezen uzun boylu çatık kaşlı kocası varken bu pek mümkün değildi.  

''Ben çıkıyorum sizi seviyorum.'' Sehun şakıyarak kapıdan çıktığında, Yifan bön bön Yixinge bakıp ''Onun nesi var ? Neden bu kadar mutlu?'' diye sordu. Yixing göz devirmeyi beceremediği için oflayıp ''Çocuk mutlu olsa dert olmasa dert. Karışma hadi git hazırlan geç kalacaksın.'' bir yanadan söylenip bir yandan kocasını yukarıya yatak odasına doğru itmişti. 

  Luhan kendisine gülümseyerek gelen gökkuşağını görünce yaslandığı duvardan ayrıldı. Sabah güneşi saçlarına vururken Sehun sanki parlıyordu. Onu tekrar öpmek istedi ama bunu yaparsa muhtemelen Sehun ona sapık gözüyle bakar ve ondan uzak dururdu. Bunu göze alamazdı. Hoş gerçi ne yaparsa yapsın Sehun'un kendisini seveceğini biliyordu. Ama yinede onu korkutmak istemiyordu. Hayatında ilk aşkını böyle boktan bir sebeple kaybetmeye dayanamazdı. Zaten yeterince engel vardı. 

 Babasıyla tekrar konuşmuştu. En azından bu düğün işini ertelemek için ama ikna edememişti. Luhan biliyordu ki babası aklına koyduğu şeyi yapardı. Hem eğer o evlenmezse kardeşi Tao evlenmek zorunda kalacaktı. Verilen söz bozulmazdı. Kardeşi her ne kadar ikizi dahi olsada çok masumdu. Ona bunun olmasını istemiyordu. Tao hastaydı. Böyle bir evlilik muhtemelen onu mahverdi. Bu yüzden katlanmak zorundaydı. Babası onun tek zayıf noktasını biliyordu. O kadar çok iyi biliyordu ki kullanmaktan çekinmemişti asla. İntihar girişiminde bile Tao nöbet geçirdiğinde iki oğlunu olmasının ne kadarda işine yaradığına dair bir şeyler söylemişti. 

 Sehun bordo saçlı çocuğun dalgın halini görünce üzülmüştü. Belki de onun da kendisi gibi mutluluktan uyuyamadığını düşündü. Bu düşünceyle gülümseyip Luhan'ın yanağına tüy kadar hafif bir öpücük bıraktı. Luhan şaşkınlıkla beklemediği öpücüğün sahibine döndü. Gökkuşağı çoktan utançtan yanakları kızarık bir şekilde yere bakıyordu. Luhan kıkırdayıp ''Günaydın gökkuşağım.'' diyerek Sehuna sarılmıştı. 

 Bütün olumsuzluklar bir anda uçup  gitmişti. Olması gereken en doğru yerde hissediyordu kendini. Kendine sarılan kollar ve güzel siyah saçların eşsiz kokusu. Luhan içinden oracıkta bu mutlulukla ölmeyi diledi. Daha güzel ölüm şekli olamazdı sevdiği kollarındayken.

  ''Günaydın Luhan.'' Sehun kafasını bordo saçlı çocuğun göğsüne gömmüş bir şekilde konuştuğundan sesi boğuk çıkmıştı. Bu Luhan'ın ona biraz daha sıkı sarılması için yeterliydi.   ''Acaba seni bırakmasamda tüm gün böylemi kalsak?'' Luhan sorduğunda Sehun kıkırdadı. ''Okula gitmeliyiz hem burada biraz daha kalırsak babama yakalanabiliriz.'' 

 ''Amanın, o zaman bir an evvel okula gidelim gökuşağım. Wu Yifan'la yüzyüze gelmek için çok genciz.'' Luhan Sehun'un elini avcunun içine aldığında gözlerini büyük büyük açarak söyleyince Sehun onu kafasıyla onayladı. İki genç el ele okula gitmeye başladıklarında gerçekten mutlulardı. 

 İlk karşılaştıkları parkın oraya geldiklerinde Luhan gökkuşağını elinden çekip onlara ait olduğunu herkesin sanki biliyormuş gibi uzak durduğu banka sürükledi. ''Luhan ne oldu?'' Sehun ona bakınca Luhan tekrar ona kollarını dolayıp sarıldı. ''Sadece sana sarılmayı o kadar çok sevdim ki, sürekli seni sarıp sarmalayasım hatta içime sokasım geliyor.'' 

  Sehun onun bu söylediğiyle bir kahkaha attı. ''Muhtemelen plates topuna benzerdin Luhan.'' Bordo saçlı çocuk onunla mutluluğunu gülüşünü paylaştığı için şu anda çok harika hissediyordu. Onun kızaran al yanakları, kısılan gözleri, sevimli burnu, pembe dudakları Luhan daha fazla karşı koyamayacağını biliyordu. Elleriyle Sehun'un yüzünü avuçlayıp dudaklarına bir öpücük bıraktı. Daha fazla istemişti. Tekrar ve tekrar öptü onu. 

  Sehun ani gelen öpücüklerle çoktan sarhoş olduğunu hissetmişti. Üstelik daha önce hiç alkol kullanmamıştı bile. Ama Luhan'ın dudakları çok mükemmel hissettiriyordu. Beceriksizce ona karşılık vermeye çalışıyordu. En sonunda alınları bir araya geldiğinde Luhan tekrar onu göğsüne çekti. ''Ben ciddiyim gökkuşağı. Hep göğsümde yaşamanı istiyorum.'' 

  Sehun onun kalbinin olduğu yere beyaz elini koyup '' Ben zaten burdayım değil mi Luhan? Hep burada kalacağım değil mi sonsuza kadar?'' sordu. Luhan onun saçlarına minik öpücükler bırakırken ''Sonsuza kadar hep orada kalacaksın Gökkuşağım. Daima..'' 

''Yah Kyungsoo!''  Jongin yine ve yine kısa boylu büyük gözlü çocuğun peşinden koşuyordu. Sırf kızın biri ondan numarasını istedi oda verdi diye sabahtan beri yüzüne dahi bakmıyordu kısa olan. Tamam sonradan farketti yaptığını ama Kyungsoo da çok zordu. Ama Jongin de kolay sevmezdi. Kyungsoo'nun bu huyunu çok seviyordu belkide. Onun kararlı duruşu, asla pes etmeyen tavrı ve onu sevimli gösteren özgüveni daha fazla aşık olması için yeterliydi. 

 Sonunda koca gözlü çocuğa yetişince arkadan sarıldı ona. ''Sana beni bekle dedim.'' Kyungsoo hışımla dönüp ''Neden o kızla nasıl flört ettiğini gözüme sok diye mi?'' sordu. 

  Jongin onu haklı buluyordu ama kesinlikle flört gibi bir niyeti yoktu. Kız numarasını isteyince eski alışkanlık olsa gerek düşünmeden vermişti. O kızla konuşmayacaktı bile. Çünkü değerli vaktinin hepsi Kyungsoo'ya aitti. Sürekli birbirleriyle konuşuyorlardı. Başka kimseye yer yokken küçüğün kıskanmasını saçma buluyordu. Tam ona cevap vermek üzereyken okul kapısında gördükleriyle şok oldu.  

 ''Hunniee!!'' Kyungsoo'nun o boyla nasıl hızlı koştuğunu anlamasa bile oda sevgilisinin peşinden Luhan'la el ele gelen Sehun'a doğru koştu. 

  ''Sehun bunu bana açıkla.'' Kyungsoo ellerini göğsünde birleştirip sorduğunda Sehun en yakın arkadaşına ne demesi gerektiğini şaşırdı. ''Biz Luhan'la çıkıyoruz yani sanırım.'' Yardım etmesi için Luhan'a baktığında onun soğuk bakışlarla koca gözlü çocuğa baktığını gördü. 

  ''Bak Sehun benim anlıyor musun? Sen onun arkadaşı olduğun için bir şey demiyorum ama Sehun'umla arama girmesin kimse.'' Dışarıdan soğukça söylesede Luhan, içinden geçenler farklıydı. 'Lütfen kimse almasın onu benden kimse. Kimse ayıramasın ellerimizi lütfen.'

***

TOMBİŞ SEHUNİE// HanHunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin