# 28 #

2.5K 225 13
                                    

Çoktan Japon'ya taşınmışlardı. Sehun şu an da tam üç aylık hamileydi ama hiç de hamile gibi gözükmüyordu. Çok fazla zayıflamıştı. Hiç bir şey yiyemiyor içemiyordu.

Bir şeyler yediğinde midesi o kadar şiddetli kasılıyor ve bulanıyordu ki zavallı çocuk bazen öleceğini, oracıkta can verip gideceğini düşünüyordu.

Doktor bulantısı için ilaç versede pek işe yaradığı söylenemezdi. Zaten Sehun bebeğine bir şey olacak korkusuyla ilaç falan yutmak istemiyordu. Sadece vitamin, kalsiyum ve folik asit haplarını kullanıyordu. Onlarda bebek içindi.

Annesiyle doktora gittiklerinde Sehun'un doğum kesesinin oldukça küçük olduğunu ve bebeğinde normal bebeklere göre daha iri olduğunu öğrenmişlerdi. Bu yüzden doğuma kadar zorluk yaşayacaklardı.

Sabah bulantısıyla uyanınca kendini odasındaki banyosuna attı. Artık bu duruma alışmış gibiydi. Ama alışamadığı şeyler de vardı mesela Luhan'ın yokluğu. Sehun bunu atlatacak gibi değildi.

Hamileydi ve çocuğunun babası bir nevi onu terk etmişti. Yanında olmasını istiyordu. Luhan onun eşiydi. Yanında olmalı ve bu zor süreci birlikte atlatmalılardı.

Sabah bulantısıyla uyanınca eşi peşinden gelmeliydi. Yada gecenin bir yarısı aş erdiğinde onun için o yiyeceği mutlaka bulup getirmeliydi. İzlediği tüm filmlerde, okuduğu kitaplarda hep böyle oluyordu. Ama onun yanında böyle biri yoktu. O sadece Luhan'ı yanında istiyordu. Bebekleri ile mutlu yaşamak istiyordu.

Gözlerinden yaşlar akarken, içini boşaltığı klozetten uzaklaşıp ağzını çalkalayıp ellerini ve yüzünü yıkadı. Kendini çok fazla halsiz hissediyordu. Ağır adımlarla yatağına ulaşınca kendini yoganının altına sakladı. Yastığının altındaki Luhan'nın tişörtüne uzandı. Bordo saçlı çocuk evinden almıştı. Kokusu hala üzerindeydi. Çok özlüyordu Luhan'ı. Babası ve annesi hatta Chanyeol bile ona destek olsalarda yapamıyordu. Bordo saçlı çocuğun aklından çıktığı tek bir an bile yoktu. 

  
 Chanyeol kuzenin hıçkırıkların duyunca kalbinin ezildiğini hissetmişti. Onun için Japonya'ya gelmişti. Ona yardımcı olmak istiyordu. Fakat Sehun buna bir türlü izin vermiyordu. Şu aralar çok hassastı. Evde ona herkes hoş görülü davrandığında bile duygulanıp hemen ağlıyordu. Sulu göz bir kuzene sahip olmak gerçekten onun için zordu. Yinede onu kardeşi gibi seviyordu bu yüzden ona yardımcı olmayı sorun etmiyordu. Tam odaya dalacakken telefonuna bildirim sesi gelince durakladı. 

  Line'den Kyungsoo yazmıştı. Sehun'un nasıl olduğunu soruyordu. Minik adam tam üç aydır sabah akşam yazıyor arıyor ve bunu hiç aksatmadan hergün  yapıyordu. Chanyeol onun azmine hayran kalıyordu her defasında. 

 Ah birde kısa çocuk devamlı tehdit mesajları  atıyordu. Sehun'a dikkat etmesi, konusunda sıkı sıkıya uyarılarda bulunuyordu. Chanyeol biliyordu ki; eğer Kyungsoo'nun elinde olsaydı kendisi yerine Japonya'ya gelirdi. Yine gelmek istemişti ama annesi ve Jongin izin vermemişti. Eh bu Chanyeol için iyiydi. 

  Kyungsoo, Hunnie'in yanındaki insanları savar gibi birşeydi. Zavallı çocuğa kimseyi yaklaştırmak bile istemiyordu. 

   Sehun'un kaybolan kiloları için o kadar için üzülmüştü ki Kyungsoo telefonda hıçkırıklara boğulmuştu. Sehun'da o ağlayınca ağlamaya başlamış ve Chanyeol ikisini sakinleştirmek için kendini parçalamıştı. Bu hikayede ki masum mağdur aslında koca kulaklı uzun çocuktu belki de.

 ''Sehunie haydi yürüyüşe gidelim!'' Uzun çocuk neşeli bir şekilde kuzenine söyledi. Sehun ona bakıp ''Nereye gideceğiz?'' diye sordu. Sabah ki ağlama krizinden sonra şu anda kendini çok daha iyi hissediyordu. Elindeki tuzlu çubuklardan bir tane daha ağzına atıp söyledi. Tuzlu çubuklar midesinin bulantısını engellemede çok yardımcı oluyordu. 

  Chanyeol paketten bir tane çubuk alıp ağzına attı. ''Parka gidelim mi? Kalbalık yerleri sevmediğin için oralarda yürümek daha iyi olabilir diye düşünüyorum. ''Sehun ona gülümsedi. Chanyeol'un her şeyi ona göre ayarlaması çok ince bir davranıştı gereçekten.  

  Sehun dolabından kıyafet alırken hafif belirginleşen karnını okşadı. Aslında aynada kendini gördükçe morali bozuluyordu. Genel olarak aşırı kilo kaybından dolayı vücut deformeleri mevcuttu. Bu onun hasta gibi görünmesine yol açıyordu. Saçlarını siyah boyası tamamen akmış kahve saçları geri gelmişti. Onlarda hormonel dengesi pek yerinde olmadığından çabucak yağlanıyordu. Ellerini saçlarına atınca aklına Luhan'ın saçlarını öpüp okşayışı geldi.

Hemen bu düşüncelerden kurtulmaya çalıştı. Ağlayacaktı, biliyordu. Ama ağlaması demek sabah zorda olsa yediği kahvaltıyı geri çıkarması demekti.

Eğer yemek yemezse bebeğinin doğdunda sağlıklı olmayacağını söylemişti annesi. O bebeğinin sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmesini istiyordu. Hatta biraz da kendisine benzemesini istiyordu. Normalde Luhan'a benzemesini isterdi ama Luhan'a benzerse üzüleceğini düşünüyordu. Hem kendisinin bebekliğini Luhan çok tatlı bulmuştu. Aslında bunları çok da düşündüğü yoktu. O sadece bebeğinin sağlıklı olmasını istiyordu.  O, zaten korumak için elinden geleni yapacak, minik yavrusunu koruyacaktı.
Eskiden dar ama şimdi içinde kaybolduğu tişörtlerinden birini giydi. Saçlarıyla uğraşmadı. Zaten Chanyeol'u fazlasıyla beklettiği için hızlıca odadan ayrıldı.

  Parkta oynayan çocuklara kalp fışkıran gözlerle bakıyordu Sehun. Onlar gerçekten çok güzellerdi. O da çabucak bebeğiyle oynamak istiyordu.

Chanyeol onun sevimli yüzüne tebessüm etti. " Hunnie ileride çocuklarımızı evlendirelim olur mu? "

Sehun kuzenine boş boş bakıp "Ha?"  diye saçma bir tepki verince, uzun çocuk bir kahkaha atmış buda parktaki bazı annelerin ona bakmasına neden olmuştu.

"Diyorum ki senin bir oğlun olursa benimde bir kızım olursa yada oğlum, dünür olalım. " Bunu söylerken kahverengi saçlı çocuğun koluna vurdu.

Sehun onun bu heyecanına gülümsedi.  "Bilmiyorum eğer oğlum benim gibi yakışıklı olursa kimseyle evlenmesine izin vermem."

"Eiyy seni kıskanç baba." Chanyeol numaradan yüzünü buruşturunca kıkırdadı Sehun.
**

"Efendim Xio Luhan'ın durumunda herhangibir değişiklik mevcut değil. " Genç asistan doktor raporları incelerken hocasına söyledi. Çin'den apar topar getirilen hasta hala koma halindeydi ve değişen bir şey yoktu.

"Ailesiyle ben konuşurum. Siz gözlemlemeye devam edin o önemli bir hasta. Ayrıca daha çok genç eminim hala yapmak istediği bir şeyler vardır. Uyanacak, buna inanıyorum." Yılların verdiği tecrübeyle konuşmuştu profosör. Biliyordu o çocuğun bilinç altında sürekli birini gördüğünü ve onu sevdiğini bu yüzden uyanmak zorunda olduğunu. 

"Luhan bak burada arslan var. Çok korkutucu." Rengarenk saçlı tombul çocuk neşeli ve şaşkın hallerde konuşuyordu. Luhan ise onun güzelliğini izliyordu. Daha sonra elini tuttu gökkuşağının. Yanaklarının pembesi bir ton daha koyulaşmış ve onu daha da tapılası göstermişti. "Ben ondan seni korurum." Göğsünü kabartarak gururla konuştu.

Gökkuşağı ona kıkırdadı. " Ama o çok güçlü ki. O bir arslan Luhan. "

Bordo saçlı olan buna dudaklarını büzdü. "Hey ben senin kahramanınım. Seni her şeyden korurum."

Sehun onun elini bıraktı aniden. "Öyleyse geri dön Luhan. Seni bekliyoruz geri dönmelisin. Zamanı gelince bana geri gelmelisin." 

Gökkuşağı yine giderken yine yanlız kalmıştı zavallı Bordo saçlı genç.
***

  

TOMBİŞ SEHUNİE// HanHunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin