Bölüm 22

2.7K 231 58
                                    

 Sehun, bordo saçlı çocuğun önüne çöktü ve dolu dolu gözleriyle ''Evet Luhan evlenirim. Luhan ben seni gerçekten çok seviyorum. Senin yanında bazen nefes bile alamıyorum. Asıl sen beni her şeyime rağmen çok sevdin. Çoğu insan dış görünüşüm yüzünden benden iğrenirken sen beni koruyup kolladın. Beni sevdin. Sen benim diğer yarım oldun.'' dedi. Tüm bunları nasıl söylemişti bilmiyordu ama Luhan'ın  kalbini açmasına çok mutlu olmuştu.

  Kendi duygularınıda söylemek onu o kadar rahatlatmıştı ki. Daha önce bordo saçlı çocuğa çok fazla sevgisini gösterme fırsatı bulamamıştı. Yani bu tür konularda son derece utangaçtı.

   Luhan rahibin karşısında evet derken heyecandan kalbinin atmayı buraktığını hissetti. Bu duygu o kadar sarhoş edici ve heyecenlıydı ki, ağlamak istiyordu. Sehun'suz yapamayacağını biliyordu. Ondan asla ayrılmayacaktı. Bunun için elinden geleni yapacaktı.Sehun da onu seviyordu. Gökkuşağının güzel gözlerinden herşey anlaşılırken nasıl onu bırakabilirdi ki?

  Sehun şu anda, bordo saçlı çocuğun dizinde yatıyor bir yandan da parmağında ki gümüş yüzüğe bakıyordu. O kadar güzeldi ki birazdan Yüzükler Efensi'ndeki Gollum gibi 'Efendimis, Kıymetlimiss' diye bağıracağından çok korkuyordu. Düşüncesiyle kıkırdadı. Luhan onun neye güldüğünü merak etmiş olmalıydı ki sol eline uzanıp yüzüğünü ve parnağını öptü. ''Ne oldu bakim? Neden gülüyorsun?'' bir elide onun saçlarını okşarken sordu. 

 Sehun kocaman gülümsemişti. Gözleri kısılıp küçücük kalmıştı. ''Bu kadar erken evleneceği mi hiç düşünmemiştim. Bu güzel hissettiriyor.'' Luhan eğilip alnına opücük kondurdu. ''Benimle evlenmek mi yoksa erkenden evlenmek mi ? Hangisi güzel?'' 

  Sehun elini çenesine koyup, düşünür gibi bir ifade takındığında ''Bilemiyorum ki. Hangisi acaba?'' dedi. Luhan onun oyuncu tavrına gülümseyip bu sefer pembe dudakları öpmüştü. ''Tabikide benimle evli olmak gökkuşağım. Ben biliyorum.''

 Sehun onun sırıtmasına bakıp ''Sen hep böyle egoist miydin? Şu evlilik işini bir daha gözden mi geçirsem acaba?'' dedi. Luhan hemen çocuk gibi omuzlarını düşürüp ''Hıh küstüm o zaman.'' dediğinde bu sefer Sehun uzanıp onun dudaklarını öpmüştü. 

 ''Resmi olarak okul bitince mi evleneceğiz?'' Sehun gözlerini büyüterek sordu. Şu an bordo saçlı olanla klisede Tanrı huzurunda evlilerdi ama resmi değildi. Hem resmi olursa babasıda öğrenirdi. Sehun durumu babasına nasıl anlatacağını bilmiyordu. Belki bir süre saklaması daha iyi olabilirdi. 

 Luhan onun saçalarını okşarken ''Ben Çin'den geldiğimde sen reşit olacaksın. O zaman  babandan izin isteyeceğim.'' kararlı bir şekilde söylediğinde Sehun dudaklarını büzdü. ''Babam karşı çıkabilir ama.'' 

''Biliyorum ama tüm zorlukları göze aldım ben. Hem sende artık benim biricik eşimsin. Birbirimize destek olmalıyız gökkuşağım.'' Luhan bu sefer siyah saçlı çocuğun yanına uzanıp ona sarıldı. Burası bu yeşillik yer o kadar huzurluydu ki uykusunun geldiğini hissediyordu. 

  Sehun tam beş gündür evli biriydi. Luhan'la aynı evde yaşayamıyor olsada geç saatlere kadar onda kalıyordu. Kyungsoo'da kalıyorum diye ufak bir yalan söyleyerek ailesinden izin almış ve bu gece Luhan'ın evinde kalacaktı. Çünkü yarın bordo saçlı çocuk Çin'e gidecekti. Bu aklına geldikçe gözleri doluyordu. Luhan'sız ne yapacaktı hiç bilmiyordu. Aylardır her yerde Luhan vardı. Kavgalı olduklarında bile hep Luhan'ı görmüştü şimdi ise onu göremeyeceği düşüncesi kalbini acıtıyordu. Üstelik içinde anlam veremediği başka bir sızı daha vardı. Sanki kötü bir şeyler olacakmış gibi. İyi düşünmek istiyordu. Annesi her zaman iyi düşüncelerin olursa iyi şeyler olur derdi. O da iyi şeylerin olmasını istiyordu.

  Kapı çaldığında oturduğu koltuktan kalkıp kapıyı açmaya gitti. Gelen Luhan olmalıydı. Markete gidip yiyecek birşeyler alacaktı. Kapıyı açtığında Luhan ona genişçe gülümsedi. ''Anahtarın yanında değil miydi Hannie?'' Uzanıp onun elindeki poşetlerden bir kaç tanesini almıştı. Luhan ona bilerek hafif olanlardan vermişti. 

 ''Aldım gökkuşağım ama kapıyı senin açmanı daha çok seviyorum. Evliyiz sonuçta. Akşam işten yorgun argın gelen eşini kapıda karşılamalısın.'' Sehun onun söylediklerine kıkırdadı. Haklı sayılırdı değil mi?

  Poşetleri boşaltıp yerleştiriyorlardı. Luhan zaten pek fazla bir şey almamıştı. Yarın Çin'e döneceği için gerek görmemişti. Sadece Sehun o yokken buraya gelirse diye biraz abur cubur almıştı. Bu ev onun ve gökkuşağınında. Tabiki o yokken buraya gelecekti Sehun. Bu yüzden ona yedek anahtarını vermişti. 

 Yan yana tezgahın önünde duruyor ve ikisi birlikte yemek hazırlıyorlardı. Sehun çorbayı karıştırırken, Luhan da sebzeleri doğuyordu.

İşine konsantre olmuş Sehun'a baktı bordo saçlı çocuk. Baktıkça daha çok bakası geliyordu. Yarın ne yapacağını düşünüyordu. O uçağa binmeliydi. Ama nasıl yapacaktı. Gökkuşağını nasıl bırakacaktı burada. Onsuz üzülecekti biliyordu. Kafası karışıyordu. Ona herşeyi anlatmak istemişti bir çok defa ama yapamamıştı. Anlatsa üzülecekti. Başka biriyle kağıt üzerinde evleneceğim nasıl derdi. Bir süre beni bu şekilde beklemelisin diyemezdi. Sehun'un yıkılacağını biliyordu. Tanrı korusun eğer aynısını Sehun ona yapsa asla affetmezdi.

Duygularıyla daha da depresyona girerken yanağına öpücük konmuştu. Sehun ona "Ne düşünüyorsun kaşların böyle olmuş?" diye sorarken bir yandanda kaşlarını çatıp dudaklarını büzmüştü.

Luhan bir şey söylemeden kendine çekti onu. Elleriyle yüzünü sevdi. Daha sonra uzanıp onu öpmeye başladı. Sehun çok geçmeden ona karşılık veririken bordo saçlı olan biraz daha ileriye gitmek için dilini pembe dudaklara sürttü.

Sehun sırtından ürpertici bir his geçmişti. Bununla Luhan'ı yavaşça itip kendinden uzaklaştırdı. "Yemek yemeliyiz." Yanaklarının kızardığını hissediyordu. Hala çok utangaçtı Luhanla yakın temasta olmak kalbinin çırpınmasına neden oluyordu.

Luhan ona gülümseyip ki çok hınzır bir şekilde "Yemekten sonra odamıza gidelim o zaman." dedi. Sehun kafasını sallayıp onu onaylanmıştı, utanmış bir şekilde. Luhan uzanıp yanağından öptü yine onu.

Dudaklarının, ellerinin Sehuna her dokunduğunda her gökkuşağını  sevişinde bedenin alev alev yandığını hissediyordu. Tüm gece birbirlerine dokunurken ikiside sevildiklerini daha çok farkına varmışlardı.

Luhan bordo saçlı çocuğun saçlarına öpücük kondurup kokusunu içine çekti.  Ayrılık vakti gelmişti. Elinde bavuluyla dikiliyor ve ağlayan Sehun'a sakinleştirici güzel sözler söylüyordu. Onu burada bırakacaktı. Hava alanına kadar gelmesini istememişti. Başka insanların yanında ağlayamazdı. Onunda güzel göz yaşlarını kimsenin görmesine izin veremezdi.

  "Sehun ağlama artık. " Kulağına fısıldadı usulca Luhan. Gökkuşağı burnunu çekip ''Sende ağlıyorsun ama.'' dedi. Bu çocuksu ve sevimliydi. Bordo saçlı çocuk ''Sen ağladığın için oluyor tüm bunlar. Ağlama.'' deyip onun şeker dudaklarına öpücük kondurdu. 

Sehun ona tekrar sarıldı. ''Orada beni unutmayacaksın değil mi Luhan? Beni hep arayacaksın tamam mı?'' Luhan saçlarını kokusunu içine çekti gökkuşağının. Bu kokuya doyamayacağını biliyordu. ''Asla Sehun'um. Senin sesini duymadan nasıl yaşarım ben. Zaten çabucak döneceğim.'' 

 ''Sahiden dönebilecek misin Luhan? Hemde başka biriyle evlenceksin. Bir hafta sonra.'' Luhan panik halde arkasını döndüğünde ona sırıtan ikiz kardeşi Tao'yu gördü. Bu da ne demek oluyordu?

 Sehun Luhan'ın kollarından kurtulup Tao'ya baktı. Az önce doğru duyup duymadığını anlamaya çalışıyordu. ''N-Ne?'' Sesi soğukta kalan yaprak gibi titremişti. Ardından Luhan'a baktı. Ama bordo saçlı çocuk kardeşine bakmakla meşguldü.

 Tao soğuk bir şekilde kıkırdadı. ''Evet Sehun. Sevgilin Luhan bir hafta sonra başka bir kızla evleniyor. Umarım ona çok bağlanmamışsındır. Senin için üzgünüm. Ama o böyle biri, insanlarla gönül eğlendirmeyi seviyor. Onu sürgündeyken eğlendirdiğin için teşekkür ederim.'' 

 Sehun ''Yalan söylüyorsun!'' dedi. Ona inanmak istemiyordu. Luhan'a baktı. İnkar etsin istiyordu. Ama kafasını yere eğmiş olanları kabul ediyordu. Sehun çaresizdi. Bu seferki acı çok büyüktü. 

***

TOMBİŞ SEHUNİE// HanHunDonde viven las historias. Descúbrelo ahora