Bölüm 21

2.8K 259 47
                                    


Luhan göğsünde uyuyan gökkuşağını izliyordu. Ona ilkini vermişti. İlkini almıştı. Bedenleri ve ruhları bir olmuştu. Onunla olduğu için pişmandı. Kendini tutamamıştı. Ayrılık yakınken ona sahip olması kendini korkunç hissetirmekten başka bir şeye yaramıyordu.

O gittiğinde Sehun dağılacaktı. Tıpkı kendi gibi. Üstelik eğer başaramaz ve geri dönemezse gökkuşağı ondan nefret edecekti. Ama Luhan asla onu unutmayacaktı. Biliyordu.

Bile bile hem kendini hem bu masum çocuğu ateşe atmıştı. Geri dönmek zorundaydı. Herşeyi sessiz sedasız çözüme kavuşturup geri dönmesi gerekiyordu. Sehun'suz yapamazdı. Diri diri mezara girecekti.

Sehun yavaş yavaş gözlerini araladığında ona sulu gözlerle bakan Luhan'ı gördü. Sehun panik oldu. Luhan ondan ve vücudundan nefret mi etmişti yoksa? Kendisininde gözlerinin dolduğunu hissetti. "Gökkuşağım ne oldu? Canın mı yanıyor? Ağrın mı var?"

Bordo saçlının telaşlı sesi onu daha da üzmüştü. " Ben.. Yani benim vücudum güzel değil. Sen mutlu olmadın değil mi?" Şu anda hem utancı hem üzüntüyü aynı anda hissediyordu.

Luhan kalbinin ortasındaki sancıyla dondu. Sehun bunları nasıl düşünebilirdi ki? "Böyle şeyler söyleme asla Sehun. Sen o kadar güzelsin ki, bu aklımı başımdan aldı. Herşeyin o kadar kusursuz ki kalbimin duracağından korktum. " Siyah saçlı çocuğun kokusunu içine çekip iyice sarıldı.

Sehun duyduklarıyla dünyanın en mutlu insanı olmuştu. Luhan onu bu haliyle kabul etmişti. Kendini hiç bir zaman beğenmemişti ama Luhan onu sevmişti. Bu onun için çok özeldi. Hiç pişman değildi.Luhan'a ilkini verdiği için mutluydu. Sehun inanıyordu, Luhan doğru insandı. On yedi yaşındaki minik yüreği bunu hissediyordu.
Yanlış olan ise başkalarıydı. Sehun bilmiyordu. Sadece seviyordu herkes gibi. Sevdiğine güveniyordu. İnanıyordu ellerinin asla ayrılmayacağına.

"Luhan bence duş alsak iyi olur." Yüzü kızarırken söyledi. Ortalık çok dağınıktı. Annesi gelmeden bi an evvel toparlanmalıydılar.

"Alalım sevgilim." Sehun Luhan'ın ona sevgilim demesinden dolayı daha çok  kızardı. Luhan ise onun utangaç haline gülümsedi ve yanaklarından, burnundan, gözlerinden kısacası yüzünün her bir santimini özenle öptü.

  Saat çoktan öğleden sonra dört olduğunda ikili daha yeni kahvaltılarını yapıyorlardı. Luhan gökkuşağına banyo yapması konusunda yardımcı olmuştu. Siyah saçlı çocuğun acı çektiği o kadar çok belliydiki kendisinden bir kere daha nefret etti. Ne olursa olsun ona acı vermek istemiyordu.

Sehun ise hala ağrısı olduğu için sandalye tepesinde otururken zorluk çekiyordu. Akşam anne ve babası geldiğinde ne yapacağını düşünüyordu kara kara.

Luhan dalgın çocuğu süzdü. "Ne düşünüyor benim gökkuşağım?" Sehun ondan gelen soruyla yine kızarırken "Akşam babam ve annem anlayabilirler yani.'' dedi. Çok feci kızarmıştı. 

 ''Oh.. Haklısın bende mi kalsan acaba? Hem ben bu bir haftayı birlikte geçirebiliriz.'' Luhan'ın çocuksu heyecanıyla siyah saçlı çocuk kıkırdadı. Ama aklına Luhan'ın bir hafta sonra gideceği gelince üzülmeden de edemedi. Gitmesini istemiyordu ki. 

  Luhan onun pamuk gibi beyaz ve yumuşacık olan ellerini tuttuğunda ''Bizimkiler izin vermez Luhan. Hem babam sana minicik tepkili.'' diğer elinin baş ve işaret parmaklarını birleştirip birazcık işareti yaparak söyledi. ''Bir şekilde izin alabilseydik güzel olurdu.'' Luhan bu sefer dudaklarını büzdü. Bay Yifanın ondan hiç haz etmediğini biliyordu. Eh adam haksızda değil. 'Bu olanları duysa beni öldürüdü kesin.' diye geçirdi içinden. 

TOMBİŞ SEHUNİE// HanHunWhere stories live. Discover now