Bölüm 10

3.4K 324 40
                                    

Sehun adını duymasıyla hemen arkasına dönüp baktı. Babası ona birde Luhan'a bakıyordu. Derince yutkundu babasının bakışları gerçekten ürkütücüydü.

''Baba bir şey mi oldu?'' Babası yanına geldiğinde sordu. Yifan ona bakıp '' Evet müdür bey çağırdı. Dün olaya karışmışsın. Bunu evde konuşacağız.'' sinirle dedi. Oğlunun ondan nasıl bir şeyi saklayabildiğini aklı almıyordu. Bakışlarını Sehun'dan çekip Luhana yöneltti. ''Senin ismin Luhan'dı değil mi?''

''Evet efendim.'' Bordo saçlı çocuk kendisinden beklenmeyecek bir kibarlıkta cevap verdi.

''Oğlumdan uzak dur.'' Yifan, sert sesi ve dik bakışlarıyla söyledi. Bu çocuğun bakışları kendi bakışlarına benziyordu. Bu hoşuna gitmiyordu. Hatta çocuk daha kötücül bakıyordu ve oğluna bakarken bu bakışlar yumuşayıp sanki dünyanın en mükemmel varlığına bakıyormuş gibi bir hal alıyordu. Bu Yifan'ın hoşuna gitmiyordu. Oğlunun mükemmelliği ancak onu ve Yixing'i ilgilendirirdi. Bu çocuk uzak durmalıyı.

''Malesef bu istediğinizi yerine getirmem mümkün değil efendim.'' Luhan hala kibar olsada sesi sert çıkmıştı. Gökkuşağını bırakmaya pek niyetli değildi.

Yifan ona dik dik bakmaya devam etti etraflarında öğerenciler toplanmıştı. Sinirlensede kendinden yaşça küçük birirne vuracak değildi. Hele ki okulunda. ''Bak velet sana ilk ve son uyarım Sehunie'mden ne istiyorsun bilmiyorum ama o senin için fazla masum anladın mı? Uzak dur.''

'' Dediğim gibi efendim ondan uzak duramam. Onu korumam gerekiyor. Yanında olacağım. Siz istemeseniz hatta Gökkuşağı istemese bile buna kimse engel olamaz.'' Luhan son sözlerinide söyleyip sınıfına doğru yürüme başladı.

Sehun evde babasından bir ton azar işitmişti. Oysaki o bir şey yapmamıştı. Luhan'ın kendisini nasıl koruduğunu anlattığında, babası daha da küplere binmiş onu okuldan alıp evde eğitim görmesini istemişti. Sehun dış dünyaya çıkmamalıydı ona göre. Dışarısı tehlikeliydi. Yixing ise daha sağ duyarlıydı bu konuda. Dün Sehun'la yaptıkları sohbetten az çok Luhan hakkında bilgi sahibi olmuştu ama çocuğu gerçekten merak ediyordu. Oğlu anlatırken bile kızarıyordu. Çocuk bugün bir de Yifan'a karşı gelmişti.

Hemen tabletini aldı masanın üzerine ve Sehun'ların okul gazetesine baktı. Bu dedikoduların yer aldığı bir gazeteydi. Luhan hakkında bilgi alabilmeyi umuyordu. Chanyeol sayesinde öğrenmişti okulun dedikodu gazetesinin var olduğunu, bu gazetenin bu kadar faydalı olacağını kim bilebilirdiki.

Luhan hakkkında birşeyler ararken dünkü haberlere baktı. İşte Yifan'ı küplere bindiren kavga burada yazıyordu. Resimleri incelemeye başladı. Luhan gerçektende yakışıklıydı. Çok masum duruken aynı zamanda erkeksiydi. Yixing itiraf etmeliydi ki Sehun'la yakışıyorlardı. Şiddeti sevmezdi ama çocuk Sehun'a yardım etmek için neler yapmıştı. Biraz da yorumlara baktı. Kızlı erkekli herkesin bordo saçlıyla ilgili ne kadar çok konuşmaları vardı böyle. Geneli Luhan'ı öven tarzdaydı. Yixing daha fazla okumadı. Çünkü Yifan gelip yanına oturmuştu. Başını omzuna yaslayıp huzurla gözlerini kapattı.

Sehun ise yatağında sırt üstü yatıyordu. Şu an nedense Luhan'ı görmeyi çok istiyordu. Annesi ve babası uyumuşlardı çoktan. Kendi de uyumak istiyordu. Ama beceremiyordu. Luhan aklına gelince sebepsiz yere sırıtıyordu. Onun kendisine Gökkuşağı demesi bile o kadar güzeldiki, başlarda nefret ettiği renkli saçlarını artık daha çok seviyordu. Elini saçlarına götürdü. Luhanın saçlarına dokunduğunu düşündü. Karnı kasılmıştı. Ama bu rahatsız edici değil hatta pembe dudaklarının daha çok gerilip gülmesine neden oluyordu. Kendi kendine kıkırdarken gelen sesle kalakaldı. Karnında ki tuhaf kasılmaların nedeni belli olmuştu. Acıktığına dair midesi guruldamıştı. Sahi ya bugün doğru düzgün bir şeyler yememişti. Babasının ona attığı bakışlar yüzünden. O bakışlar aklına gelince üzülsede takmamaya çalışıp, yataktan kalktı. Mutfağa gidip kendine sandiviç hazırlamak istiyordu.

Sandiviçinin yarısını bitirmişken mutfağın dışarıya açılan kapısı tıklatılmıştı. Sehun aniden sıçradı. Bu saatte kim olabilirdi? Ya hırsızsa diye düşündü. Eline hemen annesinin balık kızarttığı döküm tavayı aldı. Çok ağır olan tavayı tutmakta zorlansada bununla kapıdaki hırsızın hakkından gelebileceğine inanıyordu. Yani, sanırım.

Bir elinde tava bir elinde de yarısı duran sandiviçi vardı. Onu neden bırakmamıştı bilmiyordu. Sadece sandiviçin güvende olmasını isstiyordu.

Kapı bir kere daha tıklatılmış ardından fısıltı şeklinde '' Gökkuşağı'' diye seslenmişti kapının ardındaki her kimse. Sehun duyduğu sesle kaldı. Ardından hemen kapıyı açtı. '' Luhan!'' Sesi biraz şiddetli çıkınca. Luhan hemen kendi işaret parmağını dudaklarına götürüp, ''Şşş sessiz ol gökkuşağı. ''  doye uyardı ve devam etti. ''Herkes uyudu mu?''

''Ha?'' Sehun hala ne olduğunu anlamamıştı tanrı aşkına Luhan'ın burada ne işi vardı. Hemde bu saatte. ''Evdekiler diyorum ailen hani, uyuyorlar mı?" diye sorusunu yineledi bordo saçlı çocuk.

''Evet ama sen ne yapıyorsun burada?'' Luhan kıkırdadı gökkuşağının sorusuna. '' Seni görmeye geldim. Baban birazcık agresifti. Sana kızmış olabileceğini düşündüm. Ama sen pek memnun olmadın sanırım. Elindeki tava ve sandiviç.. Sandiviç?'' Luhan kafasını hafif yana yatırıp Sehuna baktı.

'' Şey ben bir şeyler atıştırıyordum da ondan. Sende ister misin?'' Elindeki ekmeği kaldırıp Luhan'a uzattı Sehun. Bordo saçlı çocuk kıkırdakı. Geçekten gökkuşağı o kadar sevimliydi ki. Uzanıp ekmeğn bir parçasını ısırdı. ''Imm bu çok lezizmiş.'' Sehun kıpkırmızı olmuştu. Nedeni bilmiyordu bile.

'' Burda konuşmayalım gel.'' Luhan Sehun'un elinden tavayı alıp kapı arasına bıraktı kapanmaması için. Etraf karanlıktı. Şehir derin uykudaydı, iki genç birbirlerine bakarken Luhan yavaşça renkli saçlı çocuğun elini tuttu.
Sehun ne yapacağını bilemedi. "Nereye gidiyoruz." Hadi ama evden çok uzaklaşamazlardı. Çünkü ayaklarında ev terlikleri üstündeyse minik vosvos baskıları olan pijama takımı vardı. 'Aman Tanrım' diye çığlık attı içinden. Bundan daha cool bir şeyler giymeliydi belkide. Neden Luhan habersiz gelmek zorundaydı ki?
  "Merak etme." Luhan ona güven içeren bir gülümseme sundu. Sehun onun büyüsüne kapılıyordu. Evet Luhan kesinlikle baloncuklu çaylar  gibi sihirli bir varlıktı.

Bahçelerindeki büyük ağacın altına oturdular. " Dur böyle üşürsün. Şunu omuzlarına al gökkuşağı. " Luhan yazlık montunu onun omuzlarına bıraktı nazikçe. Sehun'un karanlıkta bile kızardığı belli olan yüzüne bakıp gülümsedi.
"Teşekkür ederim. " Sehun mahçupça teşekkür etti. Luhan'ın kendini düşünmesi hoşuna gitsede utanıyordu. Sonuçta kendisi de bir erkekti. Sehunda bordo saçlı çocuğu korumak isterdi. Onun yanında onun gibi görünmek.

" Bugün babana söylediklerim için üzgünüm gökkuşağı. Sana daha sonradan kızmış olmalı. O anda aklıma gelmedi." Luhan sırtını ağaca yaslayıp söyledi.
"Kızdı ama çok değil. Sadece benim zarar görmemi istemiyor. Bu yüzden birazcık gergindi."  Sehun birazcık derken parmaklarını birleştirdi. Luhan ona kıkırdadı. Sehun onun gülüşüne kapıldı. Luhan içten güldüğünde o kadar güzeldiki.

Luhan gökkuşağının bakışlarını görünce yutkundu. Birbirlerinin gözlerine derince bakıyorlardı. Luhan şuan hemen Sehun'un pembe dudaklarını hissetmek istiyordu. Tanrı aşkına o daha önce hiç bir şeyi bu kadar istememiştiki. Yavaşça Sehun'a yaklaşıp yanağına küçük bir öpücük bıraktı. Ardından kafasını onun kucağına bıraktı. O çok masumdu. Bu öpücüğü gökkuşağıda istemeliydi. O zaman Luhan çok daha mutlu olurdu.

Sehun ise donup kalmıştı. Öpücük, kucağındaki Luhan'ın başı rüya mıydı bu?
Luhan tekrar kıkırdadı ve Sehun'un elini tutup kendi saçlarına götürdü.
"Uzun zamandır huzurlu uyumadım. Bir iki saat seninle uyumak istiyorum. Yorulunca uyandır beni gökkuşağım."

***

TOMBİŞ SEHUNİE// HanHunWhere stories live. Discover now