Bölüm 33

3K 235 54
                                    


Şirketine geldiğinde keyfi yerindeydi Luhan'ın. Sonuç itibariyle biricik Gökkuşağına geri kavuşmuş birde yanında eşantiyon bir gökkuşağı daha vardı üstelik. Kendini unicornlar gibi hissediyordu. Öyle renkli öyle mutlu.

Ama hala gözü acıyordu. Zalim Sehun hiç acımadan yumruklamıştı onu. Onun için bile mutlu oluyordu aslında. Aşırı doz aşk yüklemesi yüzündendi hep bunlar. Yoksa hangi psikopat yumruk yedim diye mutlu olurdu?

Asistan kız patronunu görünce ayağa kalkıp saygıyla eğildi. Adam çok yakışıklı olmasına rağmen o kadar soğuk ve mesafeliydi ki zavallı kız bazen buz gibi kalıverirdi. Ama şimdi yakışıklı patronu ona kocaman gülümseyerek Günaydın demişti. Kızın gözleri büyürken Luhan bir kahkaha attı. "Lütfen bana bu günün programını getir."

Odasına geçtiğinde hala arkasında şaşkın bir sekreter bırakmıştı.

İyice işine gömülüp evrakların arasında kaybolduğunda sabahki neşesinden eser bile kalmamıştı. Tao'nun nikah işleri yüzünden koskoca şirketi yönetmek bordo saçlı genç adama kalmıştı. Her ne kadar çalışmayı sevsede şu anda her şey ona angarya gibi geliyordu.

Çok sıkılmıştı. Saatlerdir masa başında dosya inceliyordu. Telefonunu çıkardı. Belki Sehun'u aramak iyi gelebilirdi. Dün onun telefon numarasını almayı unutmamıştı.

Telefon iki kere çaldıktan sonra açılmıştı. "Efendim?" Luhan duyduğu sesle dondu. Hadi ama biricik oğlu neden babasının telefonunu açıyordu ki?

"Ah MujiGae nasılsın?" Oğluna böyle temkinli yaklaşmak son derece canını sıkıyordu. Ama yapabileceği bir şey yoktu.

"Siz kimsiniz?" Çekingen bir nefes aldı. "Ben Luhan. Dün tanışmıştık. Hatırlıyor musun?"

Bir süre ses gelmeyince tekrar konuşmak istedi. "MujiGae orada mısın ?"

Telefondan sonunda bir cevap gelmişti. ''Şey evet efendim buradayım. Babam biraz meşgul bu yüzden cevap veremez.'' başka bir şey söylemeden telefon yüzüne kapanmıştı. Luhan bu duruma bozuluyordu. Hadi ama, tüm bu kan çekme olaylarına ne olmuştu neden o ve oğlunda bir işe yaramamıştı?

Oysa parti gecesinde oldukça iyi anlaşmışlardı. Oğlu büyük bir ihtimalle Sehun'u kıskanıyordu. Luhan'da kıskanıyordu. Bu da baba oğul arasındaki bir diğer benzer özelikti.

Masaya kafasını koydu. Pes etmeye niyeti yoktu. Ne olursa olsun oğlunun kalbini kazanacaktı. O zaman Gökkuşağı ona kalacaktı. Aklına gelen haince planla sırıttı. Oğlunun zayıf noktasını sabah kahvaltıdayken öğrenmişti,. Bunun üzerine giderse başarabilirdi. Sonuçta etobur etoburun halinden anlardı.

Önündeki dosyaları olduğu gibi bıraktı. Onlardan çok daha önemli bir işi vardı.

Sehun'un evinin önüne gelince derin bir nefes aldı. En kısa zamanda birlikte bir eve çıkmaları gerekiyordu. Böyle ayrı gayrı yaşamak istemiyordu. Sonuç itibariyle onlar Tanrı huzurunda evlilerdi. Luhan bir an evvel resmi nikah işlemlerine de başlamak istiyordu. Hatta bir düğün de istiyordu. En son kendi düğün töreninde pek hoş anıları olmasada, tüm dünyaya Sehun'la evlendiğini göstermeyi istiyordu. Luhan kendi kendine gülümsedi. Daha düne kadar tek isteği, tek dileği Gökkuşağını bulmakken, şimdi ise oldukça talepkar olmuş ve pek çok şey istiyordu. Ziyanı yoktu. Çok uzun bir süre beklemişti. Yine bekleyebilirdi.

Kapının ziline zarif hareketle bastı. Çok centilmen olup MujiGae'nin kalbini çalacaktı. Tabi sıcak kanlı olmalıydı aynı zamanda. Kapıyı kabarık saçlı bir Sehun açtı. Luhan görüntüye gülümsedi. ''Hey merhaba.'' Sehun ona baktı. Kapıya yaslandı. Luhan'ı böyle kapıda karşılamak hoşuna gitmişti.

TOMBİŞ SEHUNİE// HanHunМесто, где живут истории. Откройте их для себя