⭐ Denizin Mavisi ⭐

10.7K 888 419
                                    

"Denizler cinayet işlemezler,
aslında kimseyi istemezler."

2.Bölüm

Bu defa daha büyük bir şaşkınlıkla arkamdan bana bakakaldığını tahmin edebiliyordum. Benim konuşamadığımı zannedip kendini suçlu hissetmesinin ardından benden özür dilemesi, daha sonra ise aslında konuşabildiğimi ve ona oyun yaptığımı öğrenmiş olması büyük ihtimalle sinirlerine dokunmuştu ancak hiç umrumda değildi.

Ama ben de en az onun kadar şaşkındım. Kalbim gerginlikle çarparken böyle bir şeyi nasıl yaptığımı bilemiyordum. Size göre büyütüyor olabilirdim. Ancak siz de, eğer insanlardan kaçan, göz temasından olabildiğince sakınan, takıntı hastalığı -obsesif kompulsif bozukluğu- olan biri olsaydınız benim yaşadığım duygu karmaşasını belki anlayabilirdiniz. Bunun yanı sıra en beteri de kimseye dokunamamamdı. Kimseyle herhangi bir temas içerisine giremiyordum. Gerek sarılma, gerek tokalaşma... Hiçbirini yapamıyor ve sevmiyordum. Ama istem dışıydı bu. Biri bana dokunduğunda, genelde bunun sonucu girdiğim krizler oluyordu. Bana dokunmalarına izin vermediğim gibi, ben de kimseye dokunamıyordum.

Küçüklüğümden beridir süregelen bu psikolojik rahatsızlıklarım çoğu zaman bana zor anlar yaşatıyordu. Bu yüzden hiç sosyal hayatım olmamıştı. Diğerleri tarafından dışlanmışlığım, 'ucube' diye nitelendirilişim bile olmuştu. Bu hastalığı ben kendim istememişken, onlar ne hakla beni istemiyorlardı?
Bu yüzden bu sefer ben onlardan kaçmaya başladım. Eğer etrafımda kimse olmazsa, daha rahat yaşayabileceğimi sandım. Öyle de oldu denebilir aslında.

Bir arkadaşım, dostum veya tanıdığım birileri olmayınca kimseyle konuşmak, kimseye dokunmak zorunda da kalmıyordum. Kendi halimde, yalnızlığımın gürültülü kalabalığında, kitap sayfalarına inşa ettiğim sarayımda yaşamak benim için daha cazip olan şeydi. Bana yaklaşmaya çalışanları da hep kendimden uzaklaştırdım. Çünkü yakınımda olsalardı, zaten bir müddet sonra kendileri uzaklaşacaktı. Sorunlu birini etrafında bulundurmayı kim isterdi ki?

Kendi ailem bile bana yabancıydı. Neredeyse her gün normal biri olmadığımı defalarca sitem ederek yüzüme vuruyorlardı. Sorunlu bir çocukları olduğu için benden utandıklarını, misafirliğe gittiğimiz birkaç evde dile getirdikleri de olmuştu. İşin tuhafı ise artık buna alışmış olmamdı. Kim istenmemeye alışabilirdi ki? Beni buna mecbur bırakmışlardı. Ben de onlara sarılmak, dokunmak, sevgimi belli etmek isterdim ama elimde değildi ki. Onlar bunu anlamıyorlardı.Sevmek, illa ki dokunmak mıydı? Bilerek onlardan kaçtığımı, soğuk biri olduğumu, sevgiyi hiç hak etmediğimi söylüyorlardı. Oysa ben bayramlarda veya bazı özel zamanlarda tüm irademi toplayıp onlara sarıldıktan sonra odama geçip, girdiğim krizleri tek başıma atlatmaya çalışıyordum. Ben onlara elimden geldiğince yakın olmak istiyordum ama sonralarda onlar beni kendilerinden uzaklaştırdılar.

Ben sarılamıyordum belki... Ama onlar da bana hiç kucak açmıyordu.

Anlaşılmamak belki de en büyük yalnızlık hissiydi. Aynı dili konuştuğunuz halde kimsenin sizi anlamaması, yalnızlığın en çaresiz haliydi.

Denizin MavisiWhere stories live. Discover now