⭐ Denizin Mavisi ⭐

5.6K 471 403
                                    


Medyada Oğuzhan var. Bu bölüm ona çokça yer verdim^^

Bölüm şarkısı: Onur Can Özcan- Yaramızda Kalsın

(Şarkıya bayıldım, mutlaka dinleyin *-* Bölüme de çok uydu.)

Keyifli okumalar!

"İki yalnız bir doğru edebilirdik.
Şimdi farklı şiirlerde yaşar gibiyiz.
Ben Mecnun, sen Şirin; tesadüf değil.
Biz bize kurulmuş tuzak gibiyiz.

Söz ettim mavilere, içimdeki yaralardan.
Gökteki yağdı yine, yerdekinde yakamoz var
..."

28.Bölüm ✍

Yatağımı özenle topladıktan sonra doğruldum ve öncesinden hazırlamış olduğum çantamı sırtıma takarak Deniz'in bana verdiği odadan çıktım. Kolumdaki saate kısa bir bakış attığımda fazla zamanım olmadığını gördüm. Kahvaltı yapamamıştım ama bunu dert etmiyordum. Okulda bir şeyler atıştırabilirdim.

Ayakkabımı giydikten sonra tam kapıdan çıkacaktım ki son anda başımı içeri uzattım ve salondaki üçlü koltukta uyuyan Deniz'e bir göz attım. Dün gece bana verdiği kıyafetleri giyip salona geldiğimde onu koltukta uyurken bulmuştum ve uyandırmak istememiştim. Yattığı yerde oldukça rahat gözüküyordu; açıkçası onu uyandırmaya kıyamamıştım.

Kapıda durup öylece ona bakarken dayanamadım ve giydiğim ayakkabılarımı tekrar çıkarıp salona, onun yanına doğru gittim. Üzerinden kayıp yere düşen örtüyü aldım ve düzgünce üstüne örttüm. Hemen başucuna, yere çöktüm ve yüzümdeki gülümsemeyle dudakları hafif aralık bir şekilde uyuyan Deniz'i izlemeye koyuldum.

Öyle güzeldi ki... Bazen onu hak edecek ne yaptığımı düşünüp duruyordum. Hayatımda her şey sıradan giderken ona rastlamış, asıl hayatımın onunla tanıştıktan sonra başladığını anlamıştım. Deniz'den önce yaşadığıma hayat diyemezdim; çünkü ben onunla nefes almaya başlamıştım. Ve ciğerlerim böylesine onunla dolmuşken, onsuz olmayı tasavvur bile edemiyordum. Öyle ki mümkün olsa onu herkesten, her şeyden uzak tutar, sadece kendime saklardım. Kimse onu sevsin, onunla konuşsun, hatta onun yüzünü bile görsün istemiyordum. Onu sadece ben sevebilirdim; sesini sadece ben duyabilir, gözlerine sadece ben bakabilirdim. Deniz bu hayatta sahiplendiğim en güzel şeydi ve benimdi: Benim sevgilim, sevdiğim, sevebildiğimdi. Ben sevgiyi onunla öğrenmiş, ilk defa onu sevmiştim. Ve onu bırakmaya da, biriyle paylaşmaya da hiç mi hiç niyetim yoktu.

Okula geç kalmak istemediğimden iç çektim ve yavaş yavaş doğruldum. Tam kapıdan çıkacaktım ki aniden aklıma gelen bir düşünceyle geri döndüm.

Çantamı açarak içinden, fazla kullanmadığım göz kalemlerimden birini çıkardım ve Deniz'e bakarak sinsi bir şekilde sırıttım.

Belki birkaç rütuş yapsam fena olmazdı.

3 saat ara vermeden Eski Edebiyat dersi gördükten sonra beynimin, kafamın içinde adeta bir jöle kıvamına geldiğini hissedebiliyordum. Divan şerhi en zorlandığım konuydu ve geçen haftaki derse de gelmediğim için konunun başını kaçırmıştım. Geri kalınca toparlaması iyice zor oluyordu ve ben zaten bu sıralar aklımı derslere veremiyordum. Üst üste gelen olaylardan sonra okulum ikinci planda kalmıştı. Bu durumdan pek hoşnut olmasam da, elimden gelen bir şey yoktu. Deniz'i yalnız bırakamazdım; ama Deniz'leyken de ders çalışamıyordum. Yine de bir süre idare edecektim işte. Sonra zaten orta yolu bulurdum.

Denizin MavisiWhere stories live. Discover now