⭐Denizin Mavisi ⭐

6.9K 513 474
                                    


Fotoğrafta Deniz var! En başından beridir Deniz olarak onu hayal ediyordum. Denizin Mavisi'ni yazmadan önce de takip ettiğim, çok sevdiğim biriydi.

Ayrıca onunla bizzat konuştum, hikayemizden ve Deniz olduğundan haberi var! Bundan gurur duyduğunu ve çok sevindiğini söyledi
. *-* Şimdilik ismini vermeyeceğim, çünkü adı yayılsın, bilinsin istemiyorum takdir edersiniz ki. :)

Unutmadan, siz istediğiniz gibi hayal edebilirsiniz!

İlk defa bu kadar uzun süre bölüm eklemedim... Beklettiğim için sizden cidden özür dilerim ama keyfiyetten değildi :')

Sizi de çook özledim *-*

Bayağı uzun bir bölüm oldu. İçime sinmesi için uğraştım ama siz gözünüze batan bir hata olursa bana söyleyebilirsiniz. Arada bazı şeyleri unutabiliyorum çünkü :)

O halde sizi bölümle baş başa bırakayım~

Keyifli okumalar!

"Sanki hayat benim aleyhime kurulmuş bir mahkemeydi ve bu mahkemenin adalet anlayışı masum insanları cezalandırmaktan geçiyordu."

25.Bölüm

Soluk beyaz florasan lambalarla süslü yüksek tavandan gözlerimi ayırdım ve bakışlarımı su yeşili renkteki duvarlarda dolaştırdım. Açık renk duvarların yer yer kirlenen kısımları çok net belli oluyordu ama genel olarak bakıldığında temizdi. Karşılıklı iki duvara odanın boğuculuğunu azaltmak amacıyla olsa gerek, çiçek motifleri bulunan birkaç tablo asılmıştı fakat bunun ne kadar yeterli olduğu tartışılırdı. Hastanenin kendine has kasveti tüm duvarlara sinmişti. Üzerinde kırmızı laleler olan, ahşap çerçeveli bir tablonun hafif sağa kayarak simetrisini bozmuş olduğu gerçeği her defasında gözüme batıyordu. En sonunda ciddi anlamda rahatsız olduğumda kalkıp tabloyu düzeltmiştim. Düzeltmesem o tablonun içimde yarattığı huzursuzluk takıntı boyutunu da geçecek, kaç gece kabuslarımı süsleyen bir etken olacaktı muhtemelen. Düzelttikten sonra her şey yoluna girmiş, rahat bir nefes almıştım.

Odanın genelinde ilaç ve dezanfektan kokularının yoğunlukta olduğu tıbbi bir hastane kokusu hakimdi. Bu kokuyu da oldum olası sevmezdim. Bana çok önceleri gittiğim terapi seanslarını hatırlatıyor, dizlerim kendiliğinden titriyordu. O anları hatırladıkça da tavanın daha bir üzerime geldiğini, bedenimin oturduğum yerde daha da küçüldüğünü hissediyordum.

Deniz'in yatağı pencerenin hemen yanındaydı ve sol taraftaki duvara yaslanmış olan diğer yatak boştu. İki yatak arasında kalan yüksek komodinin üzerinde bir pet şişede su ve dağınık halde bulunan birkaç ilaç kutusundan başka bir şey yoktu. Yine aynı şekilde bu dağınık görüntü bana işkence gibi geldiğinde, komodinin üzerini düzenleyerek, gözüme daha hoş gelen bir hale sokmuştum.

Deniz'in kaldığı oda tipik bir hastane odasıydı ve ben aşağı yukarı 15 dakikadır neredeyse odanın her karesini ezberlemiştim.

Oturduğum sandalyede sıkıldığımı belli edecek şekilde kıpırdandım ve sesli bir nefes verdim.

"Seni bekliyorum Deniz, anlatacak mısın artık?"

"Nereden başlayacağımı düşünüyorum..." deyip düşünceli bir tavırla çenesini ovuşturduğunda "Bir yerden başla işte," dedim, merakımı sesime de yansıtarak.

Kabullenişle "Pekala," dedikten sonra oturuşunu dikleştirmeye çalıştığında ona yardımcı olarak yatağını yükselttim. Tekrar yanıbaşındaki sandalyeye çöktüm ve pür dikkat ona odaklandım.

Denizin MavisiWhere stories live. Discover now