⭐Denizin Mavisi ⭐

4.5K 418 521
                                    


"Sonsuzluğu taşıyordu derin deniz mavisi gözlerinde."

34.Bölüm ✍

Gökyüzü, haziranın ilk demlerini yaşıyor olmamıza rağmen tüm kasvetini gözler önüne sererken, serin rüzgâr vücudumu titrettiğinde kollarımı vücuduma sardım ve arkama yaslandım. Bankta oturmuş, kahve almak için kafeteryaya inen Deniz'in bir an önce gelmesini bekliyordum. Belki de çatıda oturmak o kadar da iyi bir fikir değildi zira hava bozacak gibi duruyordu. Ayrıca içimde kötü bir his vardı ve bu hissin havanın boğucu kasvetinden kaynaklandığını sanmıyordum. Sanki başka bir şeydi; tanımını yapamadığım bir sıkıntı... Ancak üzerinde çok duramadan duyduğum adım sesleriyle yanıma yaklaşan Deniz'e çevirdim bakışlarımı.

"Elim yanıyor!" dedi ellerindeki plastik kahve bardaklarını her an düşürecek gibi tutarken.

İçimdeki sıkıntıyı göz ardı edip gülümsemeye çalışırken, "Ufak tepsilerden falan alsaydın ya," dedim, bana uzattığı kahveyi alarak. Boşuna kendine iş çıkartıyordu.

Bir şey söylemedi ve bankta yanıma oturmak yerine karşıma geçip arkasındaki kısa duvara yaslandı.

Kahvemden bir yudum aldıktan sonra "Yağmur yağacak galiba," dedim, başımı kurşun grisi gökyüzüne kaldırarak. Yaz mevsimine girmemize rağmen havanın böyle olması normal miydi, bilemiyordum. Sanki birazdan şiddetli bir fırtına kopacak ve tüm insanlığın sonu gelecek gibiydi. Bu düşünceyle ürperdim.

Bakışlarımı daha sonra Deniz'e indirdiğimde pek de oralı olmadığını gördüm.

"Yağsın," dedi omzunu silkerek.

"Kar yağsa bile normal karşılayacak gibisin."

"Aslında güzel olurdu," deyip tek gözünü kırptı, "seninle kartopu oynaması."

İşi alaya almasına gözlerimi devirdim ve sessizliğin aramıza girmesine izin verdim. Bir müddet karşılıklı susarak kahvelerimizi içtiğimizde, sessizliğimizi bizden ziyade üçüncü bir kişi bozmuştu.

"Bakın burada kimler varmış!"

Birkaç gündür ortalıkta görünmeyen Oğuzhan'ın sesini duymamızla beraber ikimiz birden refleksle ona doğru döndük.

"Sevdiğim kadın, ve onun sevdiği adam!"

Yüzündeki anlam veremediğim ifadesi ve alaycı gülüşüyle kaşlarım çatıldı. Neden birdenbire böylece çıkıp geldiğini bilmiyordum ama içimden bir ses, pek de hoşuma giden bir sebepten dolayı olmadığını fısıldıyordu.

Deniz, soğukkanlılığından taviz vermeyerek elindeki plastik bardağı duvarın üzerine bıraktı ve yaslandığı yerden doğrularak boş gözlerle Oğuzhan'a baktı.

"Hayırdır, bir sorun mu var?"

"Sorun sensin!" dedi Oğuzhan, işaret parmağını sertçe Deniz'in göğsüne bastırarak.

İşin ciddiyetini kavradığımda oturduğum yerden hızlıca kalktım ve "Neler oluyor Oğuzhan?" diye sordum telaşla. Ancak sorum havada asılı kalmıştı.

Denizin MavisiWhere stories live. Discover now