⭐ Denizin Mavisi ⭐

5.5K 518 265
                                    


Bölüm şarkısı: Cem Adrian - Ben Geldim (Bu bölüme çok uyan bir şarkı, dinlemenizi öneririm.)

Ben ödev yapmaya kaçıyorum, siz satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin olur mu? *-*

Keyifli okumalar~

"Annemi bıraktım sana, kimsesiz geldim. Çocukluğumun söküklerini dikebilir misin?"

26.Bölüm

3 gün boyunca Deniz'in yanında, hastanede kalmıştım. Arada, öncesinden eşyalarımı bıraktığım yurda uğrayıp birkaç işimi hallediyor, sonra tekrar onun yanına dönüyordum. Deniz de bu süreçte biraz toparlanmış, iyileşmeye başlamıştı bile. Dünden önceki gün, yani cuma günü, Deniz'in ısrarlarına dayanamayan doktoru onu taburcu etmişti ve şimdi evindeydi. Bu benim için de iyi olmuştu; çünkü biraz daha hastanede dursaydım, o hemşire benim elimde kalabilirdi. İkide bir odaya girip çıkmalarını düşündükçe hâlâ sinirleniyordum.

Deniz sonrasında olaylardan ailesine de bahsetmiş, hatta onu hastaneden almaya onlar gelmişti. İçim pek el vermese de ayak altında dolaşmam uygun olmadığından yurda geri dönmüştüm. Yoksa Deniz'in yanından ayrılmakta gönüllü değildim.

Annesi ve babası kazanın iç yüzünü öğrendiklerinde ne tepki vermişlerdi hiç bilmiyordum ama aile meselelerine karışmamak için geri planda kalmıştım. Doğru olan da buydu zaten. Umarım her şey bir an önce yoluna girerdi.

Ben de bu arada geri kaldığım derslerime çalışıyordum. Hoş, aklım Deniz'deyken konular pek kafama girmiyordu, orası ayrıydı... Neredeyse her saat onu arayıp nasıl olduğunu sorsam da merak etmeden duramıyordum işte... O, her ne kadar Sema teyzenin fazla ilgisinden yakınsa da, ben bu durumdan memnundum. Anne eli değmiş birinin çabucak iyileşmemesi mümkün değildi çünkü. Bu yüzden Deniz emin ellerdeydi ve içim rahattı.

Yarın okula gidecektim ve Deniz'in yokluğunu hissedeceğimi biliyordum. Tamamen iyileşmeden okula gelmemeliydi ama ona kalsa bir an önce ayaklanmak istiyordu.

Okumaya çalıştığım kitabı kapattım ve gözlerimi ovuşturdum. Aynı paragrafı defalarca okumamın anlamı yoktu. Gözlerim yan taraftaki telefona kaydığında kararsız bakışlarla telefonu süzdüm. Acaba Deniz'i arasa mıydım?

Ancak ben daha telefonu elime almamışken odada zil sesim yankılandığında hemen oturduğum yerden kalktım. Telefonu elime aldığımda ekranda yazan isimle gözlerim büyüdü.

Deniz arıyor...

Ben aramadan önce o aramıştı. Demek ki kalbi kalbimle bir atıyordu.

Bu düşünceyle istemsizce gülümsedim ve Deniz'i daha fazla bekletmeden telefonu açtım ve kulağıma götürdüm.

"Efendim, Deniz?"

"Mavi? Benim kızım, Sema teyzen."

Bunu hiç beklemediğimden afallamıştım ve birkaç saniye gözlerimi kırpıştırarak öylece durdum. Sema teyze beni neden arıyordu ki?

"Buyur Sema teyze," dedim kısa süreli şaşkınlığımdan sıyrıldıktan sonra ama endişelenmekten de geri kalmamıştım. Bir şey mi olmuştu? Sesi o kadar da kötü çıkmıyordu gerçi.

"Kusura bakma seni de rahatsız ediyorum ama..." dediğinde "Estağfurullah," dedim hemen. Bir an önce asıl konuya gelmesini bekliyordum.

"Benim kendi evime gitmem gerek. Malum, taziye ziyareti için gelenler çok oluyor. Ama bir yandan da Ali'yi yalnız bırakmak istemiyorum, içim el vermiyor bir türlü. Çetin desen; onun da işleri çok yoğun, ilgilenemez şimdi... Bizde kalsın diyorum ama Ali de kalabalığın arasında kalmak istemiyor..." Sıkıntılı nefesi kulaklarıma dolduğunda konuşmasının devamını bekledim. "Yani demem o ki, bir kaç gün onun yanında kalabilir misin? Biliyorum, biz yokken çok ilgilendin Ali'mle... Kabul etmezsen de anlarım."

Denizin MavisiOnde histórias criam vida. Descubra agora