19. BÖLÜM

39K 2.2K 145
                                    

"Buraya gelmen lazım" 

Onu aradığım için kendimden utanıyordum. Üzerimde ki ıslak elbiseme baktım ve ofladım. Yanımda duran ikilinin benden aşağı kalır halli yoktu. Ben zengin kadınların yüksek sosyeteye rezil olmamak için hiçbir şeyi umursamadıklarını ve asla herkesin içersin de kavga etmediklerini düşünürdüm. Ama sanırım unuttuğum bir nokta vardı, Hera yani Chis'in annesi ne kadar naif ve güzel bir kadın olsa da dişlerini bileyince oldukça çığırından çıkıyordu. Unuttuğum diğer nokta ise ne Hera'yı ne de sarı saçlı barbie kendi ülkelerinde değillerdi yani kısaca rezil olacakları kimse yoktu.

"Ne oldu?"

"Soru sorma! Gel diyorum sana!"

"Gelsin! Gelsin ben onunla o zaman görüşeceğim, bana bu kızın hesabını vereceksin Chistain!" Yanımda deliler gibi bağıran kadına üzüntüyle baktım. Öfkesinden sarı saçları havalanmış yeşil gözleri koyu yeşile hatta siyaha doğru ilerlemişti.

"Annem miydi o?"

"Chis gel sadece"

Karşımda tutanak tutan iki polise gülümsemeye çalıştım. Hayatımda hiç böyle bir şey yaşamadığım için kimi aramam gerektiğini bilememiş aklıma gelen ilk insanı aramıştım.

"Kahretsin! Nerdesiniz?"

"Karakolda"

"Ne! Ne oldu-"

Aniden elimde hissettiğim elle sarıldım, Hera öfkeyle elimde ki telefona uzanmış ve bütün karakolu ayağa kaldıracak şiddette kükredi.

"Başınız büyük belada BAY ATOS! EĞER HEMEN BURAYA GELMEZSEN BU KIZI ÖLDÜRECEĞİM!"

Biraz soluklandı ve kaşlarını çattı. Büyük ihtimalle Chis'in verdiği aptal bir cevap sonrası bu hala gelmişti kaşları.

"Hilal değil tabi ki! İsmini bile hala ezberleyemediğim aptal sarışınından bahsediyorum!"

Lena. Hera ismini hala ezberlemese de ben baş düşmanımın ismini çoktan hafızama kazımıştım. Lena uzun bacaklarını önünde kırmış alayla bizi süzüyordu. Doğrusu son anda saçından kavrayıp onu masaya yatıran Hera'ya kahkahalarla içimden gülmüştüm. Daha yeni yaptırdığı saçları kuş yuvası kıvamına gelmişti.Bu hale nasıl geldiğimizi bilmiyordum. En son anımsadığım Jessica'ya annesini durdurması için bağırırken Jessica'nın annesine yardım niyetli Lena'nın saçlarını kavramasaydı. Bir saniye ondan önce Hera'nın kahvesini dökmesi mi vardı, pek sanmıyordum.

Aslında her şey Hera'nın sakin bir şekilde kahvesini tabağına koyduktan birkaç saniyede gerçekleşmişti.;

45 DAKİKA ÖNCE..

Lena karşımda platin sarısı saçları yeni yaptırdığı manikürlü elleriyle tepeden tırnağa bana üstünlük taslıyordu. Ellerinde pahalı markaların poşetlerinden vardı. Belli ki Chis bebeğine iyi bakıyordu!

"Ah kimleri görüyorum, Hera. Seninle İstanbul da karşılaşacağımızı hiç düşünmezdim."

"Tanrının belası.." diye mırıldandı Hera. Onu duymuştum, dudaklarına zoraki bir gülümse yerleştirdi ve elini hafifçe kaldırdı.

"Ben ise hiç şaşırmadım, akbabaların avlarını asla terk etmediğini biliyor muydun şekerim? Akbabalar akbaba oldukları için ve leş yedikleri için yemeğin kokusunu çok çabuk alırlar."

Lena'nın gözlerinde ki donukluğunu görebiliyordum. Daha birkaç hafta öncesinde mavi olan gözler bugün griydi elbette ki onlarda lensti.

"Hayvanlar alemi hakkında senin kadar  fazla bilgi sahibi değilim" dişlerini bilediğini hissedebiliyordum. Usulca Jes'e döndüm o da en az benim kadar annesinin bir çılgınlık yapmasını bekler gibiydi. Yaparsa şaşırmazdım, çünkü karşımda oturan sarı saçlı kadın asla süt içen kedi gibi değil bir aslan gibiydi.

GAVUR DAMAT (Atos Serisi-1)Where stories live. Discover now