23. Bölüm. Küçük İstisna

24.2K 1.3K 143
                                    

İşler ne ara bu hale geldi ben anlamadım. Daha birkaç saniye önce tatlı tatlı yürüyorduk biz birbirimize. Kaç kez öpüştüğümüzü sayıp utançtan kızarıyordum ben. Ne ara konsolun içine girip görünmez olmayı dileyecek hale geldim. Ne ara utançtan değilde oksijen yetmezliğinden kızarıcak kadar çaresizleştim.

"İçeri geçmezmisin baba?"

Birde sormuyor mu? İnsan bir durur düşünür içeride neyi bıraktığını hatırlar. Üzerimde bana birkaç beden büyük eşofmanlar başbaşa Anıl'ın evinde. Beni görse ne düşünür adam.

"Yalnız mısın?" Burada canıyla boğuşan beni saymazsak yalnız sayılırdı.

Konsolun kapısını yavaşça aralayıp salona doğru baktım. Gözlerim Anıl ile buluştuğunda dişlerimi sıka sıka küçük çapta bir sinir krizi geçiriyordum. Ben burada bir insan daha ne kadar katlanıp eğilip bükülebilir rekoru kırarken o babasını umursamaz bir şekilde salona davet ediyordu.

"Misafirin olduğunu düşünmüştüm."

Niye böyle dedi ki şimdi bu adam. Her geldiğinde Anıl'ın evinde birileri mi oluyor? Resmen kıskançlık tüm hücrelerimi ele geçirmiş durumda. Damarlarımda kan yerine şüphe dolaşıyordu. Tırnaklarımı konsolun ahşap zeminine saplayıp sinirden tırmalıyordum.

"Aslında misafirim vardı ama..." Anıl'ın gözleri masanın altı dahil her yeri arıyordu. Sonunda konsolun olduğunu yere döndüğünde benimkiler ile buluştu. Korkuyla kapıları kapatıp nefesimi tuttum.

Birkaç saniye içinde saklanmam gereken kişinin Anıl değilde babası olduğunu hatırlamıştım. Sonuçta beni satıp ele verecek hali yoktu ya. Şuan babasıyla tanışmam için çok erken olduğunun oda farkında olmalıydı
Biz daha kavga etmeden birbirimize adımlamaya karar vereli kaç saat oldu şunun şurasında.

Kapağı tekrar aralayıp Anıl'a baktım. Donuk gözleri bana odaklı şuan ne yapmaya çalıştığımı düşünüyordu. Sadece onunla göz göze gelmem bile gözlerinde ki tereddütü anlamama yetiyordu. Bir şeyler ters bir şeyler Anıl'ın istediği gibi değildi. Kırgın bozguna uğramış Anıl'ı artık o kadar iyi tanıyorumdum ki ben.

Ne zaman ona kötü birşey yapsam bana böyle bakıyordu. Gözlerinin içinde o minik parıltılı beliriyordu. Göz bebekleri titrek ve ürkek bir hal alıyordu. Sanki ağlayacakmış da direniyormuş gibi. Dudakları bir çocuk gibi aşağı büzülüyordu. Her zaman aynı mimikler. İyi de bu sefer ben ne yaptım?

"Şizofren olmak için çok genç ve yakışıklısın evlat. " Babası gülerek Anıl'ın sırtını sıvazladı.

Zaman geçmek bilmiyordu. Küçücük konsolun içinde yaşam mücadelesi veriyordum. Böyle bir durumda Anıl'ın babasını göndermesi gerekmez miydi?

Asıl madur asıl masum benken o bana kırgın bakışlar atıyordu. Hayır Anıl'ında benim gibi düşündüğünü bilmesem durumu yanlış anlayabilirdim. Ama ilişkiyi bu sefer yavaş yavaş ilerletmeye karar verdiğimize adım gibi eminimdim. Daha bir saat önce onu sevdiğimi söyleyene kadar öpücük diyeti demedi mi bu adam.

Birşeyleri yanlış anladığımdan emindim. O dizilerde filmlerde ki aptal baş rollere benzemenin lüzumu yoktu. Devamını dinleyip gerçeği anlayacak gereksiz sorun çıkartıp birkaç bölüm ayrı kalmayacaktım.

Ben Anıl'la bu hallerimizi çok seviyordum. Böyle tatlı tatlı. Romantik ama şebek bir şekilde gül gibi geçinip gidiyorduk işte.

"Düşündümki ben..."
Ne düşündün bey amca. Ben canımla boğuşurken adam oğlunun saçlarını okşuyordu. Ben anladım şimdi Anıl'ın neden sürekli başımı okşadığını. Babadan oğla miras bu hareket.

Taş Kalpli Barbie ( Tamamlandı)Where stories live. Discover now