42. Bölüm Kanguru Laneti

16.6K 912 180
                                    

Mecnun Leyla'sı için çölleri aşmış, Ferhat Şirin'i için dağları delmiş. Tahir , Kerem hep aşık olduğu kadına kavuşmak için çabalamış durmuş. O dillerden dillere dolanan aşk hikayelerinde biz kadınlardan hiçbir zaman aşkımız için savaşmamız beklenmemiş. O zaman ben neden bu haldeydim.

Benim  neden çabalamam gerekiyordu peki? Karakolun birinde telaşlı bir  şekilde Anıl'ı bulmaları için polisleri ikna etmeye çalışmak yerine kayınpederimin yamacında kahramanımın beni kurtarmasını beklemem gerekmez miydi?

"Önce biraz sakin olursanız. Dediklerinizin hiç biri anlaşılmıyor."

"Olamam efendim olamam."

Karakolun ortasında bir başıma dikiliyordum. Üzerimde avcı kıyafetleri darmadağan bir tiple geleceğimi kurtarmaya  kaybolon sevgilimi bulmaya çalışıyordum. "Bana Anıl'ı bulmanız gerek."

"Bize arkadaşını çıkarmak için geldiğini söylememiş miydi bu?" Derdimi anlamamakta ısrar eden baş komiser işaret parmağı ile beni  yanındaki polise gösterdi.

"Yardım edicek misiniz,  etmeyecek misiniz?" Hayatta en korkutucu şey kaybedecek bir şeyi olmayanlarla karşılaşmaktır derdi annem. O insanların yapabileceklerinin belli bir sınırı yoktur diye beni uyarırdı. Bu yüzden Sevgi ile savaşmamam gerektiğini söyleyip alttan almamı istemişti.

Neyi kast ettiğini şimdi alıyordum. Kaybedecek hiç birşeyim yok gibi hissediyordum. Karakolun orta yerinde polisleri tehtid ettiğim düşünülürse  sınırımı çoktan aşmış, korkulacak hale gelmiştim.

"Anlat bakalım şu Anıl'ı. Nasıl biri?"

"Tamam anlatıyorum."Saldırı pozisyonumu bozup boş sandalyelerden birine oturdum. Bacak bacak üstüne atmaya kalmış sekreterin uyarıcı bakışları yüzünden vazgeçmek zorunda kalmıştım.  Masanın üzerinde yazılı ismi okuyup "Onu bulsanız bulsanız siz bulursunuz İbrahim başkomisercim." dedim. "Anıl nasıl biri...Uzun boylu, çikolata rengi gözleri var. Yanağının iki yanında kocaman derin gamzeleri var. Güldüğünde beni oraya gömün diye dua ediyorum."

Baş komiserin elinden düşen kaleme bakıp " Ne oldu?" diye sordum. "Yoksa buldunuz mu Anıl'ı? Burada mı?"

"Ne yaptı bu Anıl sana, neden şikayetçisin?"

"Beni kendine aşık etti." Otuz iki diş sırıtıp elimle baş komiserin omzuna vurdum.  Yüz ifadesi şaka sevmediğini anlatıyordu. Ciddi bir suratla konuşmaya devam ettim. "Yok ben Anıl'dan değil...." Arkamdaki sandalyelerden  birinde oturan sekreteri gösterip "Brütüs'ten şikayerçiyim."dedim. "Kaçmam için beni gaza getirdi. Başıma ne geldiyse onun yüzünden. Sayesinde testi geçtim ama bu hale geldim."

"O mu tartakladı seni?"

"Yoo..." Bana gülümseyen kayınpederime arkamı dönüp "Tavuklar yaptı."dedim.  "Gagaladılar . Siz siz olun, tavuk dolu bir kamyoneti otostop çekip durdurmayın. Hayır olurda durdurursanız telefonu sessize alın.  "

"Ne tavuğu,  ne otostobu ?Kızım senin kafan mı güzel ? "

"Ahh!Çok tatlısınız. "İki elimi kalbimin üstüne koyup kibar bir şekilde gülümsedim. Kayınpederim tarafından izlendiğim için masumiyetimi korumak sakin kalmak zorundaydım.  Bana atılan laflara cevap veremeyeceksem anlamazdan gelmekten başka çarem yoktu. İşin ucunda Anıl olduğu için en tatlı ses tonumla  "Teşekkür ederim."diye mırıldandım.

"Ne için ?"

"Ne için olucak, ilahi siz..." Elimi tekrar kaldırıp komiserin omzuna indirdim. Tüm gücümü kullandığım halde yüzümü şakayla karışık masum tuymaya özen göstermiştim. "İltifatınız için.Güzel olduğumu söylediniz ya." Sözlerimin masumiyeti  vuruşumun sertliğini hafifletmiş tek kelime edemeden beni dinlemek zorunda kalmıştı.   Sonuçta laf attığını dahi anlamayan,  üstüne bir de teşekkür eden bir kızın alttan alttan komiseri dövdüğüne kimse inanmazdı.

Taş Kalpli Barbie ( Tamamlandı)Where stories live. Discover now