24. Bölüm İlk ve Tek

24.4K 1.2K 129
                                    


Hafta ortası süpriz bir bölüm yayınlayayım istedim. Malum bir hafta rötar verdiğim için bunun daha doğru olacağına karar verdim. Umarım beğenirsiniz.

Zaman geçmek bilmiyordu. Bildiğiniz kendimden geçmiş durumdaydım. Özgür ve Esin Faruk'la birlikte Balıkesir'deydi. Anıl Azerbeycan'da. Bense koca evde bir başıma.

Pijamalarım üzerimde televizyon karşısında zap yapiyordum. Nerede bu güzel eğlenceli bayram programları. Her kanalda et yemeği tarifleri başka bir şey yok. Haberleri kaçırmasaydım en azından birkaç kaçan dana, altında ezilen adam falan görür gülerdim.

Sıkıcı çok sıkıcı. Feci sıkıcı. Bir şeyler yapmalıydım ama ne? İki gündür yatağa uzanıp boş boş tavanı izledim. Öyleki duvara konmuş kımıldamadan öleceği günü bekleyen kara sinekle aramda duygusal bir bağ oluşmuştu. O kadar uzun bakışmıştık ki bir yerde karşılaşsak bin adet hemcinsinin arasından seçer özlemle selam verirdim.

Ne saçmalıyorum ben ya! Hep Anıl yüzündendi. Madem beni yalnız bırakıp Azerbeycan'a gidicekti bari yılbaşını bekleseydi en azından televizyon da eğlenceli birşeyler olurdu. Gerçi nerde o eski bayramlar. Adam akıllı bir dansöz bile çıkartmıyorlardı artık.

"Nasıl bir yemek yiyiştir bu arkadaş..." Bence rtük dizilerde ki öpüşme sahnelerinin peşine düşene kadar bu yemek programlarına bir el atmalıydı . Olan var olmayan var canım . Kadın eti öyle bir kemiriyordu ki midemde ki canavar televizyonun içine girip kalan son parçayı yemek için kükrüyordu.

"Bakalım dolapta ne varmış. " Oturduğum yerden kalkıp söylene söylene mutfağa geçtim. Beyaz kapağı açıp raflara baltığımda gülmeye başlamıştım. "Zenginliğin böylesi peynirli yada salçalı." İki tencereyi de tezgahın üstüne koyup tercihimi hangisinden yana yapmam gerektiğini düşünmeye başladım.

"Peynirli olan eski. Bozulmuş olabilir. Salçalı olanıda Özgür yaptı. Fazla pişmiş hatta erimiş. Makarnalar bir bütün haline gelmiş kese kese anca yenir." Elimdeki kapakları tezgahın üstüne bırakıp iç çektim. Neye niyet neye kısmet. Elin gezgini Adana'da şiş kebap Antep'te baklava İzmir'de boyoz Kayseri'de mantı yesin. Ben burda iki kitle imha silahından hangisi daha az öldürücü onu düşünüp durayim. Nerede adalet. Nerede insanlık. Nerede kurban eti saç kavurma.

Anıl burada olsa şimdi bana kuş sütü kuru üzüm bir sofra kurardı. Ne yapalım el mahkum peynirliyi seçmrye karar verdim.. Üzgünüm Özgür ama makarnadan bile sınıfta kaldın. Kokmuş Esin makarnası bile bu şeyden iyidir.

Tabağa birkaç kaşık makarna atıp tencereleri dolaba geri koydum. Normalde son kullanma tarihi çoktan geçen iki işkence aletini çöpe döküp bulaşıkları yıkamam gerekti ama kim uğraşacak.

"Hadi bakalım. Bir elim telefonda olsun. Her hangi bir zehirlenme belirtisinde ambulansı ararım."

Çatala makarna takıp ağzıma götürdüm. Lokmamı zar zor yutmayı başarmıştım ki kapının çaldığını duydum.

"Özgür olamaz. Az önce konuştum. O zaman..." Yerimde sıçraya sıçraya kapıya koştum. Sesli dile getirmesemde Anıl'ın gelmiş olabileceğini düşünüyordum.

Ayakkabılıktaki aynaya bakıp saçımı başımı düzelttim. Kapıyı açıpta zili çalan kişiyi görünce yüzüm düşmüş suratım asılmıştı. "Faruk, sen miydin?"

"Başka birini mi bekliyordun? "

"Ondan değilde..." Bıkkın bir şekilde mutfağa yöneldim. Ardım sıra gelen Faruk'u kırdığımı fark edemeyecek kadar üzgündüm.

Taş Kalpli Barbie ( Tamamlandı)Where stories live. Discover now