beş | y a r a b a n d ı

214 35 24
                                    

beş | y a r a  b a n d ı

İğneyi bir kere daha batırdığımda eş zamanlı olarak gözümden bir damla yaş, az önce bacağımda oluşturduğum kesikten akan kanın üzerine damladı.  Siyah saçlarım terlediğimden dolayı, alnıma ve enseme yapışmıştı. Gözlerimi yumup dudaklarımı birbirine bastırdım. Derimin yüzeyine çıkan nokta kadar olan kanı iğnenin ucuyla avuç içime kadar ilerlettim, kanın kalmadığı yere, sivri ucu tekrar batırdım ve beyaz derimin yüzeyine çıkan kanı yüzük parmağımın ucuna kadar sürttüm.

Parmak ucuma iğneyi bir kez daha batırdığımda, parmak uçları delinmiş bir kız olmuştum artık. Tıpkı kalbim gibi. Kalbimde delikti orta yerinden.

Squidward'lı yara bandımı bileğime yapıştırıp iğneyi fırlattım. Başımı banyonun kapısına yaslayıp saçlarımı kökünden kopartmak istercesine defalarca çektim. Kendime zarar vermek istiyordum. Her seferinde daha çok.

Acı çekiyordum. Çok fazla acı çekiyordum.

Nefes nefese kaldığımda sıkmaktan ağrıyan parmaklarımı araladım ve avuç içimde kalan bal köpüğü rengindeki, kısa saç tellerime baktım.

Gece boyu ağlamıştım, annem dışarı çıkmamı söylerken uyuya kalmış olmalıydı.

Gün ağarmak üzereydi ancak içimdeki fırtına hâlâ dinmemişti. Bir kasırga götürmüştü dileklerimi, yıkmıştı umutlarımın üzerine kurduğum çatıları. Toprağın altına gömdüğüm Karahindiba'nın sapı kim bilir neredeydi, şimdi. Bir umutla beslediğim hayallerim hortumun içinde dönüp durmuş sonra da çok uzaklara, köhne bir yere varmıştı. Issız ve kimsenin haberdar olmadığı bir yere.

Bu kadardı işte. Beş gündür kapıldığım ve kurtulmayı hiç düşünmediğim akıntı beni büyük bir sarsıntı geçireceğim suya sertçe atmıştı.

Acıyordu. Gösteremiyordum da, elimi yaramın üzerine koyup şuram acıyor diyemiyordum. Ne kadar çabalarsam çabalayım acıyan yerimi bulamıyordum.

Ben, acıyordum.

Başımı şiddetle iki yana salladım. Deli değildim. Hayal değildi. O gülüş... Hayal ürünüm olamazdı. Hiçbir zaman öyle güzel hayaller kurabilen bir kız olamamıştım, ben.

Banyonun kilidini açıp ayaklarımı sürüyerek çıktım ve hemen karşıdaki odama girdim. Erkek kardeşimi uyandırmamaya özen göstererek yavaşça üzerimdekileri çıkardım ve yere düşen geceliğimi ayağımla kaldırıp elime aldım. Sandalyenin üzerine atıp üzerime başka bir beyaz gecelik geçirdim ve yorganımın altına girip yüzüme kadar çektim. Biraz da yastığımı ıslatmamdan kimseye zarar gelmezdi. Sadece uykuya dalmak üzereyken yanağıma değen ıslaklıkla rahatsız olup yüzümü buruştururdum o kadar.

Yorganımın altından bileklerimdeki yara bantlarına baktım, aynılarından bacaklarımda da vardı. Günler geçtikçe sayılarının artacağını biliyordum. İç çektim ve yatağımda yan dönüp kardeşime acıyarak gözlerimi kapadım. Benim gibi ruh hastası bir ablası vardı ve hâlâ geceleri yanımda yatmak istiyordu.

Dudaklarım titrerken ıslak kirpiklerimi elimin tersiyle sildim. Herkese zarar veriyordum. Anneme, babama, abime, erkek kardeşime, arkadaşlarıma... Kötüydüm. Herkesin kalbini kırıyordum ve kendimi engelleyemiyordum. Bardak kırıldığında eski haline gelmez fikrinden daha kötü bir şeydi, bu. Çocukken defalarca dile getiriyordum bu fikri, ilkokul yıllarında çok daha fazla kullanıyordum.

Çocukluk hallerim aklıma geldiğinde, barajlarımı yıkan gözyaşlarıma boyun eğip şiddetli bir ağlama sürecine daha girdim. Omuzlarım içe doğru bükülürken erkek kardeşimi uyandırmamak için ellerimi dudaklarımın üzerine örttüm.

Zayıf ve ince kollar yorganın üzerinden belime sarıldığında nefesimi tuttum. Beceriksiz.

"Ağlamasana, abla."

Yüzümü ellerimin tersi ile silip ondan tarafa döndüm. Çatallı çıkmayacağını umduğum sesimle, "Senin bu saatte uyuyor olman gerekiyordu," dedim ve üşümemesi için yorganı araladım.

Cılız ve soğuk bedeni karşımda yer aldığında avuç içini ıslak kirpiklerime sürttü. "Ağlamışsın, bak." Sesinin hayalimdeki Kemirgen'nin sesine benzediğini fark ettim. Benzettiğimi.

Kemirgen'e benzeyen sesiyle, " Sana bir sır vereyim mi?" diye fısıldadı. Gözlerini büyültmüş dudaklarını öne doğru uzatmıştı. Tatlı görünüyordu.

Gece uyumayanların büyük adam olduğunu sanan altı yaşındaki küçük erkek kardeşim, "Ben bu gece hiç uyumadım," dedi, haklı gururunu sesine yansıtarak. Suratı biraz düştüğünde, "Çünkü sen hep ağladın ve ben de hep seni dinledim. Sen ağlayınca ben üzülüyorum."

İşaret parmaklarını birbirine vurup utangaç bir tavır takındı. Ama sonra ne oldu bilmiyorum gülümsedi ve kollarını belime sardı. "Ama şimdi uyuyabilirim," dedi esnerken. "Hem ağlamıyorsun da. İyisin," dedi ve başını göğsüme yasladı.

Gülümsedim.

"İyiyim."

Kemirgen Where stories live. Discover now