yirmidört | b u l u t

158 26 7
                                    

yirmidört | b u l u t

Zilin kulak tırmalayıcı sesini duyduğumda kitabımı, zamana karşı aldığım zaferin heyecanıyla hızla çantama tıktım. Kalemlerimi ve silgilerimi çantamın küçük gözüne yerleştirirken tepemde dikilen Sıla'yı görmezden gelip keyifle ıslık öttürüyordum. Ona arkamı döndüm ve askıdan montumu alıp üzerime geçirdim, çantamı da sırtlayıp tamamen ona döndüm, o da bunu bekliyormuş gibi sıkıldığını belli eden yüzünü ciddileştirdi.

Sınıf neredeyse boşaldığında parmaklarımı birbirine geçirdim ve avuç içlerimi birleştirip tüm dikkatimi ona verdiğimde, "Dinliyorum," diye mırıldandım yavaşça.

"Son zamanlarda, iyisin," dedi, arkasını dönüp yürümeye başladığında. Sesi, yanlış bir şey söylemekten korktuğu için kısık çıkmıştı. Onu anlıyordum, genelde ufak kelimelere kafamı takıp sinirlenen bir insandım.

Birlikte sınıftan çıktığımızda, daha devam edememişti. Başımı salladım ve sessizliği bozmak adına, "Evet, oldukça," diye yanıtladım onu.

Derin bir nefes aldı. Bu sefer kötü olan sanırım oydu.

"Seni mutlu eden şey ne?"

"Aslında bunu sana daha geniş bir zamanda anlatmam iyi olabilir, bize gelebilirsin. Hem ders çalışırız, bugün nasıl geçti hiçbir şey anlamadım."

Merdivenleri inerken yüzünde ince bir tebessüm oluştu. "Olur," dedi, montunun içindeki kazağını çıkarıp, başparmağının ucuna kadar öne çekerken. Binadan çıktığımızda yağmurdan saklanmak için saçakların altına giren öğrencileri gördük. Sıla ıslanmayı takmıyordu, benim gibi ıslanmaktan hoşlanan biri değildi, o izlemeyi severdi ancak yinede sorun etmeden yürümeye başladı. Önümüzden geçen beş kişilik erkek grubundan biri bağırarak, "Ananı sikiyim!" diye bağırdığında, Sıla ile birbirimize garip bir şekilde baktık.

"Vay canına," dedim, gözlerim büyürken. "Hayatımda duyduğum en içten küfürdü." Kıkırdadığını duyduğumda yüzümde memnuniyetimi yansıtan bir gülümseme yayıldı. "Gerçekten bunu yapmak istiyor," diye devam ettim, bende biraz şımarıp onunda kahkahayı basmasını sağlamak için. Öyle de oldu, parmakları dudaklarını örttüğünde kısık sesle kahkaha attı ancak bu çok kısa sürdü ve yine durgunlaştı.

İğneleyici bir ses tonuyla, "Göldeki su gibisin, durgun," dedim yüzümü buruşturup. Yüzü daha da düşerken, "O halde senin fırtınan olacağım," diye bağırdım, yapma korkunç sesle.

Zorla gülümser gibi olduğunda, "Benden bu kadar," dedim ve omuz silktim. Başaramadım, beceriksizliğim üstümde yine.

"Rolleri değiştik sanki, değil mi?" diye sordu yavaşça.

Başımı ona çevirip onaylar bir mırıltı çıkardım. Açıkçası Kemirgen ile iki gün boyunca hiç konuşmamıştık ve bu can sıkıcı bir durumdu. Sıla'yı ve kendimi mutlu ettirmeye ya da mutlu göstermeye çalışmayı bırakıp omuzlarımı düşürdüm. Uyuşturucu gibi bağlamıştı beni kendine, ayrılamıyordum. Sadece onunla kafam uçuyordu ve mutlu oluyordum, o gittiğinde ise onsuzluğun verdiği acıyla kıvranıyordum. Bana zarar verip kendine bağlayanda oydu, zararını telafi etmek için iyileştirende. Dengesiz olan o değildi, dengesiz olan bünyem, duygularım ve düşüncelerimdi.

"Aslında ben, hâlâ eski benim."

"O halde senin odanın dört duvarı bu iki enkazı birleştirmeye yetebilecek mi?"

"İkimize yetecek kadar yara bandı var en azından," diye fısıldadım örtmeye çalıştığı bileğine gözlerimi dikerek.

Gözünden bir damla yaş düştü, yağmur yüzünü ıslattığı için benim fark etmem mümkün değildi ancak onun soğuk havada sıcaklığı hissedip huylanması ve parmaklarını elmacık kemiğine sürtmesinden anlamıştım.

Başımı kaldırdım ve dudaklarımı bastırıp gri gökyüzüne diktim sert bakışlarımı.

Hadi gökyüzü, biraz daha dök gözyaşlarını üstümüze. Hadisene, daha hızlı, tenimizi delip geçmek istercesine akıtsana gözyaşlarını. Rapunzel'deki gibi iyileştirir mi  sanıyorsun gözyaşların? Işıltılar saçarak yaramız kaybolur mu sihirle?

"Hayır," diye fısıldadım kaldırımda durup kollarımı iki yana açtığımda. Avuç içlerimi gökyüzüne doğru kaldırdım ve yağmur suyunu tenimde hissettim. Hızlanmaya başlayan yağmurun altında beni izleyen Sıla'nın bakışlarını umursamadan, "Hayır iyileştirmez gözyaşların yaralarımızı çünkü eskisi gibi masum değiliz artık," diye devam ettim.

Kemirgen Where stories live. Discover now