on | a y n a

176 30 19
                                    

on | a y n a

"Ayna, ayna söyle bana benden..."

Durdum ve elimdeki aynanın üzerinde oluşan yansımaya baktım.

Boğazımı temizledim, karışık olan saçlarımı elimle daha çok dağıttım ve çatık kaşlarımın altındaki gözlerime baktım dikkatlice.

"Pekâlâ, güzel diyemem. Allah'ın yarattığına çirkin demek de çok günah." Bakışlarımı Çakkıdı'ya çevirdim ve alt dudağımı sarkıtıp mahzun bakışlarımı aynadaki yansımama çevirdim tekrar.

"Ayna, ayna söyle bana. Kemirgen'in yüzü nasıl?"

Başlarda ses tonum, olması gerektiği gibi bir Kraliçe'ninki kadar asil çıkmıştı ancak ikinci cümlem dudaklarımdan sanki kelimeler birbirine yapışık gibi aceleci ve sabırsız çıkmıştı.

"Merak ediyorum," dedim kendimi arkamdaki koltuğa atıp. Sesim dondurma isteyen bir çocuk kadar mız mız çıkmuştı. Ayna kucağıma düştüğünde, Çakkıdı'ya umutsuz gözlerle bakıyordum.

İç çektim ve yeşil yapraklarını okşadım.

"Çakkıdı, neden yapıyor ki bunu bana? Neden yüzünü göstermiyor?"

Suratım iyice asılınca camın ardındaki sisli gökyüzüne baktım. Camdaki su damlalarında gezdirdim gözlerimi.

Keşke ağlamak seninki gibi kolay olsaydı, gökyüzü. Her yoğunlaşmaya bizde akıtsaydık gözyaşlarını ama olmuyor işte. Gündüzler gözyaşını gizleyemeyecek kadar aydınlık, geceler ise aydınlık olmasını isteyecek kadar acımasız.

Tekrar Çakkıdı'ya döndüğümde parmaklarım mor rengindeki yumuşak yaprağındaydı, bu sefer. Benim güzel menekşem.

Aynayı elime aldım ve yüzüme doğrulttum. Saçlarımı kesitiğimden beri bakmıyordum aynaya ve Kemirgen'nin bana tarak almak isteyeceği kadar çirkin saçlarım vardı. Dağınık, yüzümün önüne gelen, düzensiz ve yamuk... Düğümlerle dolu ve kirli. Küçükken yardığım alnımın bir köşesindeki dikiş izine takıldı gözlerim, parmaklarım oraya doğru giderken elimi hızla indirdim. Gözbebeklerimin çevresini saran sarı rengi çevreleyen yeşil halkaya baktım dikkatlice. Renkli göze gerek yok bence.

Kaşlarımın düzensizliğini, kirpiklerimin ucundaki beyazlığı süzdüm. Burnumun ve gözlerimin altındaki çillerime baktım dikkatlice. Burnumu seviyorum.

"Ayna..."

Ben, kendimden korkuyor; nefret ediyordum.

Ben, beni istemiyordum.

"Kendimden nefret etmeme neden oluyorsun."

Aynayı sertçe karşımdaki duvara attığımda burnumu çektim ve ayağa kalktım. Kırılan parçalara doğru yürüdüm ve küçük bir tanesini avucumun içine aldım.

Sese gelen anneme, yumruk yaptığım elimle bir şeyin olmadığını söyledim ve koltuğuma tekrar oturdum. Yakıcı hissi seviyorum.

-

Bölümü, Aşk- ı Memnu'nun dizi müziğiyle yazdım. Çakkıdı ne alaka bilmiyorum. Sadece küçükken bir şarkı vardı, hani. "Çakkıdı çakkıdı oynayalım kız. Azıcık alttan azıcık üstten hoppidi hoppidi oynayalım kız..."

Sevgilerle.

Kemirgen Donde viven las historias. Descúbrelo ahora