altı | g ü n a h & y a l a n

231 37 24
                                    

altı | g ü n a h & y a l a n

Siyah beremi kafama özenle geçirip, parmaklarımı açıkta bırakan deri eldivenlerimi ellerime geçirdim ve çantamı sırtlayıp odamdan çıktım. Annemin ve babamın evlilik yıl dönümünü kutluyor olmaları ve küçük erkek kardeşimin tüm gün boyunca başımın tepesinde zıplaması sonucu yorgun düşüp uyuması işime gelmişti. Kapıyı sessiz olmaya çalışarak kapattım ve kilitledikten sonra anahtarı çantamın küçük gözüne koydum.

Merdivenleri hızlı ve fazla ses çıkarmadan indim ve bizim bir üst mahalledeki henüz kimsenin keşfetmediği duvara doğru yürümeye başladım. Elim boş durmuyor sürekli çantamın sapıyla oynuyordu.

Gri taşların üzerindeki kurumuş yaprakların üzerine basıp duymayı sevdiğim sesi çıkararak duvarıma ulaştım. Ellerimi belime koyup beremin üzerinden başımı kaşıdım. Duvarın üzerinde kurduğum cümlenin siyah boyayla nasıl duracağını hayal ettim; on numara, beş yıldız.

Sırt çantamı tek omzumdan çıkarıp dizimin üzerine koydum ve sessiz sokakta kolayca duyulabilen fermuar sesi eşliğinde çantamı açtım. İçinden siyah sprey boyayı çıkarıp, çantamı duvara dayadım.

Telefonumu açıp Duman'nın çoğu şarkısının olduğu müzik listesini açıp, sprey boyayı salladım.

Birkaç nefes alış verişten sonra, hazır olduğumu hissettiğimde işaret parmağımı bastırıp ilk harfimi büyük bir özenle duvarda oluşturdum.

Bazen fısıltıyla bazende sadece dudaklarımı oynatarak eşlik ediyordum, müziklere.

Soğuğu iliklerime kadar hissederek ilk kelimemi duvara güzelce çizdim. Hafif elim titresede alıcı gözle bakınca, baş parmak havaya kalkıyordu.

Derime ince ince nüfuz eden soğuğa ve henüz yeni bedenimi terk eden ancak ardında adım izlerini bırakan hastalığa rağmen başka hiçbir zaman bunu yapamayacağımı bildiğimden, durmadan, cümlemi bitirmek için ikinci kelimeme başladım.

Sprey boya kutusunu arada bir kaç kere sallayıp cümlemi bitirdiğimde, sürekli yukarı doğru uzanan kolumun ağrısıyla kaldırıma çöktüm ve sıcak nefesimi soğuk havaya aheste aheste üfledim. Gri nefesimi görmek garip bir şekilde hoşuma gidiyordu.

Nefesimi görüyordum.

Bir kedi sinirli bir mırlamayla çöp konteynerından zıpladığında, "Kim var orada?" diye seslendim. Hiçbir ses çıkmayınca, hafiften tırstığım için ayağa kalktım ve ağır adımlarla yürümeye başladım.

Omzumdan geriye yazıma baktığımda dudağımda ufaktan bir gülümsenin yansıması belirdi.

Günah kadar kara, yalan kadar sahteyim.

-

Okuldan direkt eve döndüm, bankıma uğramadan. Orası bana asla iyi gelmiyordu. Hayallerimin mekanıydı, orası. Aynı zamanda uğradığım kasırganın. Bugün duvarım vardı. Bundan sonra her zaman duvarım vardı.

Çünkü bu duvara kendimi gömmüştüm ben.

Evde üzerimi değiştirip bir zaman sonra gireceğim sınavı hatırlama girişimi göstererek ders çalıştım. Her şeyi abartan biri olarak, yerimden kalkmadan saatlerce ders çalıştım.

Sonunda sandalyeden kalktığımda, omzumda oluşan ağrıyla beraber mutfağa girdim ve meyve sepetinden bir elma kapıp anneme dışarı çıkacağımı söyledim. Bu yaptığıma alışık olduğu için sadece bir saat müddet verdi. Odama gidip üzerime hırkamı geçirdim ve elmamdan küçük bir ısırık alıp evden çıktım.

Duvarıma elimdeki elmadan ısırıklar alarak yürümeye başladım. Bakışlarım elmada, dalgın dalgın yürüyordum.

Üstümde fırtınadan sağ çıkmayı başaramamış ve yolun ortasına devrilip trafiği kapatmış, bir ağacın havası vardı. Kelimenin tam anlamıyla, oyunun son hamlesi ile beraber devrilen şah gibi devrilmiştim. Ortada ne sığınabileceğim bir kale ne arkasına saklanabileceğim bir vezir ne de isteyince kaçıp gidebileceğim bir at vardı. Tek başımaydım ve diğer herkesle, kendimin on altı katı kadar asker ile savaşmak zorundaydım ya da sadece kaçmak. Evet, sadece kaçmak.

Hayat bir satranç tahtasıydı; bir çok taşın, ruhun, kaybolduğu, kan damlalarıyla süslenmiş, cinayet tahtası. Ben ise siyah beyaz damalı zemin üzerinde kendi kanını akıtan küçük bir piyondum sadece.

Bakışlarımı elmadan duvara doğru yönlendirdiğimde olduğum yere çivilendim. Parmaklarım gevşerken, elma yere düşüp yuvarlandı.

"Kemirgen..."

Boğaz temizleme sesi duyduğumda, başımı hızla sesin geldiği yere çevirdim. Yere düşürdüğüm ve ayağına çarparak duran elmayı eğilip aldı ve dün gece kedinin çıktığı çöp konteynerına attı.

"Sen, gerçek misin?"

Güldü, ikinci kez.

Başını aşağı yukarı salladığında, duvarıma döndüm. Hayal değildi.

Hayal değildi.

Günah kadar gerçek, yalan kadar bana lazımsın. -K

-

Bu duvarı size yapacağım, yani umarım. Sevgilerle.

Kemirgen Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin