Bölüm 51: Şekerin Tadı - 3. Kitap

51.5K 4.6K 7.9K
                                    

***

Bölüm sonu şarkısı: Blind Guardian - A past and future secret

***

Yağız'ın şakağıma dayadığı silahın baskısı artarken sonradan polis amiri olduğu öğrenilen adam birkaç adım öne çıktı. "Sakin ol! Sakin ol... Zarar verme kadına!" diye bağırdı.

O sıra salondaki kalabalık kapıya hücum ederek dışarı çıkmaya çalışıyordu. Bunu gören Yağız elindeki silahı havaya doğru bir kez daha ateşledi. "Hiç kimse dışarı çıkmıyor!"

"Tamam! Tamam!" Polisler, çığlık çığlığa kaçışan kalabalığı sakinleştirerek kapının önüne geçtiler. "Lütfen sakin olun... Biz buradayız. Lütfen, kimse bir yere gitmesin. Merak etmeyin, hiçbirinize bir şey olmasına izin vermeyeceğiz!" Ardından biraz önceki polis tekrardan Yağız'a döndü. "Bak sakin ol... Direnmenin anlamı yok artık daha fazla. Yolun sonuna geldin. Buradan çıkış yok sana... Binanın etrafı sarılı. İçeride onlarca özel harekat polisi var. Tüm yollar tutuldu. İstanbul'da ne kadar polis varsa hepsi burada. Ve seni almadan gitmeyeceğiz..."

"Vedat'tı, değil mi adın?" dedi Yağız, kendinden emin bir sesle. "Emniyet Amiri Vedat... Yaklaşan helikopterden neden bahsetmedin? Ah... Bak... Sesi de gelmeye başladı... Ki, senin gibi bir emniyet amirine botlarını kıyıya henüz yanaştıran deniz polisini atlamak da yakışmadı... Ya da çatıdaki keskin nişancıları. Beşi de özel eğitimli üstelik... Dersinize iyi çalışmışsınız..."

Kar maskeli olanları saymazsak içerideki tam yirmi sekiz polisin yüz ifadesinde oluşan şaşkınlık ayan beyan seçiliyordu. "Sen de iyi çalışmışsın" dedi o an Amir Vedat. "Her zamanki gibi şov yapıyorsun yine! Ama-..."

"Sahnedeyim" dedi Yağız, Vedat'ın sözünü bölerek. "Sahne bunun için vardır."

"Tekrar ediyorum Yağız Saran!" Vedat sinirlenmişti. "Silahını bırak ve teslim ol! Yolun sonundasın! Şovun bitti! Redkey balonu patladı!"

"Nasıl patladı?" dedi, Yağız. Boşta olan elini hızla sağ yanına açtı. "Mesela şöyle mi?" Tam o anda şiddetli bir patlama sesi duyuldu. Salondaki herkes korkuyla yere eğilip masaların altına girmişti.

Yağız ise başıma dayadığı silahı diğer tarafa geçirip bu kez sol elini kaldırdı. "Ya da böyle mi?" Ardından bir patlama sesi daha duyuldu.

Salondakilerin çığlıkları polisin bağırtılarına ekleniyordu. Etrafa büyük bir kaos hakim olmuştu.

Fakat Yağız devam etti. "Belki de mesela şöyle bir patlamadan söz ediyorsunuzdur..." Eliyle sahnenin hemen yanındaki sinevizyonu işaret etti. Ve aynı anlarda ekrana bir görüntü geldi.

Görüntüde otelin kolonlarına monte edilmiş üç ayrı bomba düzeneği vardı. O an kalabalıktaki çığlıklar daha da artarken polis ekipleri ise topyekün bir sessizliğe bürünmüştü.

Yavaşça her biri silahlarını yere indirmeye başladı. Dilleri ise ağır ağır çözülüyordu.

"Sakin ol... Sakin ol..."

"Tamam... Tamam bak, bıraktık silahları..."

"Sakın pişman olacağın bir şey yapma..."

O sıra sinevizyondaki görüntülerde tek tük polisler belirmeye başladı. Kolonlardaki bomba düzeneğini onlar da yeni fark etmiş olmalıydı.

"Ekiplerini derhal oradan uzaklaştır!" dedi Yağız, Vedat'a tehditkar bakışlar atarak. Ardından elini tekrar havaya kaldırdı. "Saniyeler içinde tüm oteli yerle bir etmek parmaklarımın ucunda... Yani anlayacağın, Redkey'in balonu bu gece burada patlayacaksa, sarsıntının ilk dalgası otelin ana kolonlarında yaşanacak..."

Kırmızı AnahtarWhere stories live. Discover now