Bölüm 29: 'Redkey'le Tanışmak İster Misin'

31.7K 4K 1.6K
                                    


🎶 Bölüm şarkısı - Vashti Bunyan - Winter is Blue 🎶

***

Kapı zilim çalıyor. Zili işitmemle yükselen kalp ritmimi ayak seslerim takip ediyor. Yatağımdan bir hışımla kalkıp hızlı adımlarla koridoru geçerek kulpu tek bir asılışta aşağı çekiyorum.

"Yağız!"

Fakat karşımda hiç kimse yok. Yağız mı? O hiç yok, otuz beş gündür yok, bir hiç kimse gibi yok. Dışarıya göz gezdirip büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorum. Sabah sabah yanlışlıkla çalınan kapı zili kadar sinir bozucu az şey vardır şu dünyada.

Hayıflanarak kapıyı kapatacağım esnada ise gözüm yerde duran kırmızı bir zarfa takıldı. Kalp atışlarım tekrar yükselmişti. Merakla eğilerek zarfı yerden aldım. Ve hızlıca açarak içinde yazılı satırları bir çırpıda okudum.

"Redkey'le tanışmak ister misin?

Redkey seni tanımak istiyor. Seninle konuşacakları ve senden dinleyecekleri var. Eğer onunla röportaj yapmak istiyorsan, bugün saat tam 14.00'de aşağıda yazılı Kartal'daki adrese, yalnız olarak gel."

Kağıdı okur okumaz elimdeki zarf parmaklarımın arasından kayarak koridorun soğuk zeminine düştü. Bu da neydi şimdi? Redkey benimle neden tanışmak istesin? Bu ne saçmalıktı!

Kapıyı hızlıca ittirdim. Koşar adım salona geçip perdeleri aralayarak camdan dışarı baktım. Sokağın iki ucu da sis yüzünden net olarak görünmüyordu. Bu kez aynı hızlı adımlarla askılıktan montumu alarak sokağa fırladım. Kim bırakmıştı bu zarfı? Tüm dikkatimle sokağın iki ucuna da baktım. Saat sabahın sekiziydi. Ve etrafta okula giden öğrencilerin dışında kimseler yoktu.

Çaresiz apartmana geri döndüm. Etim buz kesmişti fakat yüzüm kor gibi yanıyordu. Bu, ne demek oluyordu şimdi? Kağıdı yerden alıp tekrar okudum. Ah, birileri benimle dalga geçiyor olmalıydı!

İzin günümde, sabahın köründe, tatlı uykumdan uyandırılmak suretiyle hem de, neyin nesiydi şimdi bu? Sırasıyla iş yerindeki tüm çalışma arkadaşlarımı aradım. Yine de her ihtimale karşı, kapıma gönderilen zarfın içeriğinden hiçbirine bahsetmeden her birinin sırasıyla ağzını yokladım. İpek, benim gibi izinli olduğundan evde uyuyordu, Bahadır trafik yüzünden, katılacağı basın toplantısına geç kaldığı için oldukça gergindi, Tekin ve Seyhan Abi ise bir çekim için Ankara'ya gideceklerinden, havalimanındaydılar. Kabul etmem gerekiyor, hiçbirinin benimle kafa bulacak hali yoktu, o halde bu zarfın içinde yazılanlar gerçek miydi yani?

Aklıma düşen ikinci ihtimal, bunun bir tuzak olduğu yönündeydi. Ama ben son zamanlarda ciddi ciddi, aklıma değil hayalime düşen ihtimallerin peşinden giden bir asalağa dönüşüyordum. Ve böylece Redkey'le tanışma isteğim, bunun bir tuzak olması ihtimaline yönelik akıl dürtümü bastırmıştı.

Ne olacaksa olsun, dedim. Ne olacaksa olsun. Redkey orada veya değil, fark etmez. Orada, benimle derdi olan birileri mutlaka olmalıydı. Ve bugün o derdi çözecektik işte, fena mı?

Ayaküstü bir şeyler atıştırıp az önce kapıma bırakılan zarfı, fotoğraf makinemi, ses kayıt cihazımı ve not defterimi de yanıma alarak öğlen olmadan evden ayrıldım.

Dışarıya çıktığımda çok keskin bir soğuk vardı. Sabahki sis dağılmıştı, hava dingin ve bir o kadar da parlak görünüyordu. Tam kar havası, dedim içimden. Yaşadığım stresi azaltmak için kulaklıklarımı taktım, Vashti Bunyan'dan 'Winter Is Blue'yu açtım, güzel şarkıydı. Boynumdaki kaşkolu da biraz daha sıkarak hızlı adımlarla meydana kadar yürüdüm.

Kırmızı AnahtarWhere stories live. Discover now