Bölüm 60: Şüphe - Evin İçinde...

32.6K 2.7K 4.3K
                                    


***

♫ Bölüm Şarkısı: Billie Eilish - I love You 

***

"Ağladığında verdiğim sözler gözyaşlarını değil, gözyaşlarının sebeplerini silmek içindi..."

Böyle demişti bir keresinde.

Bense o günden sonra her ne zaman ağlasam, bilirdim; önce bir eli yavaşça yanağıma uzanacak ve işaret parmağı, yanaklarımın üzerinden geçerek gözyaşlarımı hemencecik silecekti. Ardından ise aynı sihirli eller o yaşların sebeplerini silmekle ilgilenecekti... Bu, hep böyle oldu.

Ta ki o güne kadar...

Düzenlenen bir tezgahla, anlaşmak için gittiği Müsteşarı öldürmek zorunda bırakılmasından ve o ana ait görüntülerin kamuoyuna servis edilmesinden yalnızca dakikalar sonra... Sırılsıklam olmuş bir polis üniformasıyla karşıma geçip ölümü, ayrılığı, insan ruhuna acı veren o tüm her şeyi sıradanlaştıran donuk sesiyle bana o cümleyi kurduğu güne kadar...

"Ben gidiyorum Deniz. Yalnız gidiyorum."

Düşündüm... Yağız'ın dudaklarından dökülen o veda kokulu cümlenin hem öncesinde hem de sonrasında ne kadar çok ağladığımı düşündüm. Ve Yağız'ınsa ben karşısında ağlarken sadece beni izlemekle yetindiğini, gözyaşlarıma hiç dokunmadığını ve nihayetinde o yaşları sadece benim ellerimin sildiğini... Uzun uzun düşündüm.

Yağız, o gün benim gözyaşlarımı silmemişti.

Çünkü kendi içinde, sebeplerini silemeyeceği yaşlara dokunmayacak kadar tutarlı bir adamdı.

Bense, o gün nereden bakarsanız bakın, gözü çıkana dek ağlamış, gözden çıkarılmış bir kadın...

---

"Zincirlikuyu'daki konuyla ilgili... Dıdırıt... Malum şahısların son görüntüsüne Emirhan Caddesi üzerinde rastlanmıştır... Dıdırıt... Darphane civarında oldukları tahmin edilmektedir... Dıdırıt..."

Yağız'ın dudaklarından dökülen o son cümle, benimse gözümden süzülen o son damla, polis telsizinden gelen anons sesini hiç duymamışız gibi havada dondu kaldı.

"Boğğs" İçeri, ağzını tutarak giren Kevin'ın bir şeyleri duyduğu muhakkaktı. "Poğiğsleğ geliğo, foğk! Çoğbok çokoğloğm boğdoğn!"

Ayakta öylece dikiliyorduk. Ben Yağız'a bakıyordum. O bana bakıyordu. Birbirimizde gördüğümüz neydi?

"Boğğ! Siğe diyoğuğ... Foğk!" Kevin koşarak yanımıza yaklaştı. O an bizde gördüğü neydi?

"Aracı hazırlayın." Yağız, gözlerini gözlerimden çekmeden cevap verdi Kevin'a. "Arkadan çıkacağız." Ve bakışlarını yüzümde tutarak ses tonunu yükseltti. "Pavel!"

Pavel, saniyeler içinde koşarak odadan içeri girdi. Yağız, önce Pavel'e Rusça oldukça uzun bir cümle kurdu. Ardından bana Türkçe fakat çok daha kısa bir cümle kurdu.

"Pavel'le birlikte araca geç. Buradan tek başına gitmen güvenli değil şu an..."

Yüzümde saçma bir gülümseme peydah oldu. "Tek başına gitmek, senin tekelinde olan bir şey çünkü. Değil mi?"

"Pavel, Deniz Hanım'a eşlik et." Yağız, beni duymazdan gelerek direkt Pavel'le, hem de Türkçe, muhatap olmuştu. Demek ki istediklerinde anadilimizde de anlaşabiliyorlardı.

Kırmızı AnahtarWhere stories live. Discover now