'Limon'un Seni Çok Özledi'

4.5K 145 41
                                    

Hazal'a basılmamızın üzerinden iki gün geçmesine rağmen bana kızgındı. Bu haraketlerine anlam veremiyordum. Yersiz bir şekilde her şeye sinirleniyordu. Son zamanlarda onunla ilgilenmediğimi söylüyordu. Bir dakika önce mutluyken, bir dakika sonra üzgün ya da sinirli oluyordu. Ani duygu değişimleri yaşıyordu ve bu beni korkutuyordu. Ona zaman ayırmadığım düşüncesi ciğerlerimi sızlatmıştı. Bende ona bugün bir şeyler  yapıp yapamayacağızı sordum. İlk başta kendini naza çeksede ısrar ettiğimde zorla da olsa kabul etti. Poyraz'a haber verip evden çıktık. Hafif çiseleyen yaz yağmuru gülümsememi sağladı. Hazal yağmuru çok severdi. Hatta okul çıkışları hava yağmurluysa eve yağmurun tadını çıkararak giderdik. İkimizde annelerimizden azar yerrdik. Hazal'a baktığımda o da gülümsüyordu. İkimizin aklından aynı şeylerin geçtiğini anladığımda daha geniş bir şekilde güldüm. Sessizliği bozan Hazal oldu.

'Sinemaya gidelim mi? Vizyonda çok güzel bir film var.'

'Hangi filme gideceğiz?'

'Her Şey. Türkçe altyazılı merak etme.' Dublaj filmleri izlemeyi sevmediğimi biliyordu. İstemsizce gülümsedim.  

'Eee ne duruyoruz? Hadisene.' diyip güldüm. O da bana kocaman gülümsedi. Serçe parmaklarımızı birleştirdiğinde daha çok gülümsedim. Hızlanan yağmurun altında ağır aksak adımlarla yürüdük. Sinemaya varınca ellerimizi ayırdık. Gişelere doğru ilerledik. Filme üç buçuk seansına bilet aldık. Filmde uyuya kalmıştım. Hazal buna her ne kadar sinirlense de komik olduğunu söyleyip güldü. Alışveriş merkezinde turladıktan sonra birkaç parça bir şey alıp eve geri döndük. saat akşam yedi civarlarıydı. Kapıyı açtığımızda koltukta yüz üstü yatan bir kolu aşağı sarkmış bir Poyraz gördüğümde istemsizce sırıttım. İnsan mı yedin be. Aldığımız kıyafetlerin etiketlerini çıkarıp makineye attım. Hazal mutfakta hazır çorba yaparken bana nasıl yapmam gerektiğini söylüyordu. Sırf yemek yapamadığım için evde kalacaksın diyip dalga geçtiğinde bu hallerine gülmeden edemedim. Uzun zamandır onu böyle mutlu gördüğüm için bende mutlu oluyordum. Hazal soyup suda beklettiği patatesleri kızarttı. Sırf çorba ve patates kızartmasıyla doymayacğımızı düşünsemde her gün makarna yemediğimiz için şükrettim. Sandalyeden kalkıp Poyraz'ın yanına gittim. Yüzünde yastık izi çıkmıştı. Allah'ım bu çocuk ailesinin altın çağında mı dünyaya geldi? diye düşünmeden edemedim. Dağılmıiş saçlarını iyice dağıtıp ellerimle yüzünü şekilden şekle soktum. Homurdanarak gözlerini açtı.

'Güzelim, öperek uyandırmanı tercih ederim.' Sitemkar bir sesle söylediği şeyle gözlerimi belertip baktım. Uyanır uyanmaz aklına gelen şeye bak ya! 

'Kalk hadi kalk da zıkkımlan.' Salak salak sırıtıp ayağa kalktığında az önce dediği şeyle kırmızının elli tonunu oynadığımı anladım. Allah'ım bari birkaç gün bekleyip rezil etseydin! Kendi dediğime kendi kendime tövbe edip ayağa kalktım. Allah'ın işine karışmak günahdı. Kalktığım anda kapının çalmasıyla ofladım. Kapıyı açtığımda Rüzgar'ıgörünce sırıttım.

'Rüzgar bugün havayı sen mi estirdin? Ortalarda yoktun.' Dediğim şeyle yüzünü buruşturdu.

'Dinazor olsaydım da bunları duymasaydım.' Beraber mutfağa geçtik. Mantar çorbası güzel kokular sindirmişti mutfağa. Tereddüt etmeden en sevdiğim çorba mantar çorbası diyebilirdim. Poyraz çorbasını abartısız bir dakika içinde bitirdi. Patates kızartması aldı tabağına. Çorbam bittiğinde kendimi aşırı doymuş hissediyordum. Henüz doymadığını tahmin ettiğim Poyraz'a benim hakkım olan patatesleri yemesini söylediğimde gözünden bir ışık kümesi geçti. Beni görünce bu kadar sevinmiyordu... Herkes yemeğibi bitirince Hazal'a dinlenmesini söyledim ve masayı topladım. Günün yorgunluğu ile henüz yedi buçuk gibi uyandırdığım Poyraz bile hemen uyumuştu.
--
'Poyraz, Rüzgar! Hadi kalkın artık kaç defa sesleneceğim ya.'

'Kalktık kız tamam.'

'Sonunda.'
Üçümüz kahvaltı sofrasına oturmuştuk. Hazal erken çıkmıştı herhalde. Uyuşuk uyuşuk kahvaltı ettik. Kahvaltıdan sonra Tolga ve Bulut'u çağırıp bişeyler yapmayı teklif ettiğimde hepsi onayladı. Hemen Tolga ve Bulut'u arayıp bize gelmelerini söyledim. Beş on dakika sonra Bulut gelmişti birde yanında sürpriz yumurta kardeşini getirmiş. Ah ne kadar da güzel bir sabah! Yaptıklarını daha yeni atlatabilmişken böyle önüme çıkması hem kendime hem ona hemde nedensizce Poyraz'a sinirlenmeme yol açtı. 'Kapının orda dikilecek misin öyle güzelim.' dediğinde Poyraz onların çoktan içeri geçtiğini anladım. Şuan da onlarla bir yere gitmek istemediğim için 'Ya aslında bugün bensiz gitseniz daha iyi olur şimdi telefonuma bir mesaj geldi de eski bir arkadaşımdan onunla buluşucaz.' diyip kapının yanındaki askılıktan kot ceketimi alıp çıktım. Malum havalarda biraz serinlemeye başlamıştı. Biraz ilerledikten sonra Tolga' yı karşımda gördüm sanırsam bize gidiyordu. Konuşmak istemediğim için sadece elimle sonra işareti yapıp yoluma devam ettim. Saatlerce yürüdüm kimsenin aramasına cevap vermedim. En sonunda Tolga'yı arayıp kimseye bir şey söylemeden yanıma gelmesine söyledim. Tolga en fazla yarım saat sonra yanıma geldi. 'Tolga lütfen bişey sorma sadece birkaç gün sende kalabilir miyim?' dedim Tolga biraz tereddüte düşsede cevap vermesi uzun sürmedi. 'Kalabilirsin tabiki. Sorman hata ama bir problem mi var?' 'Sana gidelim herşeyi anlatıcam.'

*

Tolga sıcacık çaylarımızı getirdiğinde anlatmaya başladım tüm olayları baştan sona bittiğinde 'Haklısın ama bunda Poyraz'ın pek bir suçu yok gibi. '' Kafam çok karışık ve şuan tek istediğim hepsinden uzak kalmak. Lütfen sende onlara yerimi söyleme yoksa bozuşuruz. '' Tamam tamam benden sır çıkmaz. Hadi uyu artık. Bak saat gecenin kaçı oldu. 'diyip beni misafir odasına götürüp birkaç temiz eşya verip kendi odasına gitti. Sabah biraz erken uyanmıştım. Hem biraz yürüyüş yapmak için hemde simit falan almak için evden çıktım. Biraz uzaklaşınca telefonumu açtım. Gelen mesajları okudum. Poyraz Hazal Rüzgar ve Bulut'tan bir sürü mesaj vardı. İlk önce Poyraz'ın mesajlarını açtım.

Gönderen:Limonum
Neredesin meleğim?

Artık dön eve.

Limonun seni çok özledi.

Ben mi bişey yaptım? Yaptıysam yemin ederim gel konuşalım bir daha seni hiç üzmicem.

Yazdıklarına okurken gözümden yaşlar dökülmeye devam ediyordu. Onlardan gelen bir cevapsız çağrı ve sesli mesajlar vardı. Yine sadece Poyraz'ın sesli mesajını açtım.

'Güzelim, meleğim lütfen dön artık. Ben mi bişey yaptım? Hadi gel konuşalım hepsini. Seni üzücek bişey yaptıysam çok özür dilerim. Dönmesen bile lütfen ara.'
Ağlamam çok daha fazla şiddetlenmişti. Biraz sakinleştikten sonra Poyraz'ı aradım. İlk çalışta açmıştı. 'Ömür'üm neredesin? Söyle alıyım ben seni. '' Poyraz birkaç gün sonra olur ama şimdi değil. Merak etme ben iyiyim. Güvenli bir yerde kalıyorum. '' Ömür hadi güzelim gel uzatma alıyım seni ordan. Sadece ikimizin olucağı bir yerlere gidelim birkaç günlüğüne olmaz mı? '' Tamam ben sana konum atıyorum o zaman. '' Tamam güzelim.' Poyraz'a konulu attıktan sonra Tolga'yı aradım durumdan haberdar ettikten sonra kapattım. Telefonu kapatmamın ardından Poyraz dibimde bitmişti. Sanki kemiklerimi kırmak istercesine sarıldı. Abartısız en az tek kelime etmeden 10 dakika boyunca ben ağlayarak o iç çekişlerle sarıldık birbirimize.

Arkadaşlar bölüm aslına bakarsanız benimde pek içime sinmedi. Ama sizi daha fazla bekletmemek için kısa sürede yazdım bölümü. Umarım beğenirsiniz. Sizi seviyorum x.

Ev ArkadaşımWhere stories live. Discover now