soba

9.4K 973 655
                                    

"Hangi aptal şeker hastası olduğunu bile bile gider şeker yer ha?! Bir insan neden böyle bir şey yapar ki? Senin bir nevi intiharının suçlusu niye ben oluyorum, söylesene Min-ölmeye meraklı- Yoongi ?"

Yaşadığı stresten dolayı beyni kaynar kazana dönen Yoongi , mantıklı konuşma yetisini yavaş yavaş kaybediyordu.

"Şekeri yememin sebebi ikimiz erkek olmamıza rağmen sana karşı bir şeyler hissetmemle aynı Jungkook. " 

Jungkook'un yükselen sesiyle kendilerine kulak kesilen sınıf, Yoongi'den gelen beklenmedik itirafla film izler gibi onlara döndüler.

Jimin "Bir çekirdeğimiz eksik" derken Seokjin cebindeki paketi hatırladı. Jimin'in 'ciddi misin?' bakışından sonra aralarında paylaşıp çitlemeye başladılar.

Jungkook sınıftakilerin kendilerini izlediğini farkedince Yoongi'yi kolundan tutup sınıftan çıkarmaya çalıştı. Fakat kalbi gibi paramparça olan gururuyla kolunu kendine çekti soluk tenli. Jungkook'un söyledikleri daha fazla suçlu hissetmesine sebep olmuşken düşünceleriyle beyni uyumunu kaybetmiş her şeyi futursuzca söyleyiveriyordu. Krizinin yakın olduğunun bir belirtisiydi bu.

"Küçükken çaydanlığa ya da sobaya dokunmaya çalışırken anneler cıss derdi ya. Ama çocuklar yanana kadar hep merak edip dokunmaya çalışırlardı. "

Jungkook bir anda neden böyle konuştuğunu anlayamıyordu.
Sınıf filmin en heyecanlı yerindeymiş gibi merakla izlerken arka üçlü de çitledikleri çekirdeğin oluşturduğu sesle tam film havası veriyorlardı. Jungkook sakin kalmaya çalışıp Yoongi 'nin sınıfın içinde ikisini de dillerine düşürecek bir şey yapmamasını diledi. Mesela kendisine vurup bir kavga çıkartabilirdi. Bunun olmasını istemiyordu çünkü ona vurmaya kıyamazdı. Canı acırdı. Fakat ona vurmazsa diğerlerine de alay konusu olurdu.

Yoongi devam ederken gözlerini yumdu. Birazdan bir yumruk gelebilirdi.

"Küçüklüğümden beri bana cıs olarak öğretilen şey şeker oldu Jungkook. Bebekken annem mama yedirdiğinde ateşim çıkarmış hep. Büyüdükçe içinde şeker bulunan seylere verdiğim tepkiler artınca yasaklandı. Zaten sonra epilepsi olduğumu da öğrendim ve krizimi tetiklediği icin ömür boyu yasak oldu. Tadının nasıl olduğunu bile hatırlamıyorum. Yanan sobaya dokununca canımız yandıktan sonra tekrar dokunmadığımız gibi bende yemediğim sürece yeme arzumdan kurtulamayacaktım.

Yasak olduğunu bildiğim halde yedim ve günlerce acısını da çektim. Ve senin de bana zararlı olduğunu bildiğim halde şeker gibi seni merak etmekten kurtulamadım."

Birkaç saniye nefeslenip tam karşısındaki bir çift kuyu haricinde diğer öğrencilerin bakışlarından kızaran yanaklarını saklamak için başını önüne eğdi. Derin bir nefes alıp yarasını Jungkook'un önünde kanattı.

"Seninle arkadaş olsak ne güzel olurdu. Hatta bazen daha da ilerisini düşünüyordum. Seni sevmek nasıl olurdu? Beni sevsen nasıl hissederdim? Sen de benim için o soba gibisin Jungkook. Dokunsam canım yanar. Ama ben yaramaz bir çocuk gibi seni sevmek için fırsat kolluyorum. Ve işte tam şuanda da canım yanıyor. "

Elini heyecandan ve acıdan sıkışan göğsüne götürüp süveterini çekiştirdi.

"Buram acıyor işte, kalbim çok acıyor sevilmemekten. Hiçbir yere ait olamamaktan."

Sonlara doğru sesi gittikçe kısıldı. Sadece o bilsin istedi zayıf noktasını. Ama Seokjin ve birkaçı daha duydu kırılgan sesini.

Ardından az önce bunlar yaşanmamış , Min Yoongi bu sınıfta hiç var olmamış gibi çantasını toplayıp aceleyle gitti. Sınıfın önünde nöbet geçirmek istemiyordu.

Jungkook ise beklediği yumruktan daha güçlü olan sözler karşısında titreyen bacakları ve nasıl atacağını unutan kalbiyle sırasına çöktü.

Yoongi koridorda koşmadan büyük adımlarla Namjoon'un yanına gitti.

Kuzeni solan yüzünü ve değişen ifadesini görünce hemen onu odasındaki koltuğa uzandırdı.

"Hyung..." derin nefes aldı. Kontrolünü kaybetmeye başlıyordu. Bünyesi bugün çok zorlanmıştı. "Ben istedim yemeyi Hyung, çok merak ediyordum tadını. " uzun derin bir nefes çekti içine. "Hakettiği puanı ver hyung yoksa ömür boyu yalnız kalacağım.."

Hissettiği acıyla bağırmaya başladı. Sanki beyninin içinde iki ucu açık elektrik kablosunu birbirine sürtüyorlardı. Sanki başından itibaren vücudu alev alev yanıyordu. Bedeninde sekiz şiddetinde depremler oluyor gibi sarsılıyordu. Dişleri birbirine kenetlenmiş sarsılırken Namjoon kuzeninin çektiği acıyla ağlamaktan başka bir şey yapamıyordu. Elinden gelen tek şey onu stresten, uykusuzluktan ve alkolden uzak tutmaktı.

Yavaş yavaş titremeler azalıp tamamen geçtikten sonra uyumaya başladı Yoongi. Uyanmak için gücü yoktu bugün. Sınıfta Jungkook'a söyledikleriyle ve bundan sonra iki yabancı olacakları gerçeğiyle yüzleşmeye gücü yoktu.

Uyudu.

Böylesine ezik ve yalnız olduğu dünyada,

Bir daha uyanmamayı dileyerek  uyudu.

O uyurken yukarı katta, 12-4 sınıfındaki bir öğrenci ise az önce olanlar karşısında Jungkook'un tepkisini izlerken sıranın altından yumruklarını sıktı.

can't smile without you | yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin