1.BÖLÜM: ''Sardunyalar"

396K 18.5K 26.9K
                                    

Yiruma - Riwer Flows In You

1.BÖLÜM: "Sardunyalar"

Duvarları vardı kalbimin sana olan sevdamı daha sağlam korusun diye inşa ettiğim. Pencereler çizdim sonra, önüne sardunyalar koydum belki görür de ferahlarsın diye. Her gün sulamadım, kendime sensizliği öğrettiğim gibi onlara da susuzluğu öğrettim, dayanaklı bitkiler zaten susuzluğu da sevgisizliği de iyi bilirler. Sonra dışını boyadım gözlerinde ki maviye, mürekkep mavisi dedim ona... Sardunyalarıma sıçradı birkaç renk, olsun mavi güzel renktir, senden gelen nasıl kötü olsun ki? Ama kapısını çizmedim, sen gelince çizeceğim. Zira bilirsin, çizersem eğer açık kalacak ve ben üşüyeceğim.

Lakin ben yaza hasretim sevgilim, geleceğin zaman söyle üzerimde ki battaniyeyi kaldırıp, ervahının güzelliğini ervahıma dikeyim.

Elimde ki mandalina poşetini bileğime doğru çıkarttım ve anahtarı kilide geçirirken önüme gelen saçlarımı geriye iterek açılan kapıdan içeri girdim.

''Çakır!''

Ona seslendikten sonra kapıyı kapatıp bileğimde ki mandalina poşetini elime alarak mutfakta ki tezgâhın üzerine bıraktım. Sol omzumda ki çantayı da koridorda ki askıya astıktan sonra salona doğru yürümeye başladım. ''Çakır!'' diye seslendim bir kez daha.

Uyumuş olamazdı, uyumazdı pek. Salona yürürken ayaklarıma dolanan yumuşak bir şeyle duraksadım ve gülerek eğildim. ''Yaramazlık yapmadın değil mi?'' Hızlı hızlı nefes alıyor, diğer yandan da kuyruğunu sallıyordu.

O harika bir köpekti.

Kahverengi tüylerini sevdikten sonra ayağa kalktım ve salona girdim. Beni her zaman olduğu gibi ferah bir ortam karşılamıştı. Yarıya kadar açık olan perdelerimi biraz daha çekiştirdim ve akşam güneşinin eve dolmasına müsaade ettim. Daha sonra Kumru'nun yanına gidip kafesinin kapağını açıp su kabını aldım. ''Bugün çok su içmişsiniz Kumru Hanımefendi. Maşallah size.''

Kafesin kapağını kapattım ve elimde ki su kabını sehpanın üzerine bıraktım. ''Ee?'' dedim gagasını oynatan ve yerde deliler gibi yuvarlanan Çakır'a bakarak. ''Neler yaptınız ben yokken?''

İkisi de beni cevapsız bıraktığında, gülümsedim ve gözlerimi penceremin kenarına çevirdim. ''Ay,'' dedim irkilir gibi. ''Ben size bugün su vermedim.'' Penceremin önünde duran sardunyalara bakarak yanlarına gidip yapraklarına dokundum. Tüyleri sertleşmiş, toprakta ki nem epey azalmıştı.

Sardunyalar, sevgisiz ve susuz da yaşayabilen bitkilerdi. Tıpkı benim gibi.

Önce Kumru'nun suyunu sonra da sardunyaların suyunu verdim. Çakır'ın mamasını da tasına boşalttıktan sonra koridorda ki askıdan çantamı alıp salonda ki koltuğa bıraktım bedenimi. Fermuarımı sıyırdım ve içinden bugün aldığım kitapları çıkararak, çantamı yanıma koydum. Daha sonra üstteki kitabın kapağını açıp sayfaları burnuma yaklaştırdım ve derince kokladım.

Kitap sayfalarına bezeli tonlarca hayatın acısını hissediyordum. Satırlarda can çekişen karakterler, noktasını arayan ama bir türlü bulamayan cümleler, kurumuş mürekkebin küflü tadını bile hissediyordum.

Kitabı kokladıktan sonra gülümsemeye başladım. Yine o gelmişti aklıma, hoş aklımdan çıktığı mı vardı sanki. ''Her gün yeni bir karaktere seyahat ediyorum, ama niye her durağın sonunda sana rastlıyorum ben?''

Omzumu silkerek güldüm, gülerken iç çektim belki de. ''Belki de rastlamak istediğim içindir ha?'' Sonra biraz daha kısık bir sesle devam ettim. ''Kitaplardaki karakterlere bizim adımızı veriyorum, öyle hayal ediyorum o sahneleri. Mesela,'' derken sıcacık bir tebessüm beliriyor dudağımın kenarında. ''Geçen gün erkek karakter kıza kâğıt helva aldı, kız o kadar mutlu oldu ki mutluluğunu ben bile hissettim. Saçma değil mi? Alt tarafı bir kâğıt helvaydı ve sadece bir karakterdi.'' Tebessüm düşüyor gözlerimden, gözyaşı diye. ''İşte hep böyle, onlar yaşıyor ama ben bizi hissediyorum. Şş, biz olduk dün gece, haberin yok... Olmasın da zaten, ben biliyorum ya o yeter.''

Mürekkebe Boyanan Sardunya | RaflardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin