2.BÖLÜM: ''Yalnız Kaldırımlar''

247K 15.8K 20.5K
                                    

Ece Mumay - Vazgeç Gönül

2.BÖLÜM: ''Yalnız Kaldırımlar''

Kalbim... Evet bir kalbim var ama sorumluluğu birçok insanınkine göre epey fazla. Mesela sadece kan pompalamıyor. Heyecanlanınca deli gibi küt küt atıyor, acıyı hissedince sıkışıyor, kötüye yorunca mesai veriyor. Ee? Bu zaten herkesin başına geliyor değil mi? Hıh! Sorun tam da adının geçtiği yerde bitiyor. Ya da başladığı. Akif Selim... Evet bu ismi defalarca kez telaffuz edebilirim, binlerce kez haykırabilirim ama yine ondan başka herkese duyurabilirim.

Üşengecim ben. Bin kere bağırsam da sırf o duysun diye bin birinci kez bağıramam.

Şaka. Sadece kendimi kandırıyorum. O duysun diye değil sırf adını bir kere daha fazla telaffuz etmek için değil bin bir, iki bin kez daha haykırabilirim.

Çünkü seviyorum. Kırılsam da, yıkılsam da seviyorum. Bir gün öleceğim, bir gün delireceğim o kadar seviyorum. Sevmek istemesem de seviyorum işte. Kalpsizliğini bile, benim olmayan kalbini bile seviyorum.

Ben seni sevmemeyi başaramıyorum. Sen... Akif? Beni kendinden kurtarmayı denesen?

Gözlerim sulanmıştı ama ağlamamıştım. Ağlamamam gerekiyordu sanki ama ağlamadım. Keşke ağlasaydım en azından yutkunabilirdim.

Yutkunamadım.

Gördüğüm manzarayı sindirmeye çalışmadan, sakin adımlarla yanlarından geçtim. Bu zaman sürecinde farkında olmadan çantamın kemerini sıkmış, kitaplarımın kapağını tırnaklamıştım. Nefesim boğazımı deliyordu. Çığlık atmak, zerre kadar hakkım olmasa da karşısına dikilip hesap sormak istiyordum.

Ama hakkım yoktu buna, biliyordum.

Amfi sınıfı olduğu için pek arkalara oturmadım. Pencere kenarına ve onları çaprazım da bırakacak kadar bir ön sıraya yerleştim. Onları mı? Ben bile yeni yeni biz diye bahsediyorum kendime, ne ara onlar yaptım?

Kitaplarımı masanın üzerine koydum ve boğazımda ki fuları hafifçe genişleterek gözlerimi sıkıca yumdum. Dudaklarım sızlıyordu. Onları tam göremesem de Işıl'ın sesini işitebiliyordum.

''Çıkışta arkadaşlarla takılacağız biraz, sen de gelsene.''

Sen arkadaşlarla gitsen ölürsün çünkü. Rahat bırak onu, gelmek istemiyor işte seninle.

''Bakarız,'' diye yanıtladı Akif. Sesi oldukça kısıktı ve harfleri yutmuş gibiydi.

Zaten benden başka herkese bakıyorsun. Olsun, gönlün hoş olsun senin de.

Gözlerimi açtığımda, dudaklarımı ıslattım ve yine o sinir edici sesin kulaklarımı tırmalamasına müsaade ettim. ''Hangi şampuanı kullanıyorsun Selim? Yumuşacıklar ve bir o kadar da havalı.''

Birincisi onun adı Selim değil, Akif Selim. İkincisi, hangi şampuanı kullandığı seni hiç ilgilendirmez. Üçüncüsü, saçlarında ki havayı fark edip bu kadar cüretkâr davranmana gerek yok. Dördüncüsü, hemen ellerini çek onun saçlarından.

Bir süre dikkatle onları dinledim. Halbuki bu eziyeti kabullenmek zorunda değildim lakin Akif Selim'in cevabını merak ediyordum. Ama cevap vermemişti. Bu iyi bir şeydi sanırım. Kafamı öne eğdim ve kitabımın kapağını açtım. O sırada birkaç kişi sınıfa girmeye başlamıştı. Kapıdan içeri girenlerden biri de Sevde'ydi.

Beni görür görmez yanıma geldi ve elinde ki kitapları masanın üzerine bırakıp yüzüme baktı. ''Berat bozuldu yalnız sana.'' Hiçbir şey hissedemedim. ''Neden abarttın ki o kadar? Sadece fikrini söyledi.''

Mürekkebe Boyanan Sardunya | RaflardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin