56.BÖLÜM: ''Kalplerin Yörüngesi''

97.4K 7.5K 12.3K
                                    

Mor ve Ötesi - Aşk İçinde

Tuğkan - Kusura Bakma (Kadir için)

Merhabalar. Sizi her zamankinden biraz daha farklı bir bölüm bekliyor. Okuduğunuzda anlayacaksınız. Oy ve yorum yapmayı ihmal etmeyin, keyifli okumalar. ^^

56.BÖLÜM: ''Kalplerin Yörüngesi''

Havalar soğumaya başladı işte şimdi kalplerimiz daha sıcak.

Kalan iki vizemizi de halledip finallere kadar derin bir nefes almayı umuyorduk, en azından ben öyle umuyordum. Saatlerdir kitaplarımın başında önümde kahve fincanlarıyla muhabbet ediyordum. O kadar klasik bir görüntüydü ki, eksik olan hiçbir şey yoktu. Akif Selim de odamızdaydı. O benim kadar çok çalışmadığından konuları daha kolay halletmişti.

İçeride şiir yazıyordu, Zeliha annemizin şiir kitabını tamamlamak için.

Soğuk ona ilham veriyordu, soğuk ona ısıtması gerektiği bir ruhu hatırlatıyordu ve sessizlik ona bir şarkı gibi dokunuyordu. Aslında ilhama ihtiyacı yoktu zira baştan aşağı hisli bir adamın mürekkebi asla kurumazdı.

Akşama doğru yol alıyorduk ve yarından sonra bizi ufak bir ara bekliyordu. Darmadağın olmuş saçlarımı toplarken tutulan belim ve ben son zamanların en harika ikilisiydik. Usulca ayaklandım ve kahve bardaklarını alıp mutfağa götürdüm. Akşam yemeği hazırlamam gerekiyordu ama bu kadar kahveden sonra içim bir şeyi yemeye hazır değildi. Mutfaktan çıktıktan sonra Akif Selim'e doğru ilerledim ve kapalı olan kapıyı nazikçe tıklattım. ''Müsait misin?''

''Tabii,'' dedi az sonra. ''Gel.''

Kapıyı açtığımda hemen pencerenin önündeki küçük masanın önünde elinde kalemiyle bana bakıp gülümsedi. ''Rahatsız etmedim değil mi?'' diye sordum yanına giderken.

''Hayır, Mislina,'' diye kolunu açtı bana ve belimi kavrayarak beni bacağına oturttu.

Güldüm. ''Ağır mıyım?''

''Hayır,'' diye öptü yanağımdan. ''Sen benim pamuk şekerimsin, hafif ve tatlısın.''

Sırıtmama mani olamazken saçlarını karıştırarak onun da dengesini kaybetmesine müsaade etmeden önündeki kâğıtlara baktım. Birkaç kâğıdı katlayıp kenara koymuştu, sanırım beğenmemişti. ''Yazabildin mi bir şeyler?'' diye sordum.

''Sanırım,'' diye iç çekti elini kâğıtlara götürüp onu benden uzağa çekerken. Görmemi, okumamı istemiyordu. Ben de hiç sorun çıkarmıyordum. ''Epeydir zihnimde birikmiş satırlar, cümleler vardı ve bugün onları kâğıda döktüm. Ee,'' diyerek pencereden dışarı baktı. ''Hava da buna oldukça müsait.''

Ankara soğuktu ve üşütüyordu ama bu bizim mevsimimizdi. Soğuğu, karı, kasveti ve griyi severdik. İçimizin renkli olmadığından değil, içimizi böyle daha sıcak ve huzurlu hissettiğimizden.

Bazen içinde bulunduğumuz bu hayatı sıcacık Noel filmlerine benzetiyordum.

''Sen her şeyin en iyisini yaparsın,'' diye yasladım kafamı kafasına. Akif Selim'in belimi kavrayan parmakları varlığını orada iyice belli ettiğinde belli belirsiz bir şeyler mırıldandı lâkin onu anlayamadım. Sanırım iyi bir şeyler söyledi.

''Sen ne yaptın peki?'' diye güldü gözlerime bakarken. O sırada diğer eliyle yüzümü kapatan, dağıtan saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırarak bana hipnoz olmuş gibi baktı ama bakışları içime aktı. ''Kahve fincanları dile gelip isyan naraları attı mı?''

Mürekkebe Boyanan Sardunya | RaflardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin