3.BÖLÜM: ''Mandalinalar''

222K 15.9K 19K
                                    

Can Oflaz - Fikrimin İnce Gülü

Hissederek okuyun efenim.

3.BÖLÜM: "Mandalinalar"

Son baharın yapraklarını savurduğu o taşlı yollarda ayaklarının izi var ve ben o izleri unutmamak için seke seke yürüdüm bir süre. Rüzgâr esiyordu, adımlarını siliyordu o yollardan, düşünsene Akif seni yok ediyordu. Karşısında durmak, adımlarını bile muhafaza etmek istedim... Ama yapamadım. Benim sevgim bu kadarına yetmedi özür dilerim. Ama kendime bir söz verdim, bir gün adımlarını bile saklayacağım, bir gün ayak bastığın her taşa seni sorup, seni anlatmalarını isteyeceğim. Çünkü ben seni, senden başka herkesten dinlemeye alıştım.

Bunu bana sen aşıladın.

Merdivenin başında öylece duraksamış, kulaklarıma çarpan şaşkınlık gözlerime yuvarlanmıştı. O gitmemişti, o Işıl'la gitmemişti. Bu bile kalbimi yerinden söküp atmaya yetiyordu ya zaten. Peki neredeydi, neredeydin Akif?

Aptal kafam, bunu sorgulamak için fazla hadsiz oldun. O genç bir adam, nereye gittiği seni ilgilendirmez.

Hadi kafam aptal, peki ya kalbim? O dünyanın en güzel şeyi değil mi? En güzeli çünkü gitti ve en güzelini seçip onun için atmaya başladı.

Canım kalbim, bazen canımı acıtsan da onun için yaşadığını bildiğim için üzerine gitmiyorum pek.

Birkaç saniye veyahut birkaç dakika burada kaldım. Sürenin mühimi yoktu. Zaten zaman değildi bizi çürüten hislerdi. Dalgın dalgın olduğum yerden ayrılmamış, saf saf tebessüm etmeye başlamıştım. Dudaklarım ne zaman kıvrılırsa bil ki sebebi sensin, bil ki yine kendini zihnime gölgelemişsin.

''Ne yapıyorsun burada?'' diye kolumu dürten Sevde'yle irkildim. Niye geldi ki şimdi, ben ne güzel tebessüm ediyordum. Gözlerimi irileştirdim ve elimde ki kitaplara sarılarak ona döndüm. ''Seni bekledim.''

''Sınıfa gitseydin,'' dedi düz bir sesle. Hissiz bir biçimde omzumu silktim. ''Beraber gideriz.''

Sevde bana tuhaf tuhaf baktı ve koluma girerek, konuşmaya başladı. ''Epey ıslanmışsın sen, vallahi hasta olacaksın.'' Merdivenleri çıktığımızda, sınıfın olduğu koridora doğru yürümeye başladık. Akif burada yoktu, muhtemelen sınıfa gitmişti. Az kaldı, birkaç saniye sonra seninle aynı havayı teneffüs edeceğim. ''Bir şey olmaz,'' dedim geçiştirir gibi.

Sevde sözlerime karşılık vermeden birlikte sınıfa girdik. Gözlerim sanki adres sorgular gibi Akif'in sırasını aradı ama onu o adreste bulamadı. Henüz gelmemişti. İç çektim ve kitaplarımı masaya bırakarak kolumda ki ıslanan ceketi de oraya koydum. Sevde vakit kaybetmeden çantasından çıkardığı saç kurutma makinesini prize takarak bana baktı. ''Gel otur şöyle," dedi.

''Aslında pek ıslak değiller,'' dedim sakince. Sevde gözlerini devirdi. ''Viledanın püskülleri gibi olmuş o saçların, nasıl ıslak değil.''

Naif bir şekilde gülümsedim ve ona daha fazla karşı gelmeden sıraya oturdum. ''Ya sınıfta da pek uygun kaçmadı böyle,'' dediğimde sesli bir şekilde güldü. ''Yahu geçen gün, Tuğçeler kaş, bıyık aldı sınıfta. Utanmasalar epilasyon yapacaklardı. Alt tarafı bir saç kurutuyoruz şurada. Sen de he.''

''Tamam tamam,'' dedim gülerek ve saçlarımı ona teslim ettim. Bir gün Akif'e de emanet edebilmek dileğiyle.

Sevde makineyi çalıştırdı ve saçlarımı ellerine alarak, kurutmaya başladı. Sınıf şu an için boştu ve bu daha rahat olmamı sağlıyordu. Gözlerim belli bir noktada duraksadı ve öylece orada kalakaldı. Biraz sonra sınıfa birkaç kişi gelmeye başladı. Kimse oralı bile değildi, olmazdı da zaten. Ama ben pek rahat değilim o yüzden böyle hissediyordum.

Mürekkebe Boyanan Sardunya | RaflardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin