43.BÖLÜM: ''Onunla Acımak''

158K 10.6K 18.6K
                                    

Çağan Şengül - Savaşmadan Ölemem

Toygar Işıklı - Gönlüm Göçebe

43.BÖLÜM: ''Onunla Acımak''

Bir rüyanın içindeydim ama uyumuyordum aksine o rüyayı yaşıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bir rüyanın içindeydim ama uyumuyordum aksine o rüyayı yaşıyordum.

Bir şey olmuştu ve ben bunca zamandır emek verdiğim kalbimin hak ettiğini aldığını görmüştüm. Akif Selim'i...

Ve şimdi onunla Bursa garında oturmuş birer bardak salep içiyorduk.

Hava sıcak değildi ama buz gibi de değildi fakat biz salep içmeyi severdik, aslında salep bahaneydi biz birbirimizi izlemeyi seviyorduk. Artık cümlelerimi kurarken onu da dahil ediyordum işin içine çünkü olması gereken buydu. Akif Selim beni seviyordu, beni nasıl seviyordu bilmiyorum ama gözlerime bakarken, gözlerinin bebeğinin bile titrediğini gördüğüm bir adamın nasıl sevdiğini şekillendirmem pek de doğru gelmiyordu. Yüreğindeydim, asıl doğrusu buydu.

Akif Selim bana evlenme teklifi etmişti. Evet, asıl meselemiz buydu.

Delirdim sanırım ya da o uykuya dönük olduğu için mi mırıldanmıştı bunları? Bilemem ki... Ama hayır, uyumadan evvel boynumdan öpmüştü sonra da bana bu soruları sormuştu: Beni evimden içeri buyur eder misin? Benimle evlenir misin?

Hayatımda ilk defa cevabından deliler gibi emin olduğum bir soruyla karşı karşıyaydım.

Gülümsedim.

Akif Selim, elini salep fincanına götürdüğünde kafasını eğerek gülümsedi. Öyle güzel gülümsüyordu ve öyle hoştu ki... İçimdeki kelebekler artık içime sığmıyordu. ''Üşümüyorsun değil mi, Mislina?'' diye sordu kafasını kaldırıp güzel gözleriyle gözlerime bakarken.

Kafamı iki yana salladım yavaşça. ''Hayır, üşümüyorum.''

''İstersen bir bardak salep daha alabilirim,'' dediğinde onu engelledim. ''Yok yeterli bu, teşekkür ederim.''

Bir şey diyemedi fakat bir şeyler dememi bekliyordu. O andan itibaren kelimeler bizi yalnız bırakmıştı ve biz otobüsten inene kadar konuşmamıştık. Hevesle, heyecanla yüzlerimizi okurken aynı anda isimlerimizi söyledik. Sonra da güldük. ''Sen söyle,'' diye mırıldandı Akif Selim nazik bir şekilde.

''Sen ne diyecektin ki?'' diye sordum kaşlarımı havalandırarak.

''Ben...'' deyip duraksadı ve derin bir nefes alıp dudaklarını birbirine bastırdı. Onu bekledim. Gözlerini kısarak hafifçe üzerime eğildi. ''Otobüsteyken sana bir şey sordum ya... Onu duydun mu ya da hatırlıyor musun?''

Saf saf şaşırdım. ''Ne sormuştun ki?''

Yüzü düştü. ''Hatırlamıyor musun?''

Mürekkebe Boyanan Sardunya | RaflardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin