25.BÖLÜM: ''Sokak Lambası''

215K 14.1K 28.1K
                                    

Bebe - Siempre Me Quedara

Fleurie - Can You Hear Me?

25.BÖLÜM: ''Sokak Lambası''

Oysa göğün hıçkırıklarında yıkanan bir ruhun sahibiydim, böylesine bir sızıyı çok rahat taşıyabilirdi kalbim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oysa göğün hıçkırıklarında yıkanan bir ruhun sahibiydim, böylesine bir sızıyı çok rahat taşıyabilirdi kalbim.

Ya da ben uyduruyorum belki de bu satırları kim bilir... Birileri duysun diye yazsaydım ona ait kıldığım, onun için karaladığım bu defterin bir manası kalmazdı, ama şu da bir ihtimaldi ki; benim sevgim ona kalbimi açacak kadar büyük değildi. Belki ellerime kadar yakındı ama ona dokunamayacak kadar ıraktım.

Birini sevdiğim için birine sırt dönmek mi? Hayır böyle bir tablonun içinde olmak istemiyordum. Birini sevip, yine aynı kişiye sırtımı yaslamak istiyordum. Evet, bu tabloyu çizemesem bile hayal edecek kadar güzeldi kafam.

Kafamın içinde o varken, zaten hep güzeldi ki.

Ağzımın içindeki kaşıkla anneme saf saf bakmaya başladım ama bir o kadar da şaşkın ve gergindim. Kaşığı kavrayan ellerim sanki titremeye başlamıştı ya da ben anın verdiği heyecanla böyle görmeye başlamıştım. Kaşığı usulca ağzımdan çektim ve hemen önümdeki su dolu bardağı kavrayıp içmeye başladım. Konuşan kimse yoktu çünkü konuşma sırası bendeydi. Bardağı ağzımdan çektiğimde derin bir nefes alıp verdim. ''Efendim anne?''

''Halime Teyzen,'' diye sözlerine başladığında kafamı sağa sola salladım. ''Anne ben okuyorum. Benim bir okulum var farkında mısın?''

Annem şaşkınlıkla, ''Kızım,'' diye konuşacakken bu sefer babam sözünü kesti. ''Hakikaten hanım, ne Salih'i ne Halime'si yahu? Benim neden yeni haberim oluyor?''

Annem, elindeki kaşığı tabağının içine bırakırken ellerini kaşığın sapından çekmemişti. ''Zaten buraya geleceğimiz gün konuştuk biz de. Kötü bir niyeti yok ki, sadece Mislina ile konuşmak istiyor...''

''Ben istemiyorum ama,'' diye konuştum. Ses tonum çok sert değildi ama beni anlamaları için sanırım net bir dil gerekiyordu. Annem bana bakıp, ''Kızım ben sana git evlen demiyorum ki, bir konuşursunuz belki anlaşırsınız, belli mi olur?'' diye sordu.

Kaşlarımı çattım. Babam benden evvel davrandı. ''Olmaz. Kızın aklını karıştırma Leyla Hanım. Daha ikinci sınıf o. Böyle şeyler için çok erken. Ne bu böyle? Kırk yaşına merdiven dayadı da evde mi kaldı?'' diye sorular sormaya başladı. Ekledi ve bana baktı. Gözleriyle beni işaret etti anneme. ''Şu kızıma bir bak, nasıl hemen gönderebilirim ben başkasına, nasıl emanet ederim?''

Babalar, kızlarının gözlerine bakmaya kıyamazdı.

Ah! Hemen yan masada oturan Ezgi... Senin gözlerine kıyan baba ise zaten baba değil ki.

Mürekkebe Boyanan Sardunya | RaflardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin