11.BÖLÜM: "Soğuk Kahve"

197K 13.3K 19.5K
                                    

Emre Aydın - Belki Bir Gün Özlersin

11.BÖLÜM: "Soğuk Kahve"

Gözlerinden gözlerime kurduğu köprünün üzerinde bekliyordum, yalnız değildim o da benimleydi. Bir cevap bekliyordu benden, bir sükut. Kalbim sıkışmaya başlarken donuk ve mesafeli çehresi bir an olsun ayrılmadı gözlerimin önünden.

''Ben,'' diyebildim daha fazla kayıtsız kalamayarak. Ne diyecektim ki? Ne diyebilirdim sanki? Her şey senin için, her şeyi sırf senin için yaptım diyebilir miydim gerçekten? Hayır, hayır yapamazdım. Sıkıntıyla ellerimi ovuşturmaya başlarken derin bir nefes aldım ve aniden duraksadım. Bir dakika...

''Sen beni mi dinliyordun?'' diye sordum bir anda tüm okları üzerimden devirip ona yöneltirken. Aksine muazzam bir soğuklukla dudaklarını oynattı. ''Üzgünüm, seni dinlememek için kulaklarımı kapatmayı unutmuşum.''

Dalga mı geçiyordu benimle yoksa ciddi miydi bu vaziyeti? Akif Selim asla birinci cümledeki şahsiyet olamazdı, onu asla o kefeye koyamazdım. Bu benim suçumdu. Oklar yeniden beni hedef aldığında asık olmayan ama bir hayli ciddi duran suratı benden bir cevap almakta muhakkak ısrarcı davranıyordu.

''Annene,'' dedi sakince. ''Neden yalan söylüyorsun?''

Senin için.

''Çünkü üzülmelerini istemiyorum,'' dedim düz bir sesle. Parmaklarımla oynamayı derhal durdurmam gerekiyordu çünkü bu tavır beni iyiden iyiye telaşa sürüklüyordu. ''Geçen yıl yurtta kalıyordum ama bir takım sebeplerden ötürü buraya gelmek zorunda kaldım.''

Kaşlarını yukarı doğru havalandırırken, ''Zorunda kaldın?'' diye ima etti. Nefesim boğazımı tırmalarken, farkında olmadan elimdeki telefonu sıktığımı fark ettim. Duygularımı veyahut davranışlarımı çok iyi gizleyen biri sayılmazdım, en azından Akif Selim'in karşısına oturup iki kelam bir şeyler paylaşmak cümlelerimi tartıp biçmeden söylememe sebep oluyordu. Şimdi ona gerçekleri söylemek ise tamamen delice bir tavır olurdu.

Başımı salladım usulca. ''Evet.'' Hadi Mislina gizle onu kendinden, hadi. ''Yurtta bir kavgaya karıştım ve yapamadım bir daha, olmadı. Sanırım böylesi en uygunu benim için.''

Ne? Ben ve kavga etmek öyle mi? Demiştim ama düşünmeden konuşmak bana göre değildi ama karşımdaki Akif Selim olunca düşünmek bile konuşmanın önüne geçemiyordu.

Elindeki kahve kupasını tutmaya devam ederken suskun suskun süzdü gözlerimi. Tavrımı mı sorguluyordu yoksa bana inanmak daha mı kolayına giderdi bilmiyordum. Yapamam Akif, henüz seni sana anlatmaya hazır değilim yapamam.

''Sen?'' dedi buz gibi bir sesle. Ama tuhaf olan şuydu ki bu ses içimi üşütmek yerine ısıtmıştı. ''Senin gibi naif bir insan nasıl kavga edebilir?''

Ve o buzun üzerine ılık bir rüzgâr eserken, çiçek kokan tanecikler ruhumun üzerine savruldu. Sıkı sıkıya kavradığım telefonum yine farkında olmadan serbestlik kazanırken, ''Niye ki, kötü bir izlenim mi bıraktım?'' diye açık bir şekilde sordum. En azından bu kadarı cüretkâr olmamı sağlıyordu.

Dudaklarını usulca büktü ve derin bir nefes alarak elindeki kahve kupasını sehpanın üzerine bıraktı, o esnada eğilirken okyanusun sahile uzanan durgun dalgaları gibi kirpiklerini izledim içim içimden giderken. ''Hayır,'' dedi ılık bir sesle. Daha sonra doğruldu ve bakışlarını kaçırdı. Ne? Dudakları yeniden kıvrılıyordu, bunu fark ettiğimde dudaklarım yine yanağıma doğru çekildi. ''Kavga etmek seni kötü biri yapmaz. Ben şaşırdım sadece...''

Mürekkebe Boyanan Sardunya | RaflardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin