GİRİŞ

58.1K 2.1K 197
                                    

Yirmi yaşıma...

. . .

Genç kız koridoru aşıp dışarı çıkmadan önce derin bir nefes aldı. Hastane kokusunun sindiği düşüncelerini toparladı. Dolan gözlerini sildi. Alışkın olduğu bu dört duvardan bir gün kurtulabilme umudu içindeydi. Kurtulamasa bile yanında bir kurtarıcısı olduğu için memnundu. Sırf onun için, o yanında olduğu için mutluydu. Biricik abisi üzülmesin diye içinde dönüp duran, hiçbir zaman gitmeyen ağrısını bir kenara attı. Düşen omuzlarını kaldırdı. Kendine kim olduğunu hatırlattı. On altı yaşında ki biri ne kadar güçlü görünüyorsa o kadar güçlüydü. Dayanamıyordu ama sırf abisi için dayanıyormuş gibi yapıyordu. Yorulmuştu, bıkkındı ama sırf abisi için pes etmiyordu.

Haftalık hastaneden macerası bugünlük bitmişti. İğneden, ağrı kesicilerden, haplardan, hastaneden nefret ettiği her şeyden kurtulacaktı bir gün. Kapının önüne çıktığında arkasında ki iki koruma dışında yalnızdı. Banklardan birine oturup etrafı izledi bir süre. En çok bu anlar özeldi onun için çünkü yılmışlığının üzüntüsü tüm bedenine yansıyordu, gerçek kendisiydi bu yalnız hali. Bakıcısı iki hafta önce işi bıraktığında çok üzülmüştü. Abisi onun yerine başka kimi getirdiyse de bir çok diploması vardıysa da hiçbirini kabul etmedi. İstemiyordu. Hayatı ona toz pembeymiş gösterecek gibi onu teselli edecek insanlara dayanamıyordu. Gerçek bir arkadaş istiyordu. İçinde ki bu ağrılara iyi gelecek birini. Bu yüzdendi yeni birine kolay kolay evet diyemeyişi.

Saatine baktı 15:49. Abisi tam bir dakika sonra burada olacaktı. Hiçbir zaman geç kalmazdı onun için. O çıkmadan on dakika evvel gelir alırdı onu. Vaktini şaşırmazdı. Normalde uzun sürmesine karşın bugün ki kontroller kısa sürdüğünden hastanenin havasına daha fazla dayanamamış kendini dışarı atmıştı genç kız. İçinden saydı. 5, 4, 3, 2, 1. Ardından yola baktı siyah araba ana yolda göründü. Omuzlarını kaldırıp derin bir nefes aldı. İşte sahip olduğu, en sevdiği tek insan gelmişti. Işıl ışıl gülümseyerek yerinden doğruldu. Abisi onu görünce hızla arabadan inip yanına geldi. Ona sarılıp gülümsedi:

"Güzelim, geç kalmadım değil mi?" başını hayır anlamında salladı genç kız: "Nasıldı? İyi misin? Ağrın falan var mı?" diyerek yüzünü avuçladı abisi.

"Çok iyiyim." dedi abisine karşılık verirken. Çok değildi. Yalan söylüyordu ama bu sırf o üzülmesin diye yalan sayılmıyordu ona göre. Bir adım atmıştı ki oturduğu bankın yanında duran kahverengi defter çekti dikkatini abisi onu beklerken o eğilip defteri kaldırdı yerinden. Saman sarısı sayfalarına baktı. Defteri şöyle bir karıştırdı. Son sayfasında ki cümlelere takıldı bakışları:

"Ne istediğini biliyor musun? Kim gerçekleştirecek bu mucizeni? Var mı öyle biri? Var. O'nu(c.c) hatırlıyor musun? İşte her şeyi sen kendi elinle kötü yapmışken onu hayr eyleyip iyileştirecek, onu güzel yapacak olan O'dur(c.c). Eğer istersen Allah sana her şeyi verir. İnsanların yapamadığını yapacak olan sadece Allah'tır." sayfayı çevirdi:

"Peygamber Efendimiz (sav) Hz. Ebubekir'le Mekke'den Medine'ye hicret ederken mağarada ona şöyle söylemişti: "Lâ tahzen, innallahe meanâ"

Peygamber Efendimiz (sav) ona üzülme diyordu, Allah bizimle beraberdir. Kendimizi Hz. Ebu-bekir'in (ra) yerine koyalım ve bu sözü Peygamberimiz'den (sav) işitmiş gibi iliklerimize kadar hissedelim... "Allah bizimle beraberdir.""

"Hadi, Leyla."

Kalbi titredi Leyla'nın. Abisinin ona seslenişinden değildi sebebi. Okuduğu satırlardandı. Ne olduğunu anlamadığı bir his kapladı yüreğini. Kitap okumayı severdi ama ilk defa böyle bir şey okumuştu. Yutkundu. Merakını kamçıladı bu sözler. İyi geldi. Doğru dedi içinden insanların yapamadığını yapacak olan bir tek yaratıcıydı.

"Ne o elinde ki?"

"Bilmiyorum, burada buldum."

"Pekala, başkasının demek ki yerine bırak, gidelim hadi. Sana bir sürprizim var." diyerek göz kırptı abisi. En sevdiği haldeydi bugün, en çok görmek istediği o soğukluğundan, katılığından, insanları kendisinden uzaklaştıran halinin dışındaydı bugün. Leyla gülümsedi. İşte ilk aşkı olan, hayatında ki yegane, en büyük varlığı bu adamdı, abisiydi. Talha Bahremoğlu'ydu o.

Gülümseyerek koluna girdi abisinin defteri bırakmadı ama. İçinde ne yazıyor merak ediyordu. Talha onun defteri bırakmadığını fark etmemişti. Aklında dün konuştukları Leyla'nın hep gitmek istediği yer vardı. Oraya götürecekti kardeşini. Dün acı içinde iken onu yatıştırmak için söylediği sözü gerçekleştirecekti bugün. Kapıyı açıp arabaya binmesini bekledi. Leyla arka koltuğa oturduğunda camı açıp dışarıyı seyretti ve defteri çantasına koymadan önce içinde sahibinin adı yazan yere baktı: Feza Boran.

MİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin