14.Bölüm - 2

18.6K 1.4K 76
                                    

Yolda ikimizde sessizdik. Ben mahcup bir şekilde sessizce yanında otururken Talha'nın düşünceli bir şekilde sürdüğü araba benim ile uğraşmasından iyiydi. Göz ucu ile ona baktığımda dudağında ki şaheser kıvrım istediğim açıdaydı. Onu keyiflendiren şey benim haberdar olduğu duygularım mıydı? Bilmiyordum. Tekrar önüme döndüm. Talha beni evimin önüne bıraktığında beklemeden hemen gaza basıp gitti. Ardından bakakaldım. Bir şey dememesi beni daha da endişelendirmişti.

Eve girdiğimde annemi eski dikiş makinasını salona kurmuş nevresimlerle uğraşırken buldum. Yanına gidip yanağından öptüm.

"Aa, ne bu sevgi seli Nurum?" dedi gülümseyerek. Sitem eder gibi cevap verdim:

"Aşk olsun sanki hiç öpmüyorum seni."

"Öpüyorsun da... Nasıldı Vakıf beyle konuşman?"

"İyiydi."

"Yüzün neden bu halde. Talha ile bir şey mi oldu? Seni o bıraktı galiba." Beni bıraktığını görmüştü demek.

"Sen pencere kenarlarında beni mi gözlüyorsun bakim?" dedim sahte bir sinirle. Sahte bir alınganlık ile cevap verdi.

"Üstüme iyilik sağlık. Araba sesini duyunca ayaklandım. Talha neden gelmedi?"

"İşi vardı."

Anneme Talha'nın benimle Vakıf hocanın yanında olduğunu söylemedim. Ondan bir şeyler saklamak benim için gittikçe zorlaşsa da bunu da söylemeyecektim. Odama gitmek için merdivenlere yönelirken bir gün annemin karşısına geçip tüm bu olanları ona söylemeye karar verdim tüm bu şeyler bittikten sonra... Talha gittikten sonra...

Odamı toparladım. Tozlu rafları sildim. Odamda ki en sevdiğim şey olan kitaplığıma sığmayan kitaplarımı yerde kümeler halinde biriktirmiştim. İçim eziliyordu onları yerde boynu bükük görünce kitaplıkta olmayan kitaplarım gözüme evsiz gibi görünüyorlardı. Kitaplığın üstü doluydu. Bazılarını elbise dolabına dahi koymuştum. Ancak yine de bunlar açıkta kalmıştı. Elimle rafta duran tüm kitaplara birer defa dokunup kitap kokusunu içime çektim ders kitaplarının zorunlu dünyasından sıkılıp romanlarıma sığınmak benim soluğumdu. Eski bir kitabı kurcalarken sayfaların verdiği o tozlu koku en sevdiğimdi. Hepsi ile teker teker ilgilendim. Tozlarını aldım. Birer cümlesini keyifle okudum. Ta ki çaysayana kadar.

Odamdan çıkıp aşağıya indiğimde annem hala dikiş makinasının başındaydı. Boş çay bardağını yanından alırken endişeli bir ses tonu ile sordu:

"Onur aradı mı seni hiç?"

"Yoo, neden?"

"Kaç saattir arıyorum açmıyor."

"Saat farkı var anne. Kim bilir kaçıncı rüyasındadır abim. Bir dur bakalım, görür görmez arar hemen seni. Aslı'yı aramasaydın. Endişelenmesin."

"Yok yok. Şimdilik aramadım."

Mutfaktan döndüğümde durgunluğunu fark ettim. Ona en yakın yere oturdum:

"İki gözüm..." annem ses tonumdan anlamış olacak ki elinde ki işi bırakıp bana döndü:

"Söyle kuzum, ne oldu?"

"Sinan... okula dilekçe verip suçsuz olduğumu söylemiş." Annem Sinan'ın adını duyar duymaz gözünde ki gözlüğü çıkarıp ciddi bir ifade ile bana baktı. Birkaç dakika sonra çatık kaşları yumuşadı, yüzü aydınlandı:

"Allah'a şükürler olsun çözüldü bu olayda. Bak gördün mü sabrın sonu selamettir. Rabbim şer olanı verirken bir aydınlığa çıkacağını da vaat ediyor. Şükürler olsun sonunda sende aklandın. Peki nasıl aklı başına gelmiş bu oğlanın? Yaptığından dönmeyecek biri demiştin."

MİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin