16.Bölüm

21.2K 1.2K 35
                                    

Annem bir keresinde sevginin insanın fıtratında var olduğunu söylemişti.. onu körleştirenin de tekrar kalp yüzüne çıkaranın da bizler olduğunu eklemişti sözlerine... Söyle şeyi tasdik etmem kısa bir süre önceydi elbette. İnsan Rahman olan Allah'ın(c.c) doğuştan verdiği sevgiyi içinde bir yerlerde gömülü tutardı ta ki o sevginin açığa çıkma vakti gelene değin. Söz gelimi şimdiye dek yürek yurdumun karanlık kuyularında gizli ve nazlı duran sevdamın gün yüzüne çıkma zamanının bu yüzden gelmiş olması gibi... Maşukum geldiği için uyanma vaktiydi süveydamın. Şimdiye dek gözümün kimseyi görmemesi, içimin hiç kimseye ısınmaması, hiç kimseyi hissedemeyişimin sebebi onu bekliyor oluşumdandı. Artık ruhlar aleminde yüreğime nasip olan adamın sevdasının gün yüzüne çıkma vakti gelmişti çünkü. Daha fazla gizli kalamazdı içimde o. Zamanı gelmişti. Bu yüzden onu görünce hissetmiştim. Şimdiye dek başka suretlere kör olan gözlerim açılmıştı onu görünce, kimsenin sesini duymayan kulaklarım onun sesini duymaya başlamıştı. Yurdumun toprağı bereketlenmiş bir fidan dikmiş, onu filizlendirmiş ve bir ağaç yetiştirmiştim. Şimdi... o küçücük sevda filizi, altında gölgelenecek kadar büyümüş serpe bir ağaca dönüşmüştü. Altında oturup doyasıya ona bürünebiliyordum artık. Yurdum Talha, filizimi ektiğim toprak Talha, yüzüme değen yel Talha'ydı. Şimdi eğer sevmenin bir adı varsa şayet. Sadece sevmek değilse bu kelime Talha idi benim lügatımda. Talha'yı sevmekti. Madem ki aşk kendini kaybedip maşuka bürünmenin adıydı. Bürünmüştüm. Beni o uykudan uyandırıp Talha'yı bulmamı sağlayan Allah'a hamd olsundu.

Şimdi gün yüzüne çıkmış olan sevdamı beyan etme vaktiydi. Lakin hepsinden önce asıl açığa kavuşturmam gereken biri vardı. Geç kalınmış bir açıklama ile ona nasıl anlatacağımı bilmeden elimde ki telefon ile bir kaç dakikadır bakışıyordum. Odamın açık penceresinden süzülen ılık rüzgar yüzümü okşayıp geçerken küçük bir ürperme hissettim. Derin bir nefes aldım. Onur'un numarasının üzerinde durdu parmağım. Bugün artık söylemem gerekirdi biliyordum. Arayıp ona Talha'yı anlatmalıydım. Nikahlandığımı anlatmalıydım. Evleneceğimi haber vermeliydim... Yazık ki birazdan onu arayıp söyleyeceğim şeyin çok geç kalınmış bir konuşma olduğunu farkına şuan varmıştım. Bunca zamandır aklımda ne vardı gerçekten? Hiç değilse yüzeysel de olsa bir şeyler söylemeliydim. Ondan hiçbir şey saklamamıştım şimdiye dek. Abim hayatıma giren kişiyi ona daha önce anlatmamı beklerdi. Bunu biliyordum. Benden duymak isterdi. Her defasında ondan bir şey saklayan bendim. Derdimle dertlendirmek istemezdim onu. Bilirdi. Belki de bu yüzden ses çıkarmazdı sessizliğime. Okuldan uzaklaştırıldığımı dahi annemden duymuştu, bir şey sormamıştı bana yine anlatmamı beklemişti. Onu hayal kırıklığına uğrattığım düşüncesinde olduğum için anlatamamıştım. Benden beklentileri olduğu için onu hüsrana uğrattığımı düşünüyordum. Sessiz kalışıma bir iki teselli sözcüğü dışında bir şey dememişti. "Ben sana güveniyorum. Rabbim hayra çıkarsın. Her şey tekrardan istediğin gibi güzel olacak inşallah." demişti. Bunu söylerken takındığı ses tonunu anımsadığımda beni gülümsetti tekrardan. Babam öldüğü günden bu yana ne zaman zor bir anımda bana teselli verecek olsa gözlerimin içine aynı sese bürünür, yanımda olduğunu söyler ve bana sarılırdı. Can abimdi benim.

Aslında bir abiden ziyade bana baba olmuştu Onur. Bazen kardeş, hatta bazen anne. Düşkündü bana. Amerika'dan gelen iş teklifine evet derken ne kadar zorlandığını hatırlıyorum. Gözlerinin dolduğunu da. Birkaç kelimeyi zor birleştirmişti gitmeye karar verdiğinde bunu bize açıklarken. Verdiği karardan dolayı anneme ve bana karşı mahcup hissediyor bizi yarı yolda bıraktığını sanıyordu. Ta ki annem onu karşısına alıp son kez konuşana dek. Amerika'ya gitme fikrimiz onun bizi yanında istediği içindi. Aslı Amerika vatandaşıydı. Bir turizm ve seyahat acentesinde turist rehberiydi. Abim ile bir tur sırasında tanışıp evlenmişlerdi. Ona işi bulan da yine Aslı idi. Abim gibi beni ve annemi de Amerika'ya götürme hayalleri ile doluydu. Oraya yerleşip onlarla yaşamamızı istiyordu. Evini anneme göre seçmişti. Eğitim için yüksek lisans yapacağım üniversiteyi ayarlamıştı. Bizi seviyordu. Abimi ise daha çok seviyordu. Bu yüzden bizim için en iyisini istiyordu. Onu özleyeceğimi hiç düşünmezdim. Aslı önceleri daha çok abimi çalıp bizden uzaklaştırmak isteyen bir yabancıydı benim gözümde. Ta ki Amerika'ya gittikten sonra yokluğunu hissettiğim zamana dek. Abimin olmayışının iki kişiye denk geldiğini fark etmiştim. Orada aslında onu da sevdiğimi anladım. Çoktan ailemizden biri haline gelmişti.

MİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin