19.Bölüm - 2

15.8K 1.1K 125
                                    

Az sonra merdivenden inen Bella yorgun argın gelip masaya oturdu. Talha'nın bakışları da benimkiler gibi endişeli bir şekilde ona kaydı. Fısıltı halinde bir şeyler mırıldandı. Ne söylediğini bende Talha'da anlamadık ama Leyla anlamış olacak ki o da aynı mırıltı ile cevap verdi. Talha da bende kaşlarımızı çatarak ikisine baktık. İkimizin anlamayacağı bir dil geliştirmiş gibiydiler aralarında. Tam soracağım sırada bu defa içeri Buğra girdi. Talha'nın karşısında durdu:

"Abi,"

"Ne oldu?"

"Asude hanım, şirketin devrini almış."

"Ne zaman?"

"Bu sabah. Devirden hemen sonra Erkan bey kırmızı bültene girmiş." Talha keyifli bir şekilde gülümsedi:

"Desene Berzah'ın sol bacağını kırması bir işe yaradı."

Şaşkın bakışlarım Talha'daydı bu defa. Berzah'ın her ne olay olduysa -ki hiç de normal değil buna eminim- Erkan denen adamın yakalanması için sol bacağını kırılmıştı. Talha ise bu olaya memnun olmuştu ve bunun sebebi Berzah'ın kırılan bacağı değil Erkan'ı saf dışı bırakmasıydı.

"Asude hanım şu anda karakolda, bir şey yapalım mı?"

"Zeyd halledecek onu. Biz kendi işimize bakalım. Bir de Buğra, ne bu kapı?" yudumladığım sıcak çay boğazımı yaktı. Dün akşam ki halini anımsayınca gülmeden edemedim. Buğra bir şey anlamayarak cevap verdi Talha'ya:

"Ne olmuş abi kapıya?"

"Değiştirin, beğenmedim."

"Ne oldu ki abi? Son model güzel, şık bir kapı." Talha kaşlarını çatıp ciddi bir tonda:

"Zilini bulabildin mi sen?" diye sorunca gülmeden edemedim. Birkaç saniyelik bakışları bana takıldı. Buğra'nın kafası karışmıştı:

"Zil mi? Hiç kullanmadım henüz ama bir şey mi oldu?"

"Oldu. Değişin."

"Peki."

"Bir de Yavuz'u bul sen bana."

"O kolay abi." diyen Buğra'nın bakışları masada ki tabağına boş boş bakan Bella'ya kaydı. İstemsiz gülümsedim. Kimse bilmese de elbette ki Bella Yavuz'un nerede olduğunu bulurdu. Bunu bu masada ki herkes biliyordu. Aramızda oluşan sessizliğinin ardından Bella ne olduğuna bakmak için başını tabağından kaldırdı. Bakışlarımızdan soruyu anlamış gibi sinirle geriye yaslandı ciddi bir sesle konuştu:

"Yavuz'un nerede olduğunu bilmiyorum. Bilmekte istemiyorum."

Cevabı Buğra'yı ve Talha'yı şaşırttı, ses tonu ise beni. Vazgeçen bir insanın ses tonuna bürünmüştü Bella. Dahası öfkeli gibiydi. Bir yandan kızgın olup diğer yandan kırgındı. Yavuz'a kızmadığını akşam ki konuşmamızdan biliyordum. Bu da kızgınlığının ve ses tonunun kendine olduğunu gösteriyordu. Bu durum kızgınlığının sadece Yavuz'a olmasından daha kötüydü. Onun için endişelenmeden edemedim ve daha sonra onunla konuşmaya karar verdim. Talha:

"Gerçekten bilmiyor musun? Her an sapık gibi ensesindesin sanıyordum." dediği an yapmaması gereken bir şey yaptığını anlamıştım. Her gün tamam da şuan bunu yapmasa daha iyi olurdu. Bella ona bakmadan konuştu:

"Artık değilim."

"Keşke yapmasan ama kendini utandırmaktan öteye geçemiyorsun işte. Gurursuzsun." diye sert bir şekilde söylenen Talha'ya kötü bakışlar atarken ve onu uyarmak üzereyken Bella daha önce hiç yapmadığı bir şey yapıp sertçe ayağa kalktı. Öyle ki oturduğu sandalye geriye doğru düştü. Tüm öfkesinin heybetiyle Talha'ya döndü:

MİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin