2.Bölüm - 2

22K 1.7K 80
                                    

Ahmet beyin odasından çıkarken ardımdan kapıyı kapattım. Doğru bir şey yapıp yapmadığımdan emin olamamıştım. Ahmet bey... Ahmet... Annemin onun hakkında ki olumlu düşüncesi aklımdan geçti. Haklıydı. Yakışıklı, başarılı, dürüst, hoşgörülü, kibar biriydi. Hepsini kabul ediyordum ama istediğim şey bunlar değildi. Namaz kılıyor muydu? Bunu bilmeliydim. Ayrıca önemli olan bir şey daha vardı. İnsan kaderinde yazılan, nasibi olan kişiyi hissederdi. O kişiyi gördüğünde ben bu adamla evlenebilirim derdi. Nasibinin bir yerlerde nefes aldığını onun ile karşılaşacağı günü beklediğini bilirdi. Peki ben? Ahmet'i hissedebiliyor muydum? Sanırım-

Düşüncelerimin arasından çarptığım bedenle sarsıldım. Kız düşeyazmıştı ki kolundan tutup düşmesini engelledim. Şaşırmış ve korkmuş gözler ile bana bakarken başımı eğip gözlerine baktım:

"İyi misin?" diye sordum. Şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra çıkan iki gamzesi ile gülümseyerek doğruldu.

"İyiyim, teşekkür ederim. Özür dilerim ben-"

"Hayır hayır, ben özür dilerim önüme bakmıyordum dalgındım." önüne düşen sarı uzun dalgalı saçı kulağının arkasına itti. Ardından beni baştan ayağa süzdü. Yüzünde ki ifade anlamsızdı. Dizimin altında biten örme koyu sarı tunik, açık kot pantolon süet bej ayakkabı, koyu lacivert şekil bir şal son olarak da beyaz bir önlük olan üzerimdekilere birde ben baktım. Normaldim yani bana göre. Kız tuhaf olan ne görmüştü acaba? Aynısını yaparak onu süzdüm. Haki rengi tüylü mont krem kazak dar paça kot siyah postallarla o da gayet normaldi. Bir sessizlik oluşurken aramızda sonunda kız mavi iri gözlerini bana dikti ve elini uzattı:

"Bu hastanede mi çalışıyorsun? Tanışalım mı?" dediğinde aklıma dank eden Nimet'in bahsettiği kız geldi bu o kız mıydı? Leyla? Gerçi güzellik hakkında söylediği şey uyuyordu. Kıza karşılık vererek uzattığı elini sıktım:

"Evet, Psikoloğum -yani adayıyım-" dediğimde kız gözlerini açarak baktı:

"Ben Leyla, sen?" diye sordu. Evet, o kızdı.

"Demek Leyla sensin."

"Beni tanıyor musun?"

"Buralarda bayağı ünlüsün." dediğimde başını salladı. Sanırım neden olduğunu anlamıştı. Ardından tekrar bana bakıp gülümsedi:

"Senin adın ne?"

"Feza," dediğimde şaşkınlıkla ağzı açıldı. Bu kadar şaşırmasını anlamasam da güldüm: "İsmim çok mu garip yoksa?" Leyla tekrar güldü çok sevinmişti sanki, coşkulu sesle ile cevap verdi:

"H-hayır çok güzel. Peki soyadın?"

"Boran. Feza Boran." kızın yüzünde ki gülümseme iyice yayıldı:

"Leyla Bahremoğlu bende. Vaktin var mı? Ben biraz acıktım da. Bir şeyler yiyelim mi?"

Şaşırarak karşımda ki dost canlısı genç kıza baktım. Arıza bir tipe benzemiyordu. Can sıkıntısı ile ya da aradığı bir şey olduğu için ortalıkta gezen tiplerdendi. Leyla'ya gülümsedim:

"Kafeterya üst katta. Tostu da bayağı iyidir." dediğim de Leyla memnun olarak gülümsedi.

Kafeteryaya gittiğimiz de üzerinde Leyla için tost ve portakal suyu, benim içinde çay olan tepsiyi masaya bıraktım. Leyla gerçekten acıkmış olmalıydı ki hemen tostu alıp kocaman bir ısırık aldı. Kocaman parçayı çiğnerken bir yandan da konuşuyordu:

"Cüzdanımı almadan çıkmamalıydım. Aslında abim, burada başkasının parası ile bir şeyler aldığımı görse kızar." dedi. Şaşırdım kaşlarımı çatarak cevap verdim:

MİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin