21.Bölüm

13.2K 1.1K 34
                                    

Geriye doğru giden adımlarım bilmem kaçı bulduğunda yurdumun sarp yamaçlarına varmak üzereydim. Yüzümü dönemediğim süveyda ağacımdan adım adım uzaklaşıyordum bile isteye... Birden güllük gülistanlık olan sevda yurdumda ani bir fırtına peyda olmuştu. Havası bulutlanmış, rüzgarı keskinleşmiş, sesi kesilmiş.. İçim suspus. Bulutlarımdan birkaç damla yaş düştü yere. Hayal kırıklığımdan üç beş damla hediyeydi. Yurdumda olan zelzele bedenimi de sarmış aklımı bulandırmıştı. Derin derin nefes alabilmem için ağacımdan uzaklaşmam gerekiyordu. Her adımda ondan gittikçe soluk alışverişim de düzelmeye başlamıştı. Nihayet yeterince uzaklaşıp son basamağa gelince fırtına dinmişti. Şimdi millerce uzaktaydım ağacımdan. Karşımdaydı lakin var ile yok arasında ki o flu siluete bürünmüştü. Yutkunarak olduğum yere çöktüm. Dizlerimi çekip başımı dizlerimin arasına aldım ve bakışlarımı karanlığa buyur ettim. Yurdum ıpıssızdı. Lakin yalnız değildim. Kulağıma sesler çalınıyor, duyuyor ama anlamıyordum.

"Kalkmalısın... Burada olman doğru değil. Hadi Feza."

Tanıdık ses zihnim de dönüp durdu yine anlamlandıramadım. Ne yapmam gerektiğini bilmeden olduğum yerde durmaya devam ettim. Bakışlarım boşluktaydı. Dirseğim ki temas ile bakışlarım oraya döndü. Yavuz'un endişeli ifadesi beni buyur etti gerçek dünyaya. Az önce oluşan anksiyete krizim daha başlamadan iğneyi yapmama yardım etmişti, ayağa kalkmam içinde yardım edecekti. Dirseğime değen elinden kurtuldum. Bakışlarım diğer elinde tuttuğu silahtaydı. Oda bunu fark edince hemen silahı arkasına alarak gizlemeye çalıştı. Küçük bebeklerin önünde duran bir oyuncağı gizlediğinizde o bebek oyuncağın kaybolduğuna inanır. Az önce Yavuz elinde ki silahı ardına gizlerken o silahın kaybolduğunu bana göstermeye çalışıyor olmalıydı. Keşke gerçekten de öyle olduğuna inanabilseydim. Acele etmem konusunda ki ısrarlı bakışlarının altında zorla elimle yerden destek alarak doğrulmaya çalıştım. Yalpalasam da dik durmayı nihayet başardım. Ne kadar hızlı olmasına çabalasam da öfkeleneceğim kadar bir yavaşlıktaydı adımlarım. Kapıdan çıktığım sırada Yavuz geri de duran birine öfkeli bir tıslamayla tehdit savurdu:

"Bundan birine bahsedersen bu defa bir sakatlıkla kutulamazsın. Bu yaptığının hesabını da vereceksin Alaz efendi."

Giriş katına nasıl çıktım bilmiyorum. Tanıdık hizmetli kadın beni gördüğünde yüzünde ki ifade dondu. Evde ki eşyalar yanlış yerdelermiş de yerlerini arıyorlarmış gibi hareket etmeye başladı. Duvardan destek aldım, bakışlarımı yerden kaldırdım. Ardından avize başımda dönmeye başladığında kadın koşarak yanıma gelip koluma girdi. Birkaç şey söyledi lakin sesi bir suyun altından geliyormuş gibiydi. Kadın kolumda tutarak beni odalardan birine götürdü. Oturdum. Hala etraf dönüyordu. Kapı açılıp kapandı. Birkaç ses duyuldu. Biraz zaman geçti. Odada ki hareket eden nesneler nihayet yerlerini bulup durdular. Bakışlarım yerde ki eskitilmiş kilimdeydi. Az biraz zaman daha geçti kapı tekrar açıldı. Yine o kadın göründü kapıdan. Yanıma oturdu. Bileğimi tuttuğunda bakışlarım oraya takıldı. Elbisenin kolunu sıyırdı ve elinde ki alet ile tansiyonumu ölçtü. Ardından elime bir bardak uzattı içinde ki sıvıyı içmemi istedi. Acımsı sıvı boğazımı yaktı. Aklım tamamen durgunlaştı. Dalgaların sesi dahi kesildi yurdumda, kuşlar yuvalarına çekildi. Gündüzdü lakin içim karanlıktan farksızdı. Görüntüler netleşmeye sesler belirginleşmeye başladığında kadının sesi kulağıma çalındı.

"Daha iyi hissediyor musunuz?"

Ona bakmakla yetindim. Hissediyor muydum? Hayır. İyi değildim. Dağılmıştım içimde. Günaha bulanmış bir kötülük yapmış gibiydim. Vicdanım çığlık çığlığaydı içimde, nasıl oluyor da duymuyordu? Yoksa oda mı duyan sağırlardandı. Gözlerim dolu doluydu. Bir bunu duyabilmişti anlaşılan ki bakışları endişeden merhamete seğirdi. Aynı anda kapı açıldı tekrar. Kadın saygıyla ayağa kalktığında onun yüzünde olan bakışlarım muhatabını yitirmesi ile boşluğa düştü.

MİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin