6. Bölüm

39K 1.6K 13
                                    

Elindeki kutuyu yere bırakmış, çantasını vestiyere koymuş yüzünde manasız bir gülüşle salona doğru yönelmişti. Niye sırıtıyordu ki? Her tarafı acıyordu, kolunda dikişler başında ağrıyla tüm programı altüst olmuştu. Saat ikiyi geçmiş hiçbirşeyle ilgilenememişti. Ama sırıtıyordu! Koltuğa kendini bıraktı sabah yaşadıkları aklına üşüştü ve hala sırıtıyordu. Sonra titreyen telefonu eline alınca Bora'nın ismini gördü. Tabi yaa kimseye haber vermemişti hemde bugün bu saate kadar merak etmiş olmalıydılar...

-Alo.. 

-Sude inanamıyorum sana! Herkes deliye döndü kaçıncı arayışım bu kızım! Neredesin sen? İyi misin? Birşey oldu sandım! Evine gelmek üzereydim... 

-Ah kusura bakma Boracım.. Gerçekten çok üzgünüm haber veremedim ama makul bir sebebim vardı inan. Kızma bana ... İşler de sana kaldı ama kusura bakma gerçekten...

-Ne işi kızım! İyi misin sen..

-Evet evet iyiyim sorma sabah küçük bir kaza geçirdim bayılmışım gözümü hastanede açtım.

-Ne diyorsun.. Hemen geliyorum neredesin?

-Dur dur panik yapma hemen! Arkadan sesler gelmeye başlamıştı...  Ne? Ne olmuş! Neredeymiş? Söylesene diyen arka seslerden konuşamıyordu Bora. 

-Neredesin Sude?

-Sakin ol! Anlatıyorum... Ne kadar sevenim varmış yaa şımarırım ben şimdi...

-Sude saçma sapan konuşma iyi misin?

-Çok iyiyimmm, herşey yolunda bir araba çarptı arabama , sorun yok sadece tansiyonum düşmüş, birkaç dikişim var, eve geldim zaten. Biraz dinlenip akşam için hazırlanacağım. Ama aklım sizde bir de son halini göremediğim sunumda... Bana bir kopyasını mail atar mısın Boracımm?

-Yaa deli misin sen? Zaten çoktan bitti o iş. Bu halde düşündüğün şeye bak. Gönderirim tamam son halini okursun. Biliyorum göndermezsem manyak gibi buraya da gelmeye filan kalkarsın çünkü. Hadi git dinlen o zaman.. Korkuttun beni. Bir dünya insan suratıma bakıyor burada açıklama yapacağım onlara şimdi. Büyük iş var burada..  Hadi kapat  dinlen biraz... Geçmiş olsun... 

-Sağol canım arkadaşım benimmm... Hadi öptüm herkese selam... 

                                                                                 ***

Kapının önünde bir süre kaldı galiba Koray ama niye? Aklına sorular hücum etmişti ve o hiçbirini soramadan kibar kibar kapı yüzüne kapanıvermişti. Eee nasıl soracaktı? Bu koca evde kiminle yaşıyordu mesela? Ailesi mi yoksa sevgilisi mi? Ya da kocası?! Ama yüzük görmemişti parmakta, ona neydi canım, saçmalık! Akşam nasıl gelecekti? Ya gene bayılırsa? Düşerse filan.. Off...  Ne saçmalıyordu, illa birileri yanında olurdu canım...  İşe dönmeliydi bu düşünceler gerçekten gereksizdi. Arabasına bindi şirkete doğru yola koyuldu ,sonra bir ara o koku gene geldi burnuna harika birşeydi bu. Bir çiçek ama ne? Sude kokuyordu istemsizce kokuyu içine çekti... Gülümsedi. 

Selim'in odasına geldiğinde yapışık aşıklar gene dipdibe birşeyler konuşuyorlardı. Gözlerini devirdi suratlarına bakmadan, masanın önündeki deri koltuklara attı kendini. Yorulmuştu ve belli etmese de çarpmanın etkisi ile boynu incinmişti. Arada kesik kesik bir ağrı kulaklarına kadar geliyordu. Ovuşturdu boynunu... Aceleyle konuştu.. 

-Hadi Selimcim programı alayım altüst oldum zaten sabahtan beri hemen çıkacağım adamlar da beni bekliyor. 

İşte bildiğimiz Koray ayarlarına geri dönülüyordu. 

-Tamam abicim al dosya önünde, bizde seni fazla oyalamayacağız zaten. Sunum burada , önce kısa bir tanıtım filmi, birkaç konuşmacı- ki aralarında bizim Sude de var-sırıtıyordu Selim- ama Koray renk bile vermemişti - reklam yüzleri ile medya tanıtımının sunumu ve final sen... 

Dosyanın sayfalarını hızlı hızlı çevirdi Koray.

-Tamam olmuş.. Bu kadar mı?

-Evet . Yani yorgunsan seni çıkarabiliriz de Sami Bey de konuşabilir.

-Gerek yok hallederim. Kaçtım ben o zaman.

-Tamam görüşürüz.

-Abiicimm... Zeynep kapıda sırıtarak konuşuyordu.. İş konuşulurken hiç sesi çıkmamıştı.Uslu bir kız gibi sırasını beklemişti ya da kocasını ve abisini. 

-Gene çok yakışıklı ol tamam mı bu akşam.!  dedi tatlı tatlı gülümseyerek.

Koray cevap bile vermeden gözlerini dikti Zeynep'in suratına ve hızlı adımlarla ofisten holdinge doğru yola çıktı. Yeni ortaklar saatlerdir kendisini bekliyordu , canı sıkıldı bu duruma  ama kaza makul bir sebepti, anlayış bekliyordu. 

Hızlıca odasına doğru yöneldi görüşmeden önce üstüne çeki düzen vermek istiyordu. Üzerinde hastanenin ağırlığı ve gömleğinde ise Sude'nin kan izleri vardı. Üzeri siyah olduğundan ilk bakışta anlaşılmıyordu ama kendi farkında olduğundan rahatsızdı. Dolabından her kombine uyabilecek beyaz yedek gömleğini aldı, yüzünü yıkayıp toplantı odasına doğru koşar adım ilerledi. 

Saat üç gibi başlayan görüşme başarılıydı, iki saatten fazla olmuştu beraberlerdi. İzin istedi eve geçip hazırlanması gerekiyordu. Misafirleri şirketin yetkili müdürleri ile bırakıp çıktı. Resmen zamanla yarıştığı bir günü yaşıyordu. Eve girer girmez soluksuz duşa attı kendini, ılık su üzerindeki tüm yorgunluğu alsın istiyordu.Ne gündü ama ve hala bitmemişti...

Gözlerini açtığında belindeki havlu ile yatağında uzanıyordu. Bir üşüme ile irkildi. Şok olmuştu saat kaçtı! Fırladı, banyoya girip eline yüzüne baktı, saçlarını düzenledi, neyseki çok olmamıştı hala rahat rahat yetişebilirdi. Koşar adım giyinme odasına geçti ve son aldığı smokinini giyip yola koyuldu. 

                                                                                      ***

Sude de gönderilenleri tekrar ve tekrar okumuştu.Müsamere çocukları gibi gereksiz bir heyecan vardı üzerinde. İsteksizce bıraktı elindekileri saat 06:30 gibi büzüştüğü koltuktan kalkıp odasına geçti. Dolabı ince zevkini yansıtan parçalarla doluydu. Hiçbir zaman alışverişe düşkün olmamıştı, saatlerce vitrinleri dolaşmazdı hemcinsleri gibi ama beğendiği parçaları da çok düşünmeden alırdı.Şimdi bu durumun rahatlığıyla dolabına bakıyordu. Arkadaşları haftalar öncesinden kombinler hazırlamışlardı, her yemekte her molada mevzu buydu... 

Sude ise şimdi karar verecekti. Dolaba biraz göz gezdirdi... Vişne çürüğü elbise göz kırpıyordu beni seç diye... Bu günkü halime de uyar zaten diye düşündü, çekip aldı... Malum kolundaki kanama elbisenin rengine yakın sayılırdı.. Yatağa koydu beraber aldığı abiye el çantası ve ince tek bantlı aynı renk ayakkabıları yanına bıraktı. Boynunda çıkarmak istemediği belli belirsiz ışıldayan anneannesinin incecik pırlanta kolyesi, kulaklarına da elbisenin aynı rengi taşlarla süslü iri bir küpe seçti.  Elbise çok narin ince vişne çürüğü taşlarla işlenmişti, ağır değildi sadece hafif bir ışık veriyordu taşlar, aralarında gene aynı renk dantel ve püsküller vardı. Yürüdükçe vücudunu saran küçük hareketler oluşuyordu. Kuaföre gidecek vakti de hali de yoktu, dalga dalga sarıp açık bırakmaya karar verdi saçlarını, yüzüne de hafif bir makyaj yapmıştı. Gözlerini kalemle belirginleştirdi elbisesi ile aynı renk rujunu kullandı. 

Hazırdı... Aynada kendisini göz ucuyla süzdü, öpücüğünü yolladı aynaya gene , kapıdaydı... 


Aşk İşi *Tamamlandı*Where stories live. Discover now