37. Bölüm

20.8K 1K 5
                                    

İstanbul'daki yağmurlu ve karanlık günün aksine Bodrum'da hala yazdan kalma güneşli bir gün yaşanıyordu. Koray'a da bu hava havaalanından çıkış yapar yapmaz içindeki tüm sıkıntılara rağmen iyi gelmişti. Ender çıktıktan sonra bir süre kendini dinlemiş sonra ilk uçaktan yer ayırmıştı, onca zaman bekledikten sonra kaybedecek vakit yoktu, saat dört gibi Bodrum'daydı. Tüm ısrarına rağmen Halit'i yanına almamış , ona da sıkıca tembihlemişti durumu kimseye anlatmaması gerektiğini. Sude'nin bulunuşu şimdilik aralarındaki bir sırdı, onu bulunduğu yerde ürkütmek elinden kaçırmak göze alabileceği bir risk değildi.

Yüzleşmek , içindeki tüm kızgınlığı yüzüne vurmak için çok beklemişti ama şimdi karşısına birden çıkmak geriyordu onu. Hayatında hiç kimse onun kadar etkilememişti duygularını, tüm arzuları, özlemleri mutluluğu da kızgınlığı da onunla ilgili olduğunda farklı bir boyutta hissediyordu. Yavaş yavaş uzayan yolda düşünceleri ile zaman akıp gitti, Ender'den aldığı adreste,  babasının gizli evinin kapısının önündeydi. Beklemeye başladı, ne kadar zaman geçmişti kendi de bilmiyordu... Onu önce adamın anlattığı gibi bir yerde, içindeki öfkeyi kusmadan sakince görmek istiyordu...

Biraz etrafta dolaştı , on ya da en fazla on beş villadan oluşan sitede çok fazla hayat belirtisi yoktu. Saat altıya geldiğinde sitenin kapısı aralandı, yazın bitmesinden sebep sakinleşmiş görünen ortamdaki bu hareketlilikte, Koray'ı içinde olduğu düşüncelerden hemen çıkardı, dikkat kesildi. Kalp atışları hızlanmıştı ki sonunda O'nu gördü...

Oracıkta usul usul adımlar atıyordu... Uzun mavi bir elbise ve üzerine bir kot ceket giymişti, saçları doğal haliyle omuzlarına dökülmüştü,  bitkin yüzü, adamın da dediği gibi zayıflamış bedeni çok yorgun görünüyordu ama nefesini kesecek kadar güzeldi yine, çok özlemişti. Yanına sokulan kapıdaki yavru kedi ile oyalandığından, biraz ilerisinde aracın içinden onu izleyen Koray'ı fark etmemişti bile. Birini beklediği kesindi. Koray'da onu beklemeye karar verdi...

Dakikalar içinde bir araba sitenin kapısına yanaşmış, Sude'de tahmin ettiği gibi gelen araca binmişti. Araçta kim vardı görememişti ama takip etmemesi tabi ki imkansızdı. En sonunda sahilde Marina'daydılar, araba park etmişti, Koray arabadan çıkacak kişileri izlemeye başladı. Önce genç bir adam sonra da bir kadın indiğinde Sude hala araçtaydı, kim olduklarını deli gibi merak ediyordu.  Belki bir çiftti ya da akrabası, bilemiyordu. Kafasında saniyeler içinde onlarca fikir dolanmıştı yine, sonra genç adam arka kapıyı açıp Sude'nin inmesine yardımcı olunca içindeki merak, sinir hissi ile yer değiştirdi. Kolundan tutup yavaş yavaş ilerlemeye başladıklarında da Koray artık iyice gerilmişti.

Sükunetini korumaya devam edip biraz daha bekledikten sonra girdikleri restorana doğru gitti, kalabalıktı, girişteki garsona yüklüce bir bahşiş verdikten sonra ona üst katta aşağıyı rahatça görebileceği bir yer ayırdılar. Görünmesi çok zordu ama O Sude'yi deniz kenarında oturduğu masada rahatlıkla görebiliyordu. Hareketleri çok yavaştı, durgundu Sude , beraber oturmadıkları ve yakınlık kurmadıkları için çift olmadığını tahmin ettiği bu iki kişi ile hayatına devam ettiğini görmek bir kez daha canını acıttı Koray'ın. Yemek boyunca içindeki hayal kırıklığı ile izledi onları...

Genç adam ve kadın onu aldıkları yere bıraktıklarında Sude gülümseyerek uğurlamıştı yeni dostlarını, hiç bir şey olmamış gibi hayatına devam ediyordu . Tüm o yolu gelirken hayal ettiğinin aksine bir hayat kurmuş gibiydi, onu çaresiz ve en az kendi kadar kötü durumda görmek istemişti ama hali o kadar da mutsuz değildi. Canı acırken gördükleri ile , yüzleşmek için sabahı beklemeye karar verdi.

***

Sabah erken uyanan Tarık Sude için kahvaltılık bir şeyler hazırlıyordu. Gece yaptıkları konuşmadan sonra Sude'nin geceyi zor geçirdiğini biliyordu, sabaha kadar tıkırtılar duymuştu odasında. Gitmesi gereken bir ameliyat vardı ve çıkmadan önce onun tekrar biraz toparlanmış olduğunu görmek istiyordu. Saat dokuza geldiğinde yorgun yüzüyle Sude mutfağa gelmişti.

-Günaydın! Uyandırdım galiba seni...

-Yoo uyanmıştım zaten, oyalanıyordum odada..

-Güzel bir kahvaltı iyi gelir diye düşündüm. Gözleri en sıcak haliyle kızının üzgün yüzündeydi Tarık'ın, hayatındaki sorunları çözmek, ona iyi hissettirmek istiyordu ama çok zordu.

-Aslında çok aç değilim. Gece biraz süt içtim uyuyamadım da...

-Duydum...  Ama senin kendine ve bebeğine iyi bakman lazım, çok kilo kaybettin.

-Biliyorum. Ama.. Neyse... Senin ameliyatın vardı, yanlış mı hatırlıyorum? Filiz'le konuşuyordunuz, hani şu hasta Suriye'li kızın ameliyatı?

-Evet... Şaşırmıştı Tarık, hiç ilgili görünmeyen Sude geçen hafta konuştukları konuyu dinlemişti demek!  Çıkacağım birazdan umarım işler yolunda gider...

-Umarım!

-Sen evde yalnız kalabilirsin değil mi? Dünden beri biraz yorgun görünüyorsun...

-Yok iyiyim ben, bugün hava çok güzel, plaja ineceğim gene. Senin kitaplarından birini ödünç alabilirim.

-Tabii tabii al... Hatta istediğin bir kitap varsa dönüşte bulabilirim. Yaptıkları bu konuşma Tarık için bir milat gibiydi resmen sohbet ediyorlardı, içindeki tarifsiz sevinç ile çocuklaşmıştı...  Bak ben daha çok tarihi kitapları severim sıkılırsan söyle sana göre bir şeyler ayarlarım.

-Ben de severim sorun değil zaten dikkatimi verebilir miyim onu da bilmiyorum!

-İyi olacaksın kızım! Bebeğin için, kendin için iyi olacaksın... Biraz zaman ver kendine...

-Biliyor musun seninle konuşmak iyi geldi bana, biraz hafifledim sanki...

-Çok sevindim! Daha konuşacak çok şeyimiz var, akşama bekle beni olur mu!

-Tamam... İlk gülümsemesiydi Sude'nin babasına...

Tarık'ın içini ısıtan, yıllar sonra kalbine dokunan ilk gülümseme...

Kısa, keyifli bir kahvaltıdan sonra yola koyuldu Tarık, Sude'de arkasından biraz toparlandıktan sonra öğlen güneşinin sıcaklığını hissetmek için hazırlanıp plaja doğru çıktı. Amin Maalouf'un , Semerkant adlı kitabı elinde, küçük bir battaniyeye sarılıp usul usul indi sahile. Düşünceleri ile yalnız kaldığı bu sahilde huzur buluyordu hep! Beyaz ahşap merdivene yakın, plajın arka taraflarında bir şezlonga battaniyesine sarılarak uzandı. Son bir haftadır, havalar yüzmek için serinlemeye başladığından beri, artık buraya uğrayan kimse de kalmamıştı, hala yüzleşemediği bebeği ve düşünceleri ile baş başaydılar .

Zaman uyandığından beri çok yavaş ilerliyordu burada, gözlerini kapadı özlediği, aşık olduğu o güzel yüzü düşündü yine, kaçamıyordu bu düşünceden... Kırgınlıkları olmasına rağmen belki de kaçmıyordu! Dünyada olan biten her şeyden bihaber yaşıyordu, umurunda da değildi ama onu merak ediyordu , acaba neredeydi, o kadınla olan ilişkisi devam ediyor muydu, bebekleri ile ilgileniyor muydu? Kalbini paramparça yapan bu soruların cevaplarını bilmekte bilmemekte ayrı bir dertti! Bir parça vardı içinde, bir mucize, sadece ikisine ait, babası ve Filiz zaman zaman hatırlatsa da Sude'nin henüz bir bağ kuramadığı, kabullenemediği bir parça. Artık istese de silip atamazdı hayatından onu...

Dakikalar sonra dalgaların insanın ruhunu okşayan sesi dışında hiç bir ses olmayan, ıssız plajda yüzünün üstünde bir gölge hissetti Sude... Ya aklı ona bir oyun oynuyordu ya da rüya aleminde olmalıydı çünkü Koray tepesinde dikiliyordu...

Yattığı şezlongda oturduğu pozisyonda kalakaldı, nefes bile alamıyordu, Koray'ın ifadesiz , buz gibi bakışları dışında hiç bir şey yoktu o an dünyada. Bir süre tepkisiz, sessiz öylece durduktan sonra yanında kapalı halde bulunan şezlongu ağır hareketlerle düzeltip yanına oturdu Sude'nin. Her şey sanki ağır çekim bir film sahnesi gibiydi, Sude de kendini yavaşça toparlayıp tam karşısına doğru yerleşti, en sonunda o gün, kaçışı olmayan yüzleşme günü gelmişti.

Aşk İşi *Tamamlandı*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin