8. Bölüm |Beyaz Perde|

121K 4.5K 240
                                    

Keyifli okumalar :)

***********
Kaşlarımı hafif çattım ve gülmeyi kestim.Beni kandırıyordu belkide.Bana zarar vereceğini gözlerinden okuduğum adama karşı gülümsemem bile aptallıktı.Ben...burada ne yapacağını bilmiyordum ama bildiğim ve uygulamam gereken tek şeyin ondan uzak durmamın gerektiğiydi.İyi bir kalbi yoktu.Kötü de olduğunu düşünmüyordum.O sadece biraz karanlıktı.Ürkütücü ve kafasında kan donduran korkunç planları olan biriydi.

"Rüyanı bitirdim.Bu kadarmış." dedim ve ellerimi pantolonumun cebine atarak yürümeye başladım.Yerdeki kare taşların düzensizliği bir süre sonra düzenli bir hal alıyordu.Etraftaki renk renk apartmanlar artık huzur verici değildi.Çınar'ın bana zarar verebilecek olduğunu hatırladığımdan ve şuan yanımda olduğundan artık hiçbir şeyi huzur verici olarak bulmuyordum.Ondan gitmesini istesem gitmeyecekti.Belki de koşmalıydım.Gelir miydi ki peşimden ? Gelirdi.Yine de aklımdaki bu düşünceyi uygulamak için büyük bir istekle doldum.Rüzgar saçlarımı önüme getirdiğinde saçlarımı hızla geriye attım.İçimden saymaya başladım.Bir.

"Sen rüyanın kendisisin.Ben bitti demeden bitmeyen tatlı bir rüyasın." diye mırıldandı.

Ona cevap vermedim.Adımlarımı hızlandırdım.İki,üç !

Adımlarımı daha fazla hızlandırdım ve artık koşuyordum.Rüzgar koşmamın etkisiyle bana daha hızlı çarpıyordu.Çınar'ın gözlerini ise enseme yapışmış tehlikeli bir yılan gibi üzerimde hissediyordum.Küfür ettiğini duydum.Küfürden hoşlanmazdım."Sanki Çınar'dan hoşlanıyorum." diye söylendim kendi kendime.Az ilerde bir dört yol vardı.Dört yolun etrafındaki apartmanların altında mağazalar vardı.Apartmanların mimarisi farklıydı.Pencerelerinin etrafında küçük ve aralarında belli bir boyutta olan kareler vardı.Bazılarının çatısı ise apartmanın önündeki kaldırıma gelen güneşi engellemek için genişti.

Dört yolda hızla ilerleyen lüks arabalar geçmemi zorlaştıracaktı.Ah,kahretsin.Trafik lambası yoktu.Derin bir nefes aldım.Yapabilirdim.Yapabileceğimi kendime inandırdıktan sonra yapabilirdim.Dört yolun kenarındaki kaldırımdan zıpladım ve bir arabanın üstünde yuvarlanarak zemine düştüm.Canım yanmıştı.Baş parmağımı son anda bir arabanın lastiği altında kalmaktan kurtardım ve ayaklandım.Hızlı olursam araba gelmeden karşıya geçebilirdim.Kalbimin ritmini kulaklarımda duyabiliyordum.

"Sen ölmek mi istiyorsun ?" diye kükredi Bay Çivi.Ses yakınımdan gelse de onunla aramda mesafe olduğunu biliyordum.Rüzgar iyice sinir bozucu bir hal alırken koşarak karşıya geçtim.Kazasız bir şekilde yolu atlattığım için kendimi tebrik ettim.Hızla arkama baktım.Çınar yoktu.Peşimi bırakacağını düşünmemiştim ama sanırım tam olarak da böyle olmuştu.Güneş yavaş yavaş kendini iyice göstermeye başladı.Ben ise apartmanların geniş çatılarının kaldırımlara güneş düşürmediği için resmen şükrediyordum.Kaldırım sol tarafa doğru uzandığı için bende sola dönmüştüm.Apartmanlar şimdilik son bulmuştu.Sol tarafımda çimenlik ve piknik yapmaya elverişli bir alan vardı.Güzel bir yerdi.Bu alanda bir kaç büyük ağaç vardı ve yapraklarının büyüklüğü göz alıcıydı.Buraya gelen birimleri güneşten korumak için durduklarını ağızları olmasa bile anlatıyor gibiydiler.Alanda kimse olmadığı için yalnızlığın gölgeleri üzerime tekrar çöktü.

Sağ tarafıma bakındım.Sayamadığım kadar çok sokak vardı ve hepsi yukarı doğru uzanıyordu.Bu sokaklarla aramızda bir yol vardı.Neyseki bu yolda fazla arabalar yoktu.Bacağımdaki ağrıyı bir kez daha hissettim ve dişlerimi sıktım.Bazen kendini unutturan bazen de hatırlatan bu ağrıdan nefret ediyordum.

Gözlerimi kapattım.Ağrıyı unutmaya çalışırken bir yandan da Açelya'nın neresini keşfetmek istediğimi tartmaya başladım.Gözlerimi açtığımda kararımı vermiştim.Çimenlik alan sadece gördüğüm kadardı.Oysaki sokaklar üzerine büyük bir gizem çökmüş gibi görünüyordu.İşlek değildi ama birimleri görebiliyordum.Yalnızlığımı üzerimden bir ceket misali çıkartmam kısa sürdü.Karşıya geçmek için en uygun zamanı buldum ve koşarak karşıya geçtim.Hemen karşımda olan ve yukarıya doğru uzanan yolu tercih etmiştim.Burada yıkılmak üzere olan gri ve kahverengi apartmanlar vardı.Evli bir çift gördüm.Ellerindeki yüzükleri hemen farkettiğim için evli olduklarını düşünmüştüm.Yaklaşık yirmi beş yaşındalardı ve siyah saçları önüne düşen kadının elinde yeni doğduğunu tahmin ettiğim bir bebek vardı.Kahverengi saçlarında hafif kellik başlamış ve gözleri mutsuz bir şekilde bakan adam ise kadının kucağında olan ve ağlayarak kafamı karıncalandıran bebeğin kafasını okşuyordu.Bu sokağa hiç güneş gelmiyormuş gibi olacak ki sokak biraz karanlıktı.Dikkatimi tekrar çifte ve çiftin karşısındaki biri kız biri erkek olan ve oldukça resmi giyinen kişilere tekrar verdim.Siyah kıyafetli kadın konuşmaya başladı."Buraya getirilmeden önce hepinize burada yirmi yaşından küçüklere yer yok demiştik.Bu yüzden artık daha fazla sorun çıkarmayın ve bebeği bize verin."

AÇELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin