2. Sezon - 16. Bölüm |Kamp Yürüyüşü|

47.2K 1.8K 120
                                    

Keyifli okumalar dilerim! :)

*****************

"Defol git!"

Çınar titrek dudaklarımdan çıkan bu söze karşın koyu renk olmayan kaşlarını hafif yukarı kaldırarak alnının belli belirsiz kırışmasına neden oldu. Bu şaşkın yüz ifadesi kısa sürede yerini donuk surat ifadesine bırakırken "Gerçekten gitmemi mi istiyorsun?" diye sordu.  Güzel ses tonunda en ufak bir şaşkınlık yoktu. Hatta bir robotunki gibi duygusuz bir tonda söylemişti. Yine de ben onun şaşırdığını biliyordum. İkimizin tamamen tükenmeden önce kalbime o güzel sadakatini, yüce aşkını işleyen Çınar'ın bu dediğimden sonra şaşırmaması imkansız olmalıydı.

"Evet." dedim. Ben de onunki gibi donuk bir yüzden, ifadesiz bir ses tonu çıkarmayı başarabilmiştim. Ona hala aşıktım. Onu gerçekten deli gibi istiyordum. Fakat ikimizin de zarar göreceği bu ilişkiyi yürütmek mantıklı değildi. Şu an bile sakinleştirici haplar kullanmasından hoşlanmamıştım. Kendi gibi olmasını engelleyecek bir karakterdim ve en mantıklısı gerçekten de ondan uzak durmak olacaktı. Ve onun da benden uzak durması gerekirdi. Şu an yanımda uyumaya çalışması değil!

"Pekala." dedi. Ve bakışları yaklaşık beş saniyeliğine gözlerime daldı. Bu kısacık beş saniye içersinde ben de onun lacivert gözlerini inceledim. Dışarıdaki loş ışıkların çadırın kumaşından içeriye hafifçe girmesi bile o lacivertliği ortaya çıkarabiliyordu. Siyah gözbebeğinin etrafındaki açık mavi çizgiler ve o açık mavi çizgilerin etrafını saran büyülü lacivert renk...Sonra o lacivert rengin en dışında da siyah ince bir halka...

Kendimi beş saniyeliğine hapsedebildiğim o gözler, kafasını iki yana hafifçe salladıktan sonra çadırın çıkışına doğru kaydı. Ferah kokusu, çadırın içini öyle bir sarmıştı ki sanki on kişi az önce burada dişlerini fırçalamıştı. Tabi bu o kadar basit bir koku değildi, fakat hu ferahlığı en iyi böyle tanımlayabilirdim.

Az önce tutup hafifçe çektiğimden dolayı koyu sarı saçları yada açık kumral diye tanımlayabileceğim saçları alnının önünde biraz toplanmıştı. Onları geriye atıp derin bir nefes aldı. Gözleri bende değildi.

Çadırdan çıkması çok ani oldu. Sanki bir saniye içinde çıkmıştı. Ve ben, o an onu bir saniye daha görmek istemiştim. Bu ani çıkışı, sanki az önce yaşadıklarımın hepsinin bir rüya olduğunu bana düşündürmüştü. Ama hayır, rüya değildi. Kokusu hala buradaydı. Burnumdan içeriye dolan ve zihnimi açan bu koku rüya eseri olamazdı.

"Artık yatma vakti." dedim kendi kendime.

******************

Beni uyandıran ince bir ses, tüm zihnimi işgal ederken gözlerimi ovuşturdum. Birden çatılan kaşlarım bu tanıdık sesin şarkı söylemesiyle resmen daha çok çatılmak için can atıyordu. On saniye içinde bir detone olan sese bakmak için çadırımın girişinin fermuranı açtım. Hava tam olarak aydınlanmasa da kamp alanı yavaş yavaş canlanmıştı. Ve o sesin sahibi Sahra, kollarını önünde birleştirmiş bir halde ağaca yaslanan Çınar'ın hemen önündeydi. Bir yandan şarkı söylüyor bir yandan da enerjik bir şekilde dans ediyordu. Arkası bana dönük olduğu için suratını göremiyordum. Ve Çınar'ın da suratı bana dönük olduğu için onun sabrı taşmak üzere olan yüzünü görebiliyordum. Çadırımdan kafamı çıkarır çıkarmaz göz göz gelmiştik. Fakat sonra o gözlerini çevirmişti. Daha ne kadar böyle olacaktı bilmiyordum. Yeniden olamazdık, ve fark ediyordum ki yakın olduğumuz zamanlarda da acı çekiyorduk. Onu göremeyecek, onunla ilgili haber alamayacak kadar uzaklaşmak bir an kulağa güzel geldi. Ama sonra ondan uzaklaşmak istemediğimi fark edince yüzüm istemsizce asıldı.

AÇELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin