2. Sezon - 7. Bölüm |Söyle|

52.6K 2K 102
                                    

Keyifli okumalar herkese!

*************

Annem kısa süre içinde aşağıdaydı. Ve ben o an tüm duygularımı büyük bir çuvalın içine doldurmuş, o çuvalın ağzını sımsıkı bağlıyordum. Hissedebilecek o kadar çok duygu vardı ki, ve ben hiçbirini hissetmek istemiyordum. Artık yorulmuştum.

Bunu Bay Çivi yapmış olmalıydı, başka kim yapsındı ki? Ama neden?

Evrende en çok güvendiğim o adam, bazen bana çok yakın oluyordu ve onun verdiği o güzel hislerin hepsinin merdivenlerini çıkmak, o güzel hisleri hep en üst seviyede yaşamak istiyordum. Ama bazen o kadar uzak, o kadar tanımadığım biri oluyordu ki o merdivenlerin yerini değiştirip aşağıya doğru inmek, hissizliğin tüm bedenimi ele geçirmesini seyretmek istiyordum. Çünkü sonunda çözdüğünü düşündüğün uzun bir bilmeceyi aslında hiç çözemediğini, hatta cevabının çok farklı olduğunu öğrenmek üzücü bir şeydi. Üstelik kendini kaptırdığın lacivert bir bilmeceyse...

Aşağıya tamamen inip Güney'in kötü görünen bedenine bakarken o bedenin etrafında oluşan topluluk orada bana ihtiyacın olmadığını belli ediyordu. Dudaklarımı ısırdım ve ellerimi yumruk yaptım. Neden böyle olmuştu ki?

Etrafıma bakındım. İstanbul'un trafiği çok kısa süre içinde kendini yine göstermişti. Araçların içinde bulunan kaşları çatık sinirli şoförler sanki bir işe yarayacakmış gibi kornaya basıyordu. Tam bir gürültü kirliliğiydi ve insanı kalabalıktan soğutmak için güçlü bir nedendi.

Yetişkinlerin içinde bulunduğu servis hemen önümüzdeydi. Trafikten dolayı yavaş yavaş ilerliyordu ve içindeki yetişkinlerin tüm dikkati olduğum taraftaydı. Benim ise dikkatim etrafımdaydı. Çınar'ın yüzünü görebilsem buradan hiç zaman kaybetmeden ayrılırdım, ama yoktu işte. Tek başıma yine bu evden çıkacak gücü kendimde bulamıyordum. En son bu sokaklarda tek başıma yürüdüğümde resmen Açelya'ya gidiş biletimi hazırlamıştım. Ve artık kendimi yabancı hissettiğim burada tek başına ilerlemek istemiyordum.

Annemin Güney'e olan haykırışları ara sıra korna seslerini bastırıyordu ve ben artık susması gerektiğini, çünkü bunun hem gürültü kirliliği yarattığını, hem de ambulansı arayanın işini zorlaştırdığını söylemek istemiştim. Ama yaptığım tek şey ellerimi ceplerime sokup öylece etrafıma bakınmaktı.

"Nerdesin Çınar?" diye mırıldandım. Nerdesin hiç tanıyamadığım kötü adam?

Gelmeyecekti, hissetmiştim.

Üstelik montumun cebindeki yüzüğe dokunurken hissetmiştim.

Apartmanın ilk merdivenine doğru yürüdüm ve babasını yolda kaybetmiş bir kız çocuğu gibi öylece beklemeye başladım. Donuk bakışlarım yerdeydi ve hafif kirlenmiş kara bakıyordum.

O çuvalı ne kadar sıkı bağlasam da sanki çiviyle delinmişti bir şekilde. O delikten sızan ve çuvalın içinde birbirine karışmış olan duygu tozları, şimdi içimi yakıyor, soğuğa karşı kendine bir kalkan hazırlıyordu.

Çınar bugün bana duyguların insanı yakabileceğini öğretmişti, keşke öğretmeseydi...

Bu trafikte ambulansın erken gelmesi imkansız gibiydi, ama şu an Çınar'ın gelmesi bana daha imkansız geliyordu. Anlamlandıramadığım güçlü ve bilmediğim bir sebep bana bu hissi aşılıyordu.

***************

Annem hastanede, kocasının yanındaydı. Ve ben evde tek başıma kalmıştım. Işıkların hepsini söndürmüş, evin içine sadece pencereden içeriye giren sokak ışıklarını almıştım. Çınar gelmemişti, ve akşam olmuştu. Kendimi bir battaniyeye sarmıştım. Sarı koltuklardan birine oturmuş, camdan dışarıya bakıyordum. Gözlerim dolmuştu. Ve yaklaşık bir saattir gözleri dolmuş bir haldeydim.

AÇELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin