13. Bölüm |Tek Başına|

90.9K 3.3K 227
                                    


**************
"Biliyorum.Bir daha böyle bir yeri hayatımın hiçbir anında göremeyeceğim ama gitmek istiyorum.Benden bu kadar." dedim müdürenin ela gözlerine bakarken.O gözlerde kin,nefret ve oğluna düşkünlük yatıyordu.Biraz da kayıp vardı.Açelya ölen küçük kızının ismiydi ve her "Açelya" kelimesi ona küçük kızını bir kez daha hatırlatıyordu ama bunu müdüre seçmişti.Her defasında kızını acı bir geçmişle bulanmış bir şekilde hatırlamayı kendi seçmişti.Acı geçmişinin eseri olan burayı kurmuş ve acısını buradakilerden çıkartma çabası içine girmişti.

Turuncu,kıvırcık ve biraz yağlı görünen saçlarını geriye attı."Gitmeni bende istiyorum.Normalde buradan kimseyi göndermezdim ama sen...buradaki kurallarıma tepki olarak gelmiş gibisin.Bir de Çınar var.Gitmen üçümüz içinde en iyisi." dedi.

Beyaz ceketi ve masanın birazını gizlediği gri pantolonu onda hoş durmuştu.Müdürenin kahverengi masasının en köşesinde esaret haline gelmiş telefon çaldığında müdüre telefonu kulağına götürdü.Anlamadığım bir dil konuşurken gözleri üzerimdeydi.Açelya'ya gelmek için bir çok dil bilmek şarttı ve bu dillerden Türkçe ve İngilizce bilmek şarttı.Türk olduğum için ve biraz ingilizce bildiğim için şanslıydım ama bu müdürenin dediklerini anlamama yetmedi.Neden Türkçe ve İngilizce'nin zorunlu olduğunu ona sormadım.Gerçekten burası hakkında daha fazla bir şey bilmek istemiyordum.Müdüre telefonu bir kaç cümle sonra kapattığında "Çınar gitmene gerçekten üzülecek.Oğlumun üzülmesini istemiyorum.Ona bir not bırakmamı ister misin ?" diye sordu garip bir ses tonuyla.

Odada kısa bir sessizlik oldu.Dudaklarım bir çizgi halini alırken "Notu yazarak vakit kaybetmek istemiyorum.Eğer zamanınız var ise bir kağıt parçasına ondan nefret ettiğimi ve hiçbir zaman onu görmek istemediğimi yazar mısınız ?" diye sordum.

İnsanları kırmak için büyük çaba sarfeden kişilerden nefret etmişken yavaş yavaş onlardan birine dönüşüyordum.Söylediklerime inanmayan aklım ve kalbimin dışarıya yansıtmadığım çığlıklarını susturmaya çalıştım.Böyle bir yazının Çınar'ın benimle olan ilişkisini tamamen koparacağını düşünüyordum.Bazen gerçek olmayanlar,gerçekler yerine tercih edilir.Bu nefistir.İnsan hakim olamaz.Ne beden ne de ruh nefisi yenecek kadar güçlüdür.

Müdürenin adeta gözleri parladı."Şuan kameralar bizi izliyor.Seni buradan gönderdiğim zaman bu kayıt Çınar'ın eline geçecek." dedi ve kahverengi masasının çekmecesini açıp bana bir kolye uzattı."Bu kolyeyi tak ve sakın boğazından çıkarma.Çıkaracak olursan eğer buradan gittiğin Açelya'nın her yerine yayılır.Açelya'dan gitmek isteyenler ayaklanır ve Açelya'da iç savaş çıkabilir.Eğer böyle bir şeye sebep olursan seni mahvedeceğimden emin olabilirsin." dedi ve kolyeyi bana uzattı.Kolyenin ucunda büyük beyaz renkle A harfi asılıydı.Siyah kalın bir zinciri vardı.Kolyenin dikkat çekecek bir görünüşü olmaması yine de bu kolyenin sıradan olduğunu göstermezdi.

Kolyeyi boynuma taktım.Koyu kahverengi tişörtüm ve koyu yeşil pantolonum ile siyah renginin biraz dışına çıkmıştım.Siyah spor ayakkabılarım siyahın benimle olduğunu belirtirken müdürenin benim için ayırdığı bir deste parayı masadan aldım ve siyah sırt çantama koydum.

"Umarım bir daha görüşmeyiz."dedim ve arkamı döndüm.Kahverengi kapıyı açarken müdürenin "Umarım." diye tısladığını duydum.Kapıdan tamamen çıktıktan sonra sabahın en erken saatleri dışarıda neredeyse kimsenin olmamasından oldukça memnundum.Çınar bu saatte Ezel'in binasında kahve içiyor olmalıydı.Dün olan kısa süreli savaş sona ermiş Açelya kazanmış ve düşmanlar bir yere kapatılmıştı.Bunu Ezel birimleriyle konuşurken duymuştum.Omuz silktim.Gerçekten de benim için inanılmaz günlerdi.Artık bu günleri geçirdiğim sayfalar bitmiş geriye son noktayı koymak kalmıştı.Bunu da beni bekleyen helikopterle halledecektim.Çınar'ı aklımdan çıkarmak isterken çoktan Açelya'nın giriş binasından çıkmıştım.Hava soğuktu ve güneş hala kendini tam olarak göstermemişti.

AÇELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin