2. Sezon - 20. Bölüm |Yetkiler|

42.6K 1.7K 150
                                    

Keyifli okumalar dilerim! Ayrıca bölüm geciktiği için üzgünüm. :/

**************

"Aç kapıyı Duru! Oğlumla senin burada olduğunu biliyorum!"

Müdirenin sesi tüm zihnimi dağıtırken ne yapacağımı bilemez tedirgin bir halde  etrafıma bakmaya başladım. Ben...ben ne yapmıştım böyle? Çınar benim yüzümden bu haldeydi!

Çınar'ın bembeyaz, semsert suratını okşamaya başlarken gözyaşlarım da suratını ıslatmaya devam ediyordu. Dudakları da yüzü gibi bembeyaz olmuştu. Ve yüzüyle tamamen ters olarak saçları siyaha çalıyordu.

Kısa süre içinde kapının kilidinin açılma sesi kulaklarımı doldurdu. Ah, elbette müdireye yedek bir anahtar her zaman sunulurdu!

Kapı hızla açılır açılmaz müdire içeriye girdi. Yanında da iki tane siyah takım elbiseli adam vardı.

Alt dudağımı dişledim. Şu an korkamayacak kadar üzgün, perişan bir haldeydim. Müdirenin gözleri önce kafası ellerimin üzerinde olan Çınar'a kaydı. Ağzı şaşkınlıkla açılırken gözleri de ağzına eşlik etmişti. Sonra göz göze geldik.

Çınar'ın annesi olmasına rağmen ona annelik yapamayan bir kadın, ve annesi olmamasına rağmen ona anne şefkatini kendisine hissettirebilen bir kadının birden bire yoğun duygularının boğazlarını acıttığı bir andaydık.

Dairenin sessizliği müdirenin ufak bir
çığlığıyla bozulurken koşarak yanıma geldi ve beni kenarıya iterek Çınar'ın ellerimden ayrılmasına neden oldu.

"Seni yılan! Ne yaptın oğluma? Çabuk söyle! Ne yaptın?" diye bağırdı ve kendisi Çınar'ın başını ellerinin arasına aldı. Çınar'dan hala hiçbir tepki yoktu. Zaman geçtikçe biraz daha cesete benzeyen bedenini gördükçe tüm bedenimdeki güç benden eksiliyordu. Sessizce gözyaşı akıtmak yerine haykırmak istiyordum. Artık bir ceset gibi görünen o bedene hayatımın sonuna kadar sarılıp bana yaşattırdıkları için ona minnettarlığımı sunmak istiyordum!

"Yemin ederim hiçbir şey yapmadım." dedim kısık, suçluluk duygusunu barındıran bir ses tonuyla. Yutkundum.

"O...o ölmedi değil mi?" diye devam ettim. Çınar'ın ölümünü sindiremezdim. Ve biliyordum ki müdireden Çınar'ın öldüğüne dair duyacağım tek bir söz beni anında yere yığabilecek kadar kuvvetliydi.

"Defol git Duru!" diye bağırdı müdire. O sırada iki adam yanıma geldi. Beni götürmek için kollarımdan tutarlarken ortama tekrar bir sessizlik çöktü. Bu sessizlik an itibari ile hayatımdaki en nefret ettiğim sessizlikti. Ölümün habercisine benzeyen her sessizlikten nefret ederdim ve şimdi...o kişi Çınar mı olacaktı? Delirmek üzere olduğumu düşündüm. Beynime sanki sonu gelmeyecek yumruklar atılıyordu.

Müdire usulca Çınar'ın elini tutarken diğer eli de Çınar'ın başının altında destek görevi görüyordu. Müdire turuncu kıvırcık saçlarından bir tutamı Çınar'ın parmakları arasına sararken görevlilerin beni daireden hala çıkarmadıklarını fark ettim. Sanırım benim için hala gitme vakti değildi.

Dikkatle müdireyi izledim.

"Küçükken ne de çok severdin saçlarımla oynamayı?" diye başladı cümlesine. Sonra yüzünde belli belirsiz acı bir gülümseme oldu ve bakışlarını bize yöneltti. "Sen hala burada mısın?" diye sorduğu anda kendimi saniyeler içinde kapının dışında bulmuştum.

Dairenin suratıma kapatılan kapısını hızla yumruklamaya başlarken "O ölmedi, o ölmedi!" diye bağırdım. Kalbim deli gibi atıyordu. Tüm hayatımı değiştirip beni yeni bir hayat yolculuğuna çıkaran bu adam şimdi kendi hayat yolculuğunun sonuna mı gelmişti? Hayır hayır hayır...hayatım boyunca kimseye ona değer verdiğim kadar değer vermemiştim ben. Kimseyi bu kadar önemsememiş, kimseyi canımdan çok değerlendirmemiştim. Çınar Kızılkaya çok başka bir şeydi, çok...çok farklıydı. Hayatım boyunca kimsede bulamayacağım farklı bir şeye sahipti.

AÇELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin