2. Sezon - 5. Bölüm |Yılbaşı|

59.7K 2.2K 118
                                    



**************

Karanlık ve siyahın karıştırılmasından her zaman nefret ederdim. Karanlık, ışık kaynağı olmadıkça etraftaki her şeyi örterdi. Siyah ise bir örtü rengi olmadıkça tam bir zavallıydı. Şu an ise karanlığı yaşıyordum. Kulaklarımdan içeriye belli belirsiz sesler giriyordu. Seslerin kulağımı ziyaret etmesi ve gözlerimi henüz açma gücünde kendimi bulamam bir sorunun olduğunu bana hissettiriyordu. Ama asıl sorun kafamın içindeki ses seviyesi küçük çığlıklar ve bacaklarımdan gelen yoğun ağrıydı. Bir kaç dakika öncesine kadar ne ağrıyı hissediyor, ne de bir şey duyuyordum. Bu da bedenimi yeni yeni hissettiğimin bir göstergesiydi.

İçimden üçe kadar saydım ve üçe geldiğim anda gözlerimi yavaşça araladım. Krem rengi koltukların, krem rengi perdelerin, koyu kahverengi sehpanın ve üzerinde yattığım beyaz rengi bir yatağın olduğu herhangi bir hastane odasındaydım. Küçük bir odaydı ve etrafta gördüğüm tek kişi Çınar'dı. biraz uzağımdaki yan koltukta oturmuş, endişeli surat ifadesiyle pencereden dışarıya doğru bakıyordu. Kar yağıyordu.

Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Hatta bir ara tüm geçmişimi unuttuğumu bile düşünmüştüm. Fakat Çınar'ı görmem bu düşüncemi çürütmüştü. Yine de elbet bir şey olmuştu. Henüz kesilen çığlıkların ve hala devam eden ağrıların bir sebebi olmalıydı.

Bir süre sesimi çıkartmayı düşünmedim ve onu izlemeye devam ettim. Koyu sarı saçları geriye doğru dalgalıydı. Kirli sakallarının gizleyemediği keskin yüz hatları her zamanki gibi inanılmaz güzelliğini koruyordu. Lacivert bakışları dalgındı. Dirseğini koltuğun üst kısmına koymuş, kafasının kenarını da yumruk yaptığı eline dayamıştı. Üzerinde koyu kahverengi paltosu, paltosunun açık düğmeleri sayesinde görülen gri kazağı, lacivert kot pantolonu ve hafif çamurlanmış siyah botu vardı ve her zamanki Çınar Kızılkaya'ydı. Tek fark ten renginin solgun olmasıydı ve bu solgunluğun hastalık nedeniyle olduğunu düşünmüyordum. Sanki endişenin doğurduğu bir solukluktu.

Kendi üzerime bir baktım. Hastane kıyafetleri üzerimdeydi. Gri renkli, sade kıyafetler. Kendi kıyafetlerimi karşımdaki koltuğun üzerinde buldum. Güzel bir şekilde katlanmamıştı ama kesinlikle özenilmişti. Çınar katlamış olmalıydı.

Üzerimdeki ince yorganı daha çok yukarıya çekerken "Burası biraz soğuk." dedim kuru bir sesle. Der demez Çınar o kadar hızlı bir şekilde yanıma gelmişti ki sanki yıllardır benim kendime gelmemi bekliyordu.

Hemen yanağıma bir öpücük kondurdu ve aynı hizada olmamız için eğilip ellerimi tuttu. Gözleri dolmuştu.

"Kendini nasıl hissediyorsun meleğim? Lütfen iyi olduğunu söyle." dedi güçlükle. Sonra da avuç içlerimi öpmeye başladı.

Cevap vermek istemedim. Sadece ona öylece baktım.

Sessizliğime "Pekala." diye karşılık verdi. Üzerindeki paltoyu bir hamlede çıkarıp üzerimi örttü ve odadan çıkıp kısa süre sonra elinde kalın bir yorganla geri geldi.

Üzerimi örterken bana en çok yakın olduğu anda "Bu ilişkinin yürümesi için seni zorlayacağımı söylemiştim. Ama artık bu sözümün arkasında değilim." dedi. Yine güçlükle konuşmuştu. Üzerimi örtme işini bitirdikten sonra yan tarafıma tekrar geçip dizlerinin üzerine çöktü. Elimi yine tuttu.

Onun bu ilişkinin yürümesi için beni zorlayacağını söylediğini hatırlıyordum, ama birden bire ne olmuştu da bu söylediğinden vazgeçmişti.

"Bir şey mi oldu?" diye sordum.

"Hatırlamıyor musun?"

"Neyi?"

AÇELYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin