2. Gözlerindeki öfke, kasım rüzgarlarını ısıtmaya yeterdi.

4.4K 277 97
                                    

Onun nazik ama kuvvetli hareketlerini izlemek, yıldız oyuncusu birkaç saniyede bir üzerindeki bir kıyafetten daha kurtulan, insana hayatının en zevkli dakikalarını yaşatan bir bale gösterisi izlemekten farksızdı. Gerek saçlarının önünü ıslatan, biraz da kaslı göğsünden akan, ışığın altında dünyanın en değerli madeniymiş gibi görünen ter damlaları olsun; ister yüzündeki asla değişmeyen, hafif araladığı dudaklarıyla hayal gücümde akla sığmayan etkiler bırakan yüz ifadesi olsun; ister büyük ellerinin kavradığı direğe zaman zaman değen bacakları olsun, her şeyiyle mükemmeldi. Gözlerimi üzerinden alamıyordum.

İlk başta bir stajyer öğretmenin sahnenin ortasında, hem de bir gay barda, direk dansı yaptığını görmek tuhaf olsa da, içimdeki arzuyu daha da arttırıyordu her hareketi. Kıvrak bedeniyle zevkten dört köşe yapıyordu zihnimin en karanlık kıvrımlarını, daha ona bir kez bile dokunmamış olsam da.

Acaba nasıl kokuyordu? İnlemeleri nasıldı? Boşalırken yüzünde hangi ifade oluşuyordu? En sevdiği pozisyon hangisiydi? Kafamda öyle çok soru vardı ki aklımı yitirmek üzereydim.

Yeniden ismini bilmediğim garsona döndüm. Yeşil gözlerinde benimki gibi bir arzu yoktu, hatta bu görüntüye alışmış gibi bile duruyordu. "Bu adamın gecesi ne kadar?" diye sordum zar zor kendimi toparlayarak.

Garson güldü. Aslında bu biraz korkunç bir görüntüydü. Ölmeden önce son kez gülen bir çiçeğe benziyordu. "Loey mi? Kaç yıldır burada çalışıyorum, onun gibi sürtük görmedim. Doğru düzgün kimseyle yatmadı. Para karşılığı yatmaz o."

"Öyle mi?" Bu adam her saniye daha da ilgimi çekiyordu. Kendimi, her an daha da büyüsüne kapılmış bir halde buluveriyordum. "Ne karşılığı yatar peki?"

"İnan bilmiyorum. Sanırım erkeklerle yatmıyor gerçi." Omuz silkti. "Bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa o da bu adamın peşini bırakman gerektiğidir. O çok tehlikeli biri. Sen daha ne olduğunu anlamadan hayatını bitirebilir."

Dediklerine anlam veremediğim için kafamı çevirip Chanyeol'e geri baktım. Diğer dansçıların aksine boxerını çıkartmamıştı. Gerçi iç çamaşırı dar olduğu için hayal gücüne pek bir şey bırakmıyordu ya, neyse.

"Bu adamla acilen yatmam lazım. Ne yapabilirim?"

Karşımdaki garson güldü. "İnan bunu isteyen ilk kişi sen değilsin. Reddedilen ilk kişi de sen olmayacaksın."

Elindeki tepsiden bir içki kaptım. "Ama onunla yatmaya isteyen en zengin kişi olduğuma adım gibi eminim." Cebimde hazirda bekleyen paradan bir miktarını çıkarıp aldığım içkinin yerine, tepsiye bıraktım. Garson hayretle paraya bakıyordu. İnsanları satın almak bu kadar kolaydı işte. "Beni odasına -veya arkada ne halt varsa- sok ve bu para senin olsun. Ne dersin?"

Garson kendini toparladığında şarkı bitmişti. Arkama kısa bir bakış atıp Chanyeol'ün sahneden ayrıldığını gördüm. Erkekler ona bağırıyorlar, Chanyeol'ün kendilerini becermesini istiyorlardı. Uzun olan ise hiçbirine cevap dahi vermemişti. Onunla yatacak şanslı kişi olduğumu bilmek rahatlatıcıydı.

Garsona geri döndüğümde, bana bir kart uzattığınü gördüm. Uzanıp kartı aldım ve üstünü inceledim. 'Kulis geçişi' yazıyordu siyah arka planın üstüne beyaz, büyük fontlu ve süslü harflerle. Anlaşılan içeriye giriş biletim buydu.

"Seni içeri benim aldığımı Loey'e sakın söyleme." Kafa sallarken ondan bu kadar korkmasında haklı bir sebep olup olmadığını merak ettim. "Onunla yatmak için ne yapabileceğini bilmiyorum ama. Bol şans yani."

"Sen o kısmını bana bırak." Arkamı dönüp Chanyeol'ün girdiğini gördüğüm yöne doğru yürümeye başladım. Kaslı vücudu ve güzel figürleri aklımdan çıkmıyordu. İnsanı kendi içinde boğuyordu sanki. En kötüsü de, boğulmak damağınızda güzel bir tat bırakıyordu.

Moth - ChanBaek ✔Where stories live. Discover now