29. "Piş(m)an olan da kim?"

6.2K 194 231
                                    

Eğer küçük bir çocukken yanıma gelip o klasik soruyu, büyüyünce ne olmak istediğimi sorsaydınız bana, cevabım ne olurdu, bilmiyorum ama adım gibi emindim ki, şu an içinde bulunduğum durum olmazdı. Hangi küçük çocuk, büyüyünce herkesin altına yatan, yaşadığı kötü anıların üzerine çekeceği perdeyi sadece zevkten örebilen, onu boğmaya çalışan birinin dibinden ayrılmayan, umutsuz bir vaka olmayı isterdi ki?

Ben de öğretmen olmak isterdim ya da belki de astronot. Birilerini mutlu etmek, birileri tarafından mutlu edilmek isterdim. Sabah kalktığımda yanımdaki bedenlerin benimle sadece bir gece geçirdiğini ve daha fazlasının asla mümkün olamayacağını bilmek yerine, sevdiğim insanın yanında açmak isterdim gözlerimi.

Tabii, bu hayaller eskidendi.

Sehun'u gördüğümde, aklımdaki tüm özellikler için yaratılmış olduğunu düşünmüştüm. İri bedeniyle, anlayışlı yüz ifadesiyle, nazik ses tonuyla ve parlayan gülümsemesiyle; küçükken hayal ettiğim o mükemmel eş gibiydi. Evet, ona kapılmıştım ancak bir yanımda hala inanılmaz bir korku vardı. Kimseye bağlanmak istemiyordum çünkü herkesin Kyungsoo gibi gideceğine inanmıştım. Bir gün herkes kalbimi kıracak, mahvedecekti beni ve ben, öyle bir durumda kalmaktansa, kimseye değer vermemeyi tercih ederdim.

Bu duygusuz bir piç olmak değildi, sadece bir koruma mekanizmasıydı. Şu yaşıma kadar kimseye aşık olmamıştım; herkese duyduğum ilgi sadece cinsel çekimden ibaretti ve öyle kalacağına adım gibi de emindim. Bunun bir sebebi olmalıydı. Kalbimin, isteklerime saygı duymasının bir nedeni vardı. Vücudumun hiçbir parçası, beni yıkabilecek başka bir olayın daha gerçekleşmesini istemiyorlardı.

Bu yüzden kimseye bağlanamazdım.

Chanyeol'se çok ayrı bir konuydu. Gece beni evden kovacağını ve bir daha ona yaklaşmamamı isteyeceğini düşünürken o, beni kolları arasına çekmiş, uyurken onu izlememe ve kokusunu doyasıya içime çekmeme davetiye çıkarmıştı. Ciddi anlamda aklımı kaçırdığımı düşünüyordum çünkü tutuşundan yayılan bir şefkat dalgası olduğunu düşünmüştüm, aptal gibi. O öyle biri değildi. Benden farkı olduğunu sanmıyordum; kimseye değer vermeyecek, duygusuz bir insandı o da.

Ama tehlikeli olduğu gerçeğini hiçbir şey değiştiremezdi. Bahsettiğim şey fiziksel bir tehlike değildi; insanları yıkan, paramparça eden ve bir harabe haline gelmelerini sağlayan, duygusal bir tehlikeydi. Biliyordum ki çekiciliği sadece dış görünüşünden ibaret değildi ve yine biliyordum ki zor durumda kaldığı anda, karşısındaki kişi kim olursa olsun, onu mahvetmekten çekinmezdi.

Yutkunup çok yavaş bir hareketle, uyuyan Chanyeol'ün yanağına elimi yasladım. Derin bir nefes aldı ama uyanmadı. Aslında onun sabahları erken kalkıp spora falan giden tiplerden olduğunu düşünmüştüm ama o, yatağında kaldığım iki gece boyunca da horul horul uyumuştu. Belki de çok uyuyan biriydi, kim bilebilirdi ki?

İşaret parmağımın ucu yanağında dolanırken dudaklarımı yaladım. Kesinlikle etkileyiciydi. Parmaklarımın altındaki yumuşak teni ve teninin ona özgü kokusu, yakışıklı yüz hatları, derin bakan gözleri, yapılı vücudu, kesinlikle herkesi etkileyip ona tapmaya davet edebilirdi.

Park Chanyeol'e kapılmak zor olmasa gerekti.

Gerinerek diğer tarafıma döndüm ve yataktan yavaş hareketlerle çıkıp kıyafetlerimi teker teker giymeye başladım. Kalçamdaki ağrı katlanılmazdı; dün her ne kadar çok zevk verici olsa da, bugün bir miktar işkence çekecektim anlaşılan.

Sessiz hareketlerle yatak odasının kapısını açıp dışarı çıktım. Harcadığım onca efordan sonra kurt gibi açtım. Mutfağa adım attığım anda, sandalyelerden birine kurulup rahat rahat uzanan Light kafasını kaldırıp bana ters bir bakış attı. "Pardon, uyandırdım mı?" diye alaycı bir ses tonuyla sorduğumda da tısladı. Bazen, bu kedinin gerçekten de söylediklerimi anladığını düşünüyordum.

Moth - ChanBaek ✔Where stories live. Discover now