9. Anıları parçalamaktan çok uzaktım.

4K 200 62
                                    

Yitip gitmesini istediğiniz anlar vardır. Ellerinizin arasından kaysınlar, gözlerinizin tekrar değmeyeceği bir yerde yıllansınlar, tozlansınlar ve en sonunda da parmaklar onları ezsin, toz haline gelsinler istersiniz. Ancak böyle azat edebilir içinizdeki iyilikler sizi; ancak böyle bedeninizin günahlarını affedebilir ruhunuz.

Bazen de, anılarınızı ezemediğinizde, başka bir yola başvurmak zorunda kalırsınız. Dudaklar kurur, gözler kararır ve zevkle karışık acıyla birlikte her şey yok olur dünyanızdan, kısa bir süreliğine. Öyle iyi hissedersiniz ki tekrar yapmak istersiniz. Tekrar ve tekrar kendinizi birilerinin kolları arasında bulursunuz. Acı verici hatıralar parçalanmamıştır belki ama geçici süreliğine de olsa göremeyeceğiniz bir yere kaldırılmıştır.

Zevk, dünyada anlam taşıyan yegâne olgudur. Dört harfine sığdırılabilecek bütün derin anlamlar, bütün güzellikler, bütün zirveler keşfe öyle açıktır ki insanoğlunun en büyük zaafı olmuştur, tarih boyunca. Ben de buna karşı çıkacak bir istisna falan değildim tabii ki. Kulaklarımı, gözlerimi ve zihnimi kapatıp her bir hücremi, hislerle dolup taşan bir hissizliğe teslim etmemem için hiçbir sebep yoktu.

Park Chanyeol'ün kucağında, o, kollarını belimin etrafına dolamayı hala reddeder bir şekilde dururken, canını acıtıp acıtmayacağımı umursamadan boynuna sıkı sıkı sarılırken ve beni daha da çok ağlatmaktan başka işe yaramayan eşsiz kokusunu içime çekerken anıları parçalamaktan çok uzaktım. Hatta anıları rafa kaldırmak yerine önüme serip her resme, her söze, her harekete dikkatle bakmamı ve yüreğimi bir kez daha dağlamamı sağlıyordu iri vücudu. Gözyaşlarımın uzun süre akmasını durduramadım.

Hıçkırıklar, vardiyalarını tamamlayıp yerlerini iç çekişlere bıraktıklarında en son ne zaman ağladığımı düşünüyordum. Asla zayıf bir insan olmamıştım ve başka insanların yanında değil ağlamak, hislerimi dahi dile getirmezdim. Dengem bozulmuştu. İçimdeki Baekhyun'un katili olmak üzereydim.

"İyi misin?" diye soran hırıltılı sesi, zihnimin eskiden olduğu yere dönmesine neden oldu. Bu adamın omzunda yaklaşık on dakikadır ağlıyordum. Rezilsin sen, Byun Baekhyun.

Kazağımın yenini, gözyaşlarımı silmek için kaldıracağım sırada bir de ne göreyim, kazağım yoktu. Cidden çok rezilsin. İçimden kendime küfürler saydırmaya devam ettim çünkü hak ediyordum. Chanyeol gibi birinin omzunda ağlamak, hayatımda yaptığım en büyük yanlışlardan biriydi.

İç çektim. Kendimi bu durumdan kurtarmak mümkün değildi belli ki.

Kollarımı boynundan ayırdım ve omuzlarından destek alarak kucağında doğruldum. Yüzüne bakmak istemesem de eninde sonunda yapmak zorunda kalacağım için bakışlarımı yavaşça yukarı kaldırdım. Gözlerindeki yangın, normalden de belirgindi ama her daim yoğun olan bakışlarının aksine, duygusuz yüzünü okumak mümkün değildi. Bana acıyıp acımadığını anlamamı sağlayacak hiçbir ipucu yoktu. Dudaklarımı ısırarak böyle bir hatayı nasıl yaptığımı yeniden düşündüm.

Hala cevap vermezken kucağından yavaş hareketlerle kalkıp yerdeki kazağımı üstüme geçirdim. Kazağımın yanında duran, gözlerim dönmüşken yere koyduğum kitaba gözüm kaydı. Oscar Wilde - Bütün Şiirleri. Şiir seviyor muydu acaba? Gerçi, bunu düşünmenin zamanı değildi. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

"İyi misin?" Sorusunu yinelediğinde yeniden kafamı ona döndürdüm. İyi miydim? İyi mi görünüyordum ki?

"Evet," dedim kısaca. Fark etmeden etrafa fırlattığım başka şeyler de var mı diye bakındım. Oradan bir an önce gitmek istiyordum. Öyle korunmasız ve aciz hissetmiştim ki, anında nefret ettirmişti bu duygular kendilerinden.

Moth - ChanBaek ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin