32. Sanırım en büyük kaybım da buydu.

3.6K 182 183
                                    

Chanyeol'ün hayatımı mahvettiğini görebilmek için kahin olmaya gerek yoktu; kör bir fare bile zaten rezil olan ömrümün derin kuyusuna rastgele bir bakış atıp, giderek nasıl da kötüleştiğini fark edebilirdi. Her geçen saniye daha da yıkılmamın temel sebeplerinden biri de, ne denilebileceğini kimsenin bilmediği on saniye boyunca karşımda dikilip bir bana bir Irene'e tedirgin bakışlar atan adamdı.

Bu günün geleceğini biliyordum. Irene, zamanın birinde, beni basacak ve birinin altında inlerken bulacaktı; ben de Sehun'a veda edecektim ancak o kişinin Chanyeol olacağını hiç tahmin etmemiştim ve dahası, Irene'le çıktığım şu birkaç aylık süre boyunca, asıl hedefim olan adama bir adım bile yaklaşamamıştım. Hazır değildim.

"Irene, ben..."

"O gece Bay Park seni aradığında anlamalıydım. Çok aptalım, sikeyim!" Chanyeol üzerimden çekildi ve ben de hızla masadan kalkıp pantolonumla boxerımı çektim. Küçük düşürücü bir durumdu. "Beni aldattığını tahmin etmiştim ama kendinden on santim uzun adamların altına yattığını nereden bilebilirdim ki?" Elini kafasına atıp sinirle bir tutamı çekiştirdi. "İbne misin sen? O zaman benimle ne yapıyorsun ki? Benden istediğin neydi?"

Irene'in insanların yönelimlerine ve cinsel kimliklerine saygı duyduğunu çok iyi biliyordum, bana o şekilde bir hakaret etmesinin tek sebebi, geçirdiği sinir krizi olsa gerekti. Yüzü kızarmıştı, ağlamak üzere gibi görünüyordu ve arada bir, konuşmanın en saçma yerlerinde kıkırdıyordu. Biraz, çok az korkmuştum.

"Ben sizi yalnız bırakayım," diyen Chanyeol'e ters bir bakış attım. Beni, karşımdaki sinir krizi geçiren kızla baş başa bırakamazdı, o da en az benim kadar suçluydu. Uzun boylu beden, gözlerimdeki öfkeyi fark ederek anında duraksadı ve hemen bir adım ötemde kalmaya devam etti.

"Irene bak, çok üzgünüm ama artık senden hoşlanmıyorum. İlk başlarda seni sevdiğimi düşünerek bana olan ilgine karşılık vermiştim ancak zaman geçtikçe... Sıkıldım işte." Basit bir şey söylüyormuş gibi dudaklarımı büzdüm. "Ayrıca panseksüel olduğumu biliyordun, bu şekilde tepki vermen çok çocukça."

Irene bana inanamaz bir bakış attı. "Az önce aldatıldığımı öğrendim, Byun Baekhyun, çocukça tepkimi bağışla lütfen!" Derin bir nefes aldı, belli ki sakinleşmeye çalışıyordu. "Siktir git, hepiniz aynısınız! İkinizi de mahvedeceğim!" Ne söylediğini anlamadığım birkaç cümle daha bağırdı ve hışımla dışarı çıktı. Aslında, bence oldukça iyi gitmişti bu olay.

Chanyeol konuşmuyordu. Ona dönüp sırıttım. "Devam mı etsek?"

"Az önce sevgilinden ayrıldığının farkında mısın?" Kaşları kalktı, gözlerindeki bakış temkinliydi. Biraz pişmanlık da gördüm, yüz ifadesinde.

Omuz silktim. "Evlenecek halimiz yoktu ya, bir gün mutlaka ayrılacaktık." Irene'le evlendiğimi düşününce bütün vücuduma bir ürperti yayıldı. O çok iyi kalpli ve zeki biriydi; gerçekten ruh eşini bulduğunda, o kişiyi çok mutlu edeceği açıktı ancak bahsi geçen ruh eşi, kesinlikle ben değildim. "Hem onunla çıkmamın tek sebebi Sehun'du zaten. Ona daha yakın olabilmek için bütün o tantanaya katlanıyordum."

"Oh Sehun?" Kaşlarını kaldırdığında kafamı salladım. "Onu hiç tanımıyorsun, değil mi?" Tabii ki onu tanıyordum. Annemin ortağı olduğu derneğe yüklü bir miktar bağış yaptığı gün saçları sarıydı, ilkbaharda olduğumuz için üzerinde ince bir takım elbise vardı, gözlerinin içi gülüyordu ve tokalaşmak için elini bana uzattığı anda tenlerimizin değmesiyle o yüksek voltajı hissetmem bir olmuştu.

Omuz silktim. "Senden iyi tanıdığıma eminim."

Gözlerini devirdi, yüzündeki ifade bu durumdan hoşnut olmadığını kesinlikle belli ediyordu. "Benimle yatıyorsun -ve tahminen bir sürü kişiyle daha- aynı anda sana deli gibi aşık bir kızla çıkıyorsun, üstüne üstlük pisliğin tekine aşıksın. Hepsini bir arada yapmak vicdanını hiç mi rahatsız etmiyor?"

Moth - ChanBaek ✔Where stories live. Discover now