28. Her yeri(M)de sadece o vardı.

7.1K 203 73
                                    

Arabamı kullanıp artık ezberlediğim yollardan geçerek Chanyeol'ün evine giderken de, apartmanında asansör olmamasına küfretmeyi dahi unutup hızlı adımlarla merdivenleri tırmanırken de, kapıyı çalmadan önce boş boş dikilip kalp atışlarımı görmezden gelmeye çalışırken de hiçbir şey hissetmiyordum. Beynim ve ruhum şaşmışlardı sanki. Aklımda bir düşünce yoktu, yüreğimdeki duygular da tuzla buz olmuş gibilerdi. Sadece kuruyan dudaklarım ve hafifçe titreyen ellerim vardı.

Ne içimdeki bu boşluk ne de seksten önce oluşan bu kararsızlık tanıdıktı bana. Yapmak istiyordum ve biliyordum ki beni mutluluğa erdirecek tek çözüm yolu buydu ama bir yandan da kafa karışıklığım, isteğimle yarışır bir haldeydi.

Derin bir nefes aldım. Yine de ne yapacağımı hem ben, hem de vücudum gayet iyi biliyorduk.

Kapıyı çaldım ve açılmasını beklerken ayağımı gergince yere vurarak ritm tuttum. Kapının arkasından önce minik bir miyavlama, hemen ardından da heybetli adım sesleri duyuldu. Yutkunarak bekledim.

Beş saniye gibi bir süre geçmesine rağmen, bana sonsuzluktan farksız gelmişti. Sonunda kulp çevrildiğinde ve hayran olduğum iri beden sonunda karşımda dikildiğinde, dudaklarıma minicik bir gülümseme oturdu. Nasıl göründüğümü bilmiyordum ama kıpkırmızı gözlerim ve burnumun yanından kıvrılan dudaklarımın pek de iç açıcı olmadığına emin gibiydim.

Chanyeol'le bir süre sadece bakıştık ve o an anladım. Ya bu gece her şey bitecekti ve aramızdaki ilişkiyi mezara gömecektik ya da delirecektim. Anıların kollarına yığılıp paramparça olacaktım.

Bir adım geriledi, bu sayede geçmem için yeterli bir boşluk oluşmuş oldu. Ayakkabılarımı çıkarttım, derin bir nefes alıp içeri girdim ve koltuğa ilerledim. Ona bakmak zordu, özelikle de bunu yapmak istemediğini bilirken.

Yere uzanmış, bir yandan kendini yalayan, bir yandan da sarı gözleriyle beni takip eden Light'a basmamaya dikkat ederek koltuğa oturdum ve ilk adımı kimin atacağını kestirmeye çalıştım.

"Bir şeyler içmek ister misin?" diye sordu, hala ayakta dikilirken.

"Filtre kahve... Alabilir miyim?" Kafa sallayıp mutfağa ilerlediğinde montumu çıkarttım ve ben de peşinden mutfağa gittim. O sakin hareketlerle su kaynatırken tezgaha yaslanıp nazik el hareketlerini izledim. "Buraya neden geldiğimi biliyorsun."

Bana bakmadı. "Biliyorum."

"Ve izin veriyorsun?" Sesimdeki umudu hissetmemek imkansızdı. Üzerindeki siyah kazağı ve pantolonunu inceledim. Öyle çok istiyordum ki bütün kıyafetlerinin yeri boylamasını, kapının önünde dikilirken hissettiğim kararsızlık ve vicdan, vücudumu çoktan terk etmişti. Her yerimde sadece o vardı; aklımda, vücudumda.

Suyun fokurdama sesi aramızdaki gerginliğin etrafını sarıp onu kucaklarken, "Veriyorum," dedi kısık, neredeyse duyulmayacak bir sesle. Ellerinin titrediğini fark ettim ama inanın, beynim hiçbir ayrıntıyı algılayacak kadar ayık değildi.

Sözleri benim için yeşil ışığı yakmıştı bile ve daha fazlasına ihtiyaç duymadım.

Su kaynamaya devam ederken kollarımdan güç alarak mutfak tezgahına oturdum ve baldırlarımın değdiği kolunu tutup onu iki bacağım arasına çektim. Dokunuşlarıma itaat ediyordu, biliyordum ki izin vermeseydi, onu hareket dahi ettiremezdim.

Bacaklarım kalçasının iki yanını sararken gözlerine baktım, alev alev yanan gözlerine. İstiyor muydu, yoksa hala benimle yatmaktan yana değil miydi, bilmiyordum ama utanarak söylüyorum ki umurumda da değildi.

Ellerim ensesini bulurken dudaklarım, tadını bir kez aldığım ancak unutamadığım dudaklarına yöneldi fakat Chanyeol'ün yüzünü çevirerek beni engellemesi sonucu durmak zorunda kaldım. Kaşlarımı çatarak ona baktım. İzin vermemiş miydi yani?

Moth - ChanBaek ✔Where stories live. Discover now